Saadet Partisi (SP) Genel Merkezi'nde, "Medya Dayanışma Buluşması" adı altında düzenlenen toplantıda, Genel Başkan Mahmut Arıkan gazetecilere bir kalem armağan etti. Kalemin üzerinde, "Kalem halkın vicdanıdır; para ile satılmaz" yazıyordu. Günümüzde basının üzerindeki baskılara, işten çıkarmalara, iktidarın belli yayın organlarını kayırmalarına, kayyım atamalarına, Devlet eliyle iktidar yanlısı yayın organlarının nasıl desteklendiğine ilişkin çarpıcı açıklamalar da yapıldı.
Kamuoyunun doğru bilgiye ulaşması için çaba gösteren her gazeteci, demokrasinin işlerliği açısından kritik bir görev üstleniyor. Son dönemde yerel ve ulusal düzeyde gazete ve televizyonlar kapandı. ok sayıda gazeteci işsiz kaldı. SP'nin belirlemelerine göre son bir ayda 500'den fazla gazeteci işsiz kaldı. Bazı medya organları ya kayyım atanarak ya da doğrudan kapatılarak susturuluyor.
İŞTE İKTİDARIN UYGULAMASI
Bugünün en büyük mesleki ve toplumsal sorunlarından birinin "çalışamayan gazeteciler" gerçeği olduğunu hatırlatan Arıkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İktidar, medyayı iki yolla kontrol altına almaya çalışıyor: Birincisi ekonomik baskılarla. Nedir bunlar: Reklam kesintileridir, cezalardır, adaletsiz reklam dağıtımıdır. İkincisi siyasi baskılarla; sansürdür, gözdağıdır, hedef göstermedir.
Türkiye'de kamu reklamları, muhalif basına neredeyse hiç verilmiyor. Bu durum medya üzerinde 'reklamla terbiye' yöntemine dönüşmüş durumda. ok çarpıcı bir rakamı paylaşmak istiyorum: Yaptığımız bir çalışmaya göre: Ocak 2025 ile Ekim 2025 arasında, 10 aylık dönemde, iktidarın kontrolünde olan TMSF bünyesindeki şirketlerden, iktidara destek olan televizyon kanallarına verilen reklam süresi 14 milyon 810 bin 298 saniye. Bu inanılmaz bir rakam. Peki bunun karşılığında, muhalif diye adlandırılan, televizyon kanallarına verilen reklam süresi ne kadar Sıfır! Gazeteler için de bu tür destekler yapıyorlar. Bu haksızlıktır, zulümdür.
Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa! Muhalif diye tanımlanan basın yayın organları resmi ilanlar kesilerek, reklamlar yönlendirilerek ya da kapatmalarla susturulmaya, terbiye edilmeye çalışılıyor."
Sözcü Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk ve Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan
DAHA DA GERİLEDİK
Oysa medya en başta iktidara lazım. Medya iktidar için bir tehlike değil, bir ayna görevi görmeli. Bunun için de basının özgür olması gerekir. Ne var ki ülkemizde bu denge büyük ölçüde bozuldu. 2025 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke içinde 159. sıraya gerilemişiz. Adli kontrol uygulamaları ve ekonomik baskılar, medya özgürlüğünü ortadan kaldıran temel tehditler olarak ifade edilmiş. Hepsi bizde mevcut. Şu an; yazdıkları, söyledikleri yüzünden tutuklanan gazeteciler var. Yılların gazetecisi Merdan Yanardağ'a, "casusluk" suçlamasında bulunuldu. Ne oldu, dişiyle tırnağıyla büyüttüğü, yürüttüğü TELE1 televizyonuna, gözaltına alındığı gün kayyım atandı.
EŞİT EŞİT SANSÜR
Gazeteciler, yayınlarının hedef gösterilmesinden ya da cezalandırılmasından çekindiği için artık kendi kendini sansürlüyor. En etkili baskılardan birisi de gazetecinin kendi kendine sansür uygulaması oluyor.
Basın kartları keyfi şekilde iptal ediliyor ya da verilmiyor.
İktidar yanlısı olmayan medya kuruluşları RTÜK'ten gelen para cezaları ve yayın durdurma kararlarıyla sindirilmeye çalışılıyor. Basın Meslek İlkeleri Göz Ardı Ediliyor! Yandaş medya kuruluşlarında etik dışı yayınlara göz yumulurken,

4