Hutbe eleştirilerine Diyanet İşleri Başkanı ne diyor

Ülkemizde en çok eleştirilen kamu görevlileri arasında ilk sıralarda Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş geliyor. Sekiz yıldır aynı koltukta oturan Erbaş'ın, dünyanın değişik ülkelerini dolaşmasına rağmen, Anıtkabir'e bugüne kadar gitmemesi, Atatürk'ün vefat yıldönümünde bile hutbede adının anılmasına izin vermemesi her zaman dile getiriliyor. Gerçekten bu durum üzüntü yaratıyor. Son haftalarda Cuma günü okunan hutbelerin, Anayasayı, medeni hukuk düzenini, kazanılmış hakları ve eşit yurttaşlık ilkesini yok saydığı dile getiriliyor.

Bu hutbelerde hayat tarzı hedef alınıyor. Kıyafetle ilgili hutbede, "Kısa giysiler giyilmesi haramdır, buna sessiz kalan da vebal altındadır" denildi. Ardından vatandaşın tatil tercihleri sorgulandı; "Günümüzde bazı tatil organizasyonları, helal- haram hassasiyetinden uzak, nefsani arzu ve isteklerin sınır tanımadığı bir hâl aldı" denildi. Geçen cumanın hutbesinde, kızların mirastan daha az pay alması savunuldu, "Kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah'ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır" açıklaması geldi.

KUL HAKKI MI, İNSAN HAKKI MI

Kadınları yakından ilgilendiren hutbelere karşı, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Başkanı Meral Güler, Diyanet'in kadınların doğumlarından itibaren yaşamına, bedenine, nerede nasıl davranacağına, kılık kıyafetine müdahale etmekten vazgeçmediğini belirtiyor. Güler, 15 Ağustos 2025 tarihli Cuma hutbesinde "kız çocuklarının Allah'ın takdir ettiği hakka razı olmamasının, kul hakkının ihlali " olarak nitelendirilmesini şöyle eleştiriyor:

"Medeni Kanun ile teminat altına alınan 'kadınların eşit yurttaşlık hakkı'na yönelik saldırı olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na ve uluslararası insan hakları sözleşmelerine de açıkça aykırıdır. Cumhuriyet'in eşit yurttaşlık ilkesini sarsmaya yönelik hukuk üzerinde dini baskı kurmayı hedefleyen bu söylemler, yıllardan bu yana sistematik bir operasyonla yeniden hakim kılınmaya çalışılan şeriat düzeni hazırlıklarının ürkütücü boyutlara ulaşan son aşamasıdır.

BUNLARA SESSİZ KALIRKEN...

Cumhuriyet'in en önemli kazanımlarından olan eşit yurttaşlık hakkımıza yönelik saldırılarla savaşmakta ve laiklik ilkesini sürekli olarak aşındırma çabasının siyasal aygıtı haline dönüşen Diyanet'in, kadını ikinci sınıf 'kul' olarak gören, akıl almaz fetvalarına karşı kazanılmış/vazgeçilmez haklarımızı savunmak zorunda kalmaktayız. Hutbedeki 'rıza' sözcüğü de kadını erkeğin lütfuna mahkum etmeyi amaçlayan 'aile arabuluculuğu' müessesesinin ipuçlarını ortaya koyan bir başka örtülü saldırıdır.

Ülkemizde her gün kadınlar öldürülürken, çocuklar istismara uğrarken suskunluğu tercih eden Diyanet'in, haddini aşarak ve görev sınırlarını zorlayarak ortaya koyduğu hutbelerin, Medeni Kanun'a, miras

hükümlerine, eşit yurttaşlık hakkına açıkça aykırı olan tüm söylem ve eylemlerinin; haklarını, hukukunu ve Cumhuriyetle elde ettikleri kazanımları gasp ettirmemek için yıllardır mücadele eden kadınların çabası karşısında bir kez daha yenileceğine inancımız tamdır."

6 YAŞINDAKİ KIZLA EVLENMEYİ...

Almanya'dan arayan Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Dursun Atılgan da şu yorumu yaptı:

"Atatürk, Devrim ve İlkelerine sahip çıkma ve savunma kararında olan Türk Ulusu, Türkiye Cumhuriyeti'ni şeriat kurallarına göre değil, çağdaş bir toplumun gerekli kıldığı Anayasa ve yasaların öngördüğü çağdaş toplum düzeyine yükseltmeyi amaçlıyor. Türk Ulusu, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, laik, demokratik, halka dayalı ve halk mayalı üniter bir sosyal hukuk devleti özelliğini korumaya kararlıdır. Dolayısıyla,