Hükümete verilen muhtıra

O yıllar gündemde hep "Komünizm tehlikesi" vardı. Tüm illerde, ilçelerde "Komünizmle Mücadele Dernekleri" kurulmuştu. Erzurum'da da dernek Başkanı Fethullah Gülen'di. Komünistlerin "Devleti teslim almaya kararlı" genç gruplar olduğu, demokrasiye son verecekleri, partileri kapatacakları görüşü yaygındı. Kürtçülük hareketleri ise yok denecek düzeydeydi.

Tam 53 yıl önce bugün yaşananları anlatacağım. 12 Mart 1971'de, askerler Başbakan Süleyman Demirel'e muhtıra verdiğinde, Başbakan TBMM'deydi. Bakanlar Kurulunu TBMM'deki odasında toplamıştı. O toplantıda istifa kararı verildi. Adalet Partisi'nin Genel Başkan Yardımcısı Ali Naili Erdem, daha açıklama yapılmadan Bakanlardan Seyfi Öztürk, Hasan Dinçer ve Selahattin Kılıçla karşılaştı. "Ne oldu" diye sorduğunda, cevap kısa olmuştu: "İstifa..."

İSTİFA KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER

Hasan Dinçer, "istifa" sözcüğünün ardından "Çok onurlu bir şekilde ayrıldık. İstifa dilekçemiz, anlayana sivrisinek saz inceliğindedir" derken, Seyfi Öztürk, "Ders nitelikli bir istifadır. Bu kararımızı tarih bir gün değerlendirecektir" diye ekledi. İki bakan bunları söylüyordu ama bakan Selahattin Kılıç, "Hayır, ben aynı görüşte değilim. Hükümet devam etmeliydi. Biz bakanlık görevlerimizi sürdürmeliydik. Muhtıracıların silah zoruyla gelip iktidarı elimizden almaları lazımdı. İşte o zaman onurlu bir davranış içinde olurduk" görüşündeydi.

Süleyman Demirel'in tüm çabası ise TBMM'nin açık tutulmasındaydı. 13 Mart 1971'de Başbakanlıktaki eşyalarını aldı. Evinde çalışırken, Ali Naili Erdem geldi. Kendisine, "Ali Naili, sen grup başkanı olacaksın. İhsan Sabri Bey (Çağlayangil) de Cumhuriyet Senatosu Grup Başkanı olacak. Bu parlamentoyu açık tutmaya, çalıştırmaya mecburuz. Demokrasinin kalbini durdurmak isteyenlerle beraber olamam. Bu parlamentoyu yıpratmayalım" dediğinde, Erdem "haklısınız" dercesine başını salladı.

ARKA ARKAYA BAŞBAKAN DEĞİŞİKLİĞİ

Demirel'in 12 Mart 1971'de istifasından sonra hükümeti kurma görevi "tarafsız" bir kişiye verilmek istendi. Nihat Erim, CHP'den istifa etti ve bu durumu "tarafsız" olarak değerlendirildi. Ancak, 25 Mart 1972'de, "Ben yıprandım. Daha fazla bir şey yapamam. Bulunduğum yeri işgale hakkım yok. Götürecek yerim yok" deyip istifaya karar verdi.

17 Nisan 1972'de Başbakanlık görevini Suat Hayri Ürgüplü'ye bıraktı. O'nun Başbakanlığı ise 12 Mayıs 1972'de sona erdi. Bu kez, Ferit Melen hükümeti 16 Mayıs 1972 yılında kuruldu.

Sıkıyönetim, mahkemeler, yasaklamalar, yakalamalar devam ediyordu.

Naim Talu'nun Başbakanlığı dönemi de hayli sancılı geçiyordu. Askerlerin hükümet üzerindeki etkisi alabildiğine fazlaydı. CHP'li Enerji Bakanı Nuri Kodamanoğlu, Maden Yasa Tasarısı üzerinde Adalet Partisi TBMM Grup Başkanvekili Ali Naili Erdem'le konuşurken, "Askerler, tasarının hiçbir değişikliğe uğramadan geçmesini istiyor" dedi. İki siyasetçi arasında şöyle bir konuşma geçti:

Erdem: "Böyle şey olur mu'

Kodamanoğlu: "Olmaz"

Erdem: "Gidip, Meclisin neyi kabul edip etmeyeceğine Meclisin karar vermesi gerektiğini söylemeniz gerekir"

Talu döneminde komünizm bir numaralı mesele olarak görülüyordu. Askerler de bu konuya brifinglerinde ağırlık veriyordu. Hükümetler kısa aralıklarla değiştiği için askerler, hazır olan brifing dosyasını güncelleyip sunuyorlardı.

KİTAPLARIN ÜSTÜNE SOĞAN EKMİŞTİ

12 Mart döneminde Mümtaz Soysal'ların, Uğur Alacakaptan'ın, Bülent Nuri Esenler'in dersliklerinden çıkarılıp Mamak Askeri cezaevine atıldığı günlerdi. Gözaltına almalar yaygındı. Prof. Dr. Temel Pamir'in o günlerde yaşadıklarından bir kesiti dostlarına anlattıklarından öğrendim. Bakalım o günlerde neler yaşamış Temel Pamir Hoca: