Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, 1927 yılına kadar ayda 5 bin lira maaş, 7 bin lira olağanüstü ödenek olmak üzere 12 bin lira alıyordu. 1927 yılında bunlara, "Pahalılık zammı" adı altında 2 bin 480 lira eklendi. 1931'de vergiler kesildikten sonra eline geçen 13 bin 186 liraydı. 1932'de özellikle yüksek maaş ve ücretlere, kademeli olarak artan oranda ağır vergiler konuldu. Kesilen vergi miktarı bin 293 liradan, 5 bin 401 liraya çıkarıldığında Atatürk'ün eline 9 bin 78 lira geçiyordu. Bunun 2 bin lirasını her ay İsmet İnönü'ye aktardığından kendisine 7 bin lira kalıyordu.
Siyaset Bilimci Profesör Hikmet Özdemir, "Atatürk'ün Etik Mirası" kitabında çok özel bir ayrıntıya giriyor. "Cumhurbaşkanının yaverleri ve koruma polisleriyle beraber köşkün içinde ve dışında çalışan bütün oda ve temizlik görevlilerinin iaşesi ve köşkün diğer masrafları Atatürk tarafından karşılanmaktaydı. Hatta, Ankara Garı'ndaki binada görevli özel kalem memurları da öğle yemeklerinin masrafı Atatürk tarafından ödenen bir tabldottan yiyordu. Günlük iaşe mevcudu sabah ve akşam konuklarla beraber 90-100 kişiyi buluyordu" diyor.
ATATÜRK, ŞU TALİMATI VERDİ
Subaylık yıllarında ailesine sürekli olarak, silah arkadaşlarına mümkün olduğu ölçüde mali sorunlarının giderilmesi için yardımcı olan Mustafa Kemal'in, rütbesi ve makamı yükseldikçe artan gelirine oranla yardımseverlik amaçlı harcama kalemlerinde ciddi bir artış vardı. arpıcı bir örnek vermek gerekirse, İsmet İnönü'nün başbakanlığı döneminde, 1925'ten 10 Kasım 1938 tarihine kadar 13 yıl kesintisiz olarak İnönü'ye her ay Atatürk'ün banka hesabından para aktarılıyordu. Bu paranın miktarı 1929'a kadar bin TL; Ocak 1929'dan Eylül 1937'ye kadar 2 bin TL idi. 1937 sonbaharında İnönü, Atatürk'ün isteği ile başbakanlıktan ayrılmıştı. Onunla birlikte hareket eden Atatürk'ün kadim dostu ve özel doktoru Refik Saydam da Sağlık Bakanlığı görevini bırakmıştı. Atatürk'ün 1937 sonbaharındaki bu iki önemli istifa olayından sonra Genel Sekreterine talimatı şöyleydi:
"Her ikisinin hayatlarında bir değişiklik olmasını istemem; şimdi İş Bankası'na ayrı ayrı iki tezkere yaz. Bugünden itibaren her ay İsmet Paşa'ya maaş hesabımdan verilmekte olan 2 bin lirayı, 3 bin TL olarak ödesinler. Doktor Saydam'a da aynı hesaptan ayda 500 lira versinler. İsmet Paşa'nın vasıtası temin edilmiştir. Doktor Saydam'a da bizim otomobillerden birini tahsis edersiniz."
RAUF ORBAY'IN DURUMUNA OK ÜZÜLDÜ
Milli Mücadelede ve Cumhuriyetin inşa sürecinde omuz omuza görev yaptığı yol arkadaşlarını hükümetten ayrılmaları halinde bile geçim sıkıntısına uğratmadan kendi maaşından destekliyor. Atatürk, 1935 ve 1936'da, 10 yıl önce yollarını ayırdığı eski silah arkadaşlarıyla yeniden ilişki kurmaya özen gösterdi.
İlk aşamada Türkiye'de bulunanların yeniden milletvekili olarak meclise girmesini sağladı. Fakat muhaliflerden eski Başbakan Rauf Orbay, 1933 genel affına rağmen yurt dışından hemen dönmemişti. Atatürk, Rauf Orbay'la ilgili kendisine aktarılan bilgilerden dolayı çok üzgündü, Milli Savunma Bakanı Kâzım Özalp'e şu talimatı verdi:
DİLEKEYİ İMZALAMADI
"Rauf Orbay, Paris'te büyük bir sefalet içindeymiş. Bir apartmanın tavan arasında yemeğini kendi ısıtıyor, bulaşıklarını kendi yıkıyormuş. Bunu oradan gelen biri bana haber verdi. Canım çok sıkıldı. Rauf'u sen de benim kadar çok yakından tanıyan bir arkadaşısın. Şimdi ben ona para göndersem eminim kabul etmez, derhal iade eder. Müşkül mevkie düşerim. Sordurdum, kendisine Bakanlar Kuruluna ilişkin görevinden bir maaş bağlatmak imkânı varmış. Fakat maaş tahsisi için kendisinin müracaatı lazımmış, bunu da ancak sen yapabilirsin, ona kendiliğinden bir mektup yaz ve dilekçe gönder, imzalayıp geri göndersin, kendisini sıkıntıdan kurtaralım."