Ruhban Okulu'nun açılması için planlı bir biçimde yılmadan mücadele veren Fener Rum Patrikhanesi, hedefine yavaş yavaş yaklaşıyor. Cumhurbaşkanı ile ABD Başkanı oturur oturmaz konu Heybeliada Ruhban Okulu oldu. Bunun öncesinde Fener Rum Ortodoks Kilisesi'nin başpapazı, Beyaz Saray'da Trump'a Türkiye'yi şikâyet etti, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması İçin Türkiye'ye baskı yapılmasını istedi.
Ama aynı Papaz, Gazze'deki soykırıma tek kelime etmedi. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve kamu görevlisi bir kişi, ülkesini yabancı bir devlet başkanına şikâyet edemez ve Türkiye'ye baskı yapılması talebinde bulunamaz. Ruhban Okulu konusu öyle "Ne olacak papaz okulu da açılsın" denecek kadar basit değil.
YÖK'E BAĞLANMAYI İSTEMİYORLAR
Türkiye dedi ki: "Bu papaz okulu ilahiyat fakültesi düzeyinde olacak, o zaman bir üniversiteye bağlı olsun, YÖK denetiminde olsun." Ama karşı taraf Vatikan benzeri bağımsız yapı istiyor, "Hayır! Sizin hiçbir kurumunuza bağlı ve denetiminde olmayacak, Türkiye'de olacak ama Türkiye Cumhuriyeti ilgili kurumları denetiminde olmayacak!" Türkiye bunu bu güne kadar asla kabul etmedi. O zaman git, Ruhban Okulu'nu Yunanistan'da kur. Üstelik ülkemizde cemaat olmadığını da kendileri de biliyor.
Devletin ilgili kuruluşları tarafından hazırlanan, Sinan Aygün'ün Ankara Ticaret Odası Başkanlığı döneminde bastırılan "Fener Rum Patrikhanesi" kitapçığında, ilginç bilgiler ve iddialar yer alıyor. Cumhurbaşkanının ABD ziyaretinden sonra Patrikhane, Ruhban Okulu önümüzdeki günlerde daha da çok konuşulacağı için bazı bölümlerin hatırlatılmasında yarar var.
MEMUR STATÜSÜNDE AMA...
Patrikhanenin "Vatikan modeli dini bir devlet" kurma gayreti içinde olduğu belirtiliyor. Lozan Antlaşmasına göre, Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler, 1925 tarihli Türk-Bulgar Dostluk anlaşmasına göre de Hıristiyan Bulgarlar azınlık olarak kabul edilmiş. Azınlıkların belirlenmesinde dini mensubiyet esas kriter olarak alınmış.
Azınlıklara verilen haklar Lozan Antlaşmasının 37-45. maddelerinde düzenlenmiş. Patrikhane meselesi görüşülmesine rağmen, bir Türk kurumu olarak kabul edildiğinden, bu konuda antlaşmada herhangi bir düzenleme yer almıyor. İngiltere ve Yunanistan'ın ortak taahhütleri ile Patrikhanenin Türkiye'de kalmasına izin verilmiş.
Lozan Barış Antlaşması müzakereleri sırasında, Rum Ortodoks Kilisesi'nin reisi olan Patriğin, Türk Hükümeti tarafından atanan bir memur statüsünde, Patrikhanenin de dini bir müessese olarak İstanbul'da kalması görüşü benimsenmiş. Yani Lozan'da belirlenen statüye göre, Fener Patrikhanesi, siyasi ve idari görev, imtiyazları bulunmayan, sadece İstanbul'daki Rum azınlığa yönelik dini faaliyet gösteren, Türk yasalarına tabii, dini bir kuruluş. Bu nedenle "Ekümeniktik" vasfı taşımayan Patrikhanenin tüzel kişiliği de bulunmuyor.
PATRİKHANENİN AŞAMA AŞAMA PLANI
- BİRİNCİ AŞAMA: Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının vesayetinden ve engellemelerinden kurtulmak. Fener Rum Patrikhanesi, Lozan Antlaşması gereğince "Azınlık" statüsünde. Dolayısıyla, Patrik ve kendisine bağlı 12 metropolit ancak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ruhaniler arasından seçilebilir. Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin uygun görmediği, onaylamadığı herhangi bir ruhani bu göreve aday bile gösterilemez. Fener Rum Patrikhanesi'ne "Vatikan Statüsü" verme düşüncesinde olanlar ilk aşama olarak Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının vesayetinden kurtulmalarının gerekliliğine inanıyorlar. Bunun için de Patrikhaneye "Ekümenik" sıfatı vermek yeterli. Türkiye bunu tanıdığı anda artık Patrikhaneyi kontrol edemeyecek.
-