MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bölücü terör örgütünün başı Abdullah Öcalan'ın "umut hakkı"ndan yararlanıp gelip TBMM'de örgütünü lağvettiğini, silahların gömüleceğini söylemesi çağrısı ülkemizde yeni bir süreç başlatmıştı. Böyle bir çağrının Bahçeli'den gelmesi DEM Partililer başta olmak üzere MHP'lilerde de şaşkınlığa neden olmuştu.
PKK'nın kendini feshettiğini, silahları bırakacağını açıklamasından sonra, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Öcalan'a umut hakkı uygulanıp uygulanmayacağı" sorusuna, "Böyle bir durum da, görüşme de yok" dedi. DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, bu açıklama üzerine, "Üslubunuz bu süreçte ihtiyacımız olan yapıcı dilden uzak, ne yazık ki zehirleyici etki yapan bir demeç" olduğunu öne sürdü. Ayşegül Hanım haklı, zehirleyici dil kullanılmaması gerekir. Ancak, güvenlik korucuları için de aşağılayıcı dil kullanılmamalıydı. Dün, Ankara'da yapılan toplantıda bu konuda teptiler yalnız sözlü değil, yazılı olarak da yapıldı.
YASALARIMIZDA YOK
"Umut hakkı" düzenlemesi yapılırsa, Abdullah Öcalan serbest kalacak. Ya da belli bir süre daha "ev hapsine" alınacak. Öcalan'ın serbest kalıp kalmayacağına cezaevinde bulunan bir komisyon karar verecek. Ancak, eğer iktidar istiyorsa, komisyonun farklı bir karar vermesi de beklenmez. "Umut hakkı" da nereden çıktı Umut hakkı, ömür boyu hapis cezasına çarptırılan ve koşullu salıverme imkanından yararlanamayan mahkumların durumuyla ilgili bir düzenleme olarak biliniyor.
Abdullah Öcalan, 1999 yılından bu yana cezaevinde. Cezaevinde geçirdiği süre 25 yılı dolduruyor. Ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırılanlardan cezaevlerinde 30 yıldır yatanlar var. Öcalan için bir düzenleme yapılırken, benzer durumda olan mahkumlar da yararlanacak. Yani, bir yasa çıkarılırken bu Öcalan'a özgü olmayacak. İktidar, bunu göze alıyorsa mesele yok.
Türk Ceza İnfaz Kanunu'nda buna ilişkin bir düzenleme bulunmuyor. Ceza İnfaz Kanunu ve Terörle Mücadele Kanununda değişiklik yapılarak bu şekilde bir düzenleme yapılabilir. Dolayısıyla bu aşamada konu hukuki değil, ceza siyaseti ile ilgilidir.
AİHM KARARINDA NE DENİLİYOR
Türkiye, istediği zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına uyuyor. Bazı kritik davalarda, yerel mahkeme, bu kararları "yok" sayıyor. Emekli Askeri Hâkim Cengiz Demirtaş, AİHM mevzuatını yakından izleyen bir hukukçu. "Umut hakkı"nın nereden çıktığını şöyle anlattı:
"2013 yılında İngiltere'de 'Vinter ve Diğerleri' olarak anılan davada ömür boyu hapis cezalarının belirli bir süre sonra gözden geçirilme veya tahliye şansı olmadan uygulanmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 3. Maddesinin (Sözleşmenin 3. maddesi hiç kimsenin işkenceye, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye tabi tutulamayacağı belirtiliyor. Kısaca işkence yasağı) ihlali anlamına geldiğine, müebbet hapis cezasının en fazla 25 yıl sonra gözden geçirilmesi, mahpusların serbest bırakılma koşullarının değerlendirilmesi gerektiğine hükmetmişti.
LİTVANYALI MAHKUM KARARI
AİHM 2017'de Litvanya'da müebbet hapis cezasına çarptırılan iki mahkumla ilgili kararında ise 'umut hakkı' ile ilgili şu ifadelere yer vermişti:
"En iğrenç ve korkunç eylemlerde bulunanlar bile temel insanlıklarını korur ve içlerinde değişme kapasitesi taşırlar. Hapis cezaları uzun ve hak edilmiş olsa da, bir gün işledikleri hataların kefaretini ödemiş olabilecekleri umudunu taşıma haklarını korurlar. Bu umuttan tamamen mahrum bırakılmamalıdırlar. Onları umuttan mahrum bırakmak, insanlıklarının temel bir yönünü inkâr etmektir ve bu da aşağılayıcı olacaktır."