Zaferin yolunda bir tabanca ve bir kılıç

Biri, Anafartalar kahramanı Atatürk'ün Çanakkale Savaşı'ndaki subay kılıcı. Üstünde eski yazıyla "Miralay Mustafa Kemal" yazıyor. Diğeri, gece Boğaz'a gizlice döşediği mayınlarla düşman donanmasına ağır kayıplar verdiren Nusret gemisinin Mayın Grup Komutanı Hafız Nazmi'nin silahı. Bu iki nadide eser Hisart Canlı Tarih Müzesi'nde sergileniyor.

Birinci Dünya Savaşı, Çanakkale cephesi... Osmanlı'yla savaş halindeki İtilaf Devletleri oluşturdukları muazzam donanmaya o kadar güveniyor ki, Çanakkale'yi kolayca geçip İstanbul'u işgal edeceklerine inanıyorlar.

Askerlerinin cebine İstanbul'da harcamaları için üzerinde Türk parasıyla ne kadar ettiğini damgaladıkları banknotlar koymuşlar. Bir mendil var mesela. Dört tarafı işlenmiş. Bir köşesi İngiliz ordu arması. Diğer köşelerinde İngiliz bayrağı altında o sıra İngiliz sömürgesi olan Avustralya, Yeni Zelanda'nın bayrakları. Dördüncü köşede ise İngiliz bayrağı ve altında Türk bayrağı. Türkiye'nin sömürgeleştirileceğine kesin gözüyle bakıyorlar. Ama bilmedikleri şey şu: Karşı cephede henüz miralay yani alay komutanı rütbesinde olan bir milli kahramanın olduğu ve Türk milletinin on binlerce evladını, hatta körpecik öğrencileri feda ederek tarihin seyrini değiştireceği.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Ne Çanakkale'yi geçebilecekler, ne İstanbul'u işgal edebilecekler ne de zor durumdaki müttefikleri Çarlık Rusya'sına Karadeniz'den yardım götürüp Bolşevik İhtilali'ne engel olabilecekler. Henüz haberleri yok: Rusya'da bu yüzden devrim olacak, çok yakın zamanda müttefikleri olmaktan çıkıp kendilerine karşı Soğuk Savaş'ı başlatacak...

Atatürk'ün o büyük boğuşma sırasında kullandığı tören kılıcı. Namlusunun bir yüzünde, eski yazıyla altın işlemeli "Miralay Mustafa Kemal" yazıyor. Diğer tarafında yine altın işlemeli ay-yıldız mevcut. Tutamak kısmında Osmanlı devlet arması işlenmiş. Balçak kısmında ay-yıldız kabartması bulunuyor.


Çanakkale Savaşı'nda mayın grup komutanı olan Hafız Nazmi'nin SmithWesson marka silahı. Üzerinde Osmanlı devleti arması var. Altın işlemeli, kabzası sedefli. Müzecilik kuralları gereği, bunlara sadece eldivenle dokunulabiliyor.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

KAÇ DONANMAYLA SARILMIŞ

Çanakkale müstahkem mevki komutanı Cevat Çobanlı, bildiğimiz adıyla Cevat Paşa...

Elbette ki zafere giden emirleri o veriyordu. Ama bu büyük zaferde iki küçük ayrıntı var.

Birincisi, tarihte eşi benzeri görülmemiş güçlü düşman donanmasının zayıf Türk savunmasını kolayca saf dışı bırakacağını zannetmesi.

Çünkü teknolojik üstünlükleri vardı. Onların topları bizi vurabiliyor ama bizim toplarımızın menzili onlara erişmiyordu bile. Öyle ki gemilerine Irresistible (Direnilemez), Inflexible (Bükülmez) gibi isimler vermişlerdi.

İstiklâl Marşı'mızın yazarı milli şair Mehmet Akif'in Çanakkale şehitleri için söylediği gibi: "Kaç donanmayla sarılmış Ufacık bir karaya".

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Bu muazzam donanma, Çanakkale Boğazı'na girmeden önce döşediğimiz mayınları temizlemişti. Fakat 7 Mart'ı 8 Mart'a bağlayan gece, bir gece operasyonuyla hiç haberleri olmadan denize tekrar mayın döşeyebildik.

Nusret adında küçücük bir mayın gemisiyle.


Bu çok zor bir operasyondu, çünkü düşmanın o tarihte denizaltısı bile vardı. Müstahkem Mevki Mayın Grup Komutanı Hafız Nazmide o gece ışıkları karartılan Nusret mayın gemisindeydi. Operasyonu bizzat yönetiyordu.

İşte o mayınlar ve kahraman topçumuzun beklenmedik savunmasıyla "direnilemez", "bükülmez" denilen zırhlılar, Karanlık Boğazadı verilen (Boğaz'ın en geniş kısmı) mevkide manevra yaparken Nusret'in döşediği mayınlara çarparak ağır hasar alıp saf dışı kaldı, bazıları battı.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

O karşı konulamaz donanma Boğaz'dan çekilmek zorunda kaldı.

Fotoğrafta gördüğünüz silah, o gece Nusret'e binip mayınları döşeyen komutanın silahıdır.

Kendisine bizzat Nusret'in kaptanı Tophaneli İsmail Hakkı Bey tarafından hediye edilmiştir. Ne yazık ki savaşın ilerleyen zamanlarında İsmail Hakkı Kaptan da şehit düştü.

BU REZİL İSTİLA

İkinci ayrıntı da şu: Düşman denizden geçemeyeceğini anlayınca Çanakkale'yi zapt etmek için karadan çıkarma yapmaya karar verdi. Sadece kendi askerleri yoktu. Yeni Zelanda, Avustralya gibi uzak sömürgelerinden getirdikleri askerlerle büyük bir ordu kurmuşlardı. Mehmet Akif istilacıları şöyle tarif ediyordu: "Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela Hani tauna da züldür bu rezil istila..."

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Bizim imkânlar kısıtlı. Tedbir alacağız ama nereden çıkarma yapacaklarını bilmemiz lazım. Müttefikimiz Almanya'nın Çanakkale'de görevli generali ve aynı zamanda Osmanlı mareşali olan Liman von Sanders, düşmanın Saros Körfezi'ne çıkarma yapacağını düşünüyor. Hatta birliklerimizi oraya yönlendiriyor.

Osmanlı ordusunda henüz yarbay rütbesinde olan Mustafa Kemal onunla aynı fikirde değil. Düşmanın Gelibolu'dangeleceğinden emin. Alman generali çiğneyerek inisiyatif kullanıyor. Haklı da çıkıyor.

Düşman Conkbayırı'na çıkarma yaptığında daha karada tutunamadan karşısında Mustafa Kemal'i ve emrindeki 19'uncu tümeni buluyor.

Bir şarapnel misketi göğüs cebindeki saate isabet ettiği için şans eseri kurtulan Atatürk'ün artık cephanesi biten askerlerine emri şudur: "Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir."