Ölüp bitenler derneği

Şeyma Subaşı, "hayatının aşkı"ndan yine ayrılmış. Yakışıklı Latin sevgilisi Marlon, Şeyma'yı takipten bile çıkmış.

Bakalım bir sonraki "hayatının aşkı" ne zaman, kiminle başlayacak
İnsan merak ediyor: İlişkilerini gerçekten bu kadar dolu dolu mu yaşıyorlar
Yani her birine "hayatımın aşkı / gerçek aşk" diyecek kadar... Yoksa yaşadıkları şeyi abartmayı mı seviyorlar
Belki de bünyede zaten bir aşk, bir sevgi birikmiş; akacak mecra arıyor.
Bulur bulmaz sular seller bendini aşıyor...
Bütün bu maruz kaldıklarımızda mesaj kaygısı var mı
Varsa eski sevgiliye, eskilere mi bu mesaj: "Bak senden iyisini buldum..."
Yahut bize yani topluma bir mesaj mı bu: "Sorun bende değilmiş, doğru kişiyle ne güzel oluyor işte..."
Böyle bir insan tipi var.
Hepsi de kadın. İrem Derici de bu kontenjandan mesela. O da "ölüp bittiği" DJ sevgilisinden ayrıldı geçenlerde. Sonra yine barıştılar ama öncekilerin de sonunu biliyoruz...
Bu konuda bayrak tabii ki Merve Boluğur'da.
Bu kadınların bir başka ortak özellikleri, ilişkilerinin hep yıpranmalı bitmesi. Yani aniden parlayıp... Önce topluma karşı lovebombing: 'Ölüyorum'lar, 'bitiyorum'lar, 'mutluyuz'lar
Üst üste paylaşımlar, göze sokmalar, açıklamalar...
Sonra yine aniden, sanki koşarken duvara çarpmış gibi durmalar, kalakalmalar...
Kabul ediyorum bu işin bir kıstası yok: Kimine göre sık eş/sevgili değiştiriyorsunuzdur, kimine göre de birilerine saplanıp kalıyorsunuzdur.
Ama hepsine de ölüp bitmezsin be kardeşim!
Arada bir tane de 'sakin' kontenjanından bir ilişkin olur. Depresyonla öfori, ifratla tefrit arasında gidip gidip gelmeler...
Bakın hanımlar! Böyle diye diye çağırmış oluyorsunuz. Yarın öbür gün aşk gerçekten başınıza geliverir falan... Altında kalırsınız!

Haberin Devamı

Tebrikler Gülben!

Van'da kaybolduktan 18 gün sonra cansız bedeni bulunan Rojin Kabaiş'in acılı babasını da ziyaret etti; babaları tarafından katledilen Yağız ve Doğa'nın annesi Cemile Yıldız'ın da yanındaydı...


Diyarbakır'da katledilen Narin Güran'ın davasının görüldüğü salonda da yine o vardı.
Kendi kurduğu Çocuklar Gülsün Diye derneği aracılığıyla, Narin'in adına bir okul yapılmasına da önayak oldu.
Son olarak bıçaklanarak öldürülen Mattia Ahmet Minguzzi'nin acılı annesinin yaptığı oturma eylemine destek verdi Gülben Ergen:
"Ben evladını kaybetmiş bir annenin çocuğuyum. Neden bu kadın avaz avaz bağırıyor Bu kadın neden 'ben sizlerin de çocuklarını savunuyorum' demek zorunda kalıyor Bir annenin ahı dünyayı yakar. Hepimizin evladı var. Sen bir daha eylem yapmak zorunda kalma Yasemin. Ahmet, bütün kardeşleri için emsal karar çıkarsın!"
Gülben Ergen'i sürekli evlatları için adalet arayan insanların yanında görüyoruz.
Aslında bu tür "ünlü hassasiyetleri"ne biraz mesafeli biriyim. Çoğu zaman içlerinden geldiği için değil, imajlarının, pazarlamanın bir parçası olarak sarılıyorlar bu işlere.
Ya çevre, ya hayvan, ya çocuk... Bir konu seçip üzerine gidiyorlar.
Fakat Gülben'in bu tavırları, eğer "profesyonelce" yapılıyorsa bile çok şık.
Kendi içinde çok tutarlı. Ses getiriyor, dikkat çekiyor, sonuç alıyor. "Dostlar alışverişte görsün"den çok daha sahici, teşvik edici duygular uyandırıyor insanda.
Eleştiren çok, "Kendine malzeme çıkarıyor" diyenler var. Siz de çıkarın kardeşim!
Çok zor değil ya: Gidip bir kare fotoğraf verin o acılı insanlarla. Bir paylaşım yapın, sizi sevenlerin dikkatini bir meseleye odaklayın. Tebrikler Gülben.