Karayla denizi buluşturan şef

"Paraliaki" Yunanca'da karayla denizin buluştuğu yer anlamına geliyor. Bodrum'daki şirin sahil restoranı Paraliaki'nin şefi Nesimi Topdağ ise tıpkı restoranın ismi gibi, karayla denizi buluşturduğu bir tabakla ön plana çıkıyor: Deniz mahsullü erişte.

İspanyolların "paella"sına rakip bu tabağın eriştesi Kastamonu'da kesiliyor, içindeki deniz ürünleriyle Ege'nin tuzlu sularından çekiliyor.
Paella gibi görünüşü albenili bir seçenek değil. Ama öyle çok ünlü müdavimi var ki şöhreti fısıltı gazetesiyle çoktan yayılmış halde.
Bazıları Burcu Esmersoy gibi tek porsiyonla yetinmiyor, ikinci hatta üçüncüyü istediği oluyor.


Bülent Eczacıbaşı haftanın üç gün müdavimi. İlayda Alişan, Ali Koç, Nesrin Cavadzade hakeza...
Bobo By The Stay otelinin sahilinde yer alan Paraliaki'de otururken gözünüze kırmızı bir Range Rover kamyon çarpıyor.


Çalışır haldeki bu kamyon aslında bir yürüyen kütüphane.
Odalarında hiç televizyon bulunmayan otelde bu kamyondan istediğiniz kitabı seçip yemeğinize ve plaj keyfinize dijital bir detoks da yapmış oluyorsunuz.

Haberin Devamı

Tuz atılmaması lazım

Yapılışı: Ev kesimi erişte bulmanız gerek. Erişteler haşlanıp dinlenmeye alınıyor.

Deniz mahsullerini (Karides, kalamar, ahtapot) tavada tereyağıyla soteleniyor, sonra erişteye katılıyor. Biraz kavurduktan sonra biraz krema ve çok az süt ilave ediliyor. Üzerine soya sosu ekleniyor. Püf noktası: Kesinlikle tuz atmıyoruz.

Sarp Levendoğlu'nun samimiyet testi

Hali vakti yerinde insanların başkalarına tasarruf önermesi genelde sevimsiz bulunan bir şey. Mesela Hülya Avşar gibi insanların "Gerekirse simit yeriz" tarzında açıklamaları, ekonomik darlık çeken kitlelere bırakın sempatik gelmeyi antipatik, itici kaçıyor.
Çünkü herkes biliyor ki o açıklamayı yapıp evine gittikten sonra karnını simitle doyurmuyor ne kendisi ne de ailesi.
Benzer bir şekilde şu anda Sarp Levendoğlu da eleştiri oklarının hedefinde. Bir süre önce tası tarağı toplayıp Datça'ya yerleşen ünlü oyuncu şöyle dedi:
"Bir oda daha olsa ne yapacağım ki Beş odalı evde oturuyorsun iyi halt ediyorsun. Ancak ucuz insanlar pahalı şeylerden hoşlanır!"
Gelen tepkilerin bini bir para. "Richard Mille saat takılan dönemlerden sonra minimalist yaşam tarzı pohpohlamak" diye çıkışan mı ararsınız... "İki yeşillik ağaç gören başımıza filozof kesiliyor" şeklinde kestirip atan mı...
İnsanlar, haklı olarak "Datça'da bir ev, kenarda 20-30 milyon param olsa biz de bu şekil kafa ütülerdik" diye sitem ediyor.
Bence burada asıl mesele samimiyet. Yani söylediklerinizle yaşam tarzınızın birbirini tutması.
Sarp Levendoğlu şehirden doğaya kaçtığı son bir yılda ispatladı, konuştuğu gibi yaşıyor, yaşadığı gibi de konuşuyor yani: