Şu bunaltıcı sıcaklarda kaçacak yer mi arıyorsunuz Buyurun sizi kuzeye, Baltık kıyısındaki muhteşem şehir Saint Petersburg'da biraz serinleteyim.
Bizim "Deli" lakabı taktığımız, dünyanın "Büyük" dediği Petro, Rusya'nın kaderini değiştiren adam.
1682'de ülkenin başına geçmeden önce çeşitli Avrupa şehirlerinde bulunmuş, tersanelerde çalışmış ve Rusların denizcilikle uğraşmadıkları sürece Moskova ve civarında yaşayan, bağnaz bir halktan ileri gidemeyeceğine karar vermiş.
Yönetime gelince ilk işi de Moskova'nın dışında, denize kıyısı olan yepyeni bir başkent kurmak olmuş.
Rusya'nın bizim gibi altın kumsalları yok. Onun yerine Baltık Denizi kıyısında balçıktan bir sahilleri var.
Petro buraya kuracağı yeni şehir için inanılmaz kurallar getirmiş.
Rus zenginlerini burada evler yapmaya zorlamış.
Şehre her gelene bataklığın üstünü örtmek için taş getirme mecburiyeti koymuş.
Fransa ve İtalya'dan mimarlar, ustalar getirip saraylar, tersaneler, denizcilik okulları, gösterişli ibadethaneler inşa ettirmiş.
Rivayet o ki bir "kara halkı" olan Rusları denize ve denizciliğe alıştırmak için şehre köprü yapılmasını yasaklamış. Böylece Rusların bir yerden başka bir kara parçasına geçmek için sandala binip suyla haşır neşir olmasını istemiş.
Amacına da ulaşmış bu deli adam.
İhtiraslarının sonunda Ruslar bütün Avrupa'yı dolaşarak gelip Çeşme'de donanmamızı yakacak deniz gücüne ulaşmış.
Ortaya çıkan şehirse bataklıkta açan bir nilüfer misali Saint Petersburg olmuş.
Opera ve bale ritüelleri
Bu şehri ve insanlarını daha iyi tanımak için mutlaka yapmanız gereken bir şey var: Mariinsky gibi kültür komplekslerinden birinde bir bale ya da opera gösterisi izlemek.
İnsanlar çocuklarını yalnızca AVM'ye götürmüyor. Bu tür sanat faaliyetlerine genç yaştan alıştırıyor.
Örneğin değişmez yılbaşı geleneklerinden biri, Fındıkkıran Balesi'ni izlettirmek.
Ritüellerine inanamazsınız.
Operanın içinde masalarını rezerve edebileceğiniz bir restoran bulunuyor. O masa gösteri boyunca sizin.
Oyun başlamadan antraktta ne yiyip içeceğinizi bile soruyorlar, siz araya çıktığınızda siparişleriniz hazır oluyor.
Yani özünde baleye mi geldiğiniz yoksa yemeğe mi gelip arada bale izlediğiniz belli değil.
Şehrin gözbebeği: Hermitage
Saint Petersburg, Rusların İstanbul'u gibi. Ülkenin sanat, mimari, gastronomi ve estetik merkezi.
Rusya'nın başkent Moskova'dan sonra ikinci büyük kenti.
Ahalisi kültürlü ve biraz da snop. Turistlere karşı değil, sonradan yerleşenlere karşı.
Bizdekinin aksine Petersburg'a her yerleşenden kurallara harfiyen uyması bekleniyor.
Sonuç: Bırakın kuralsız, çarpık yapılaşmayı, sokaklarda izmarit bile göremiyorsunuz.