Afife meselesi

İlk Müslüman kadın tiyatrocumuz Afife Jale'ye ne devlet, ne ailesi ne de toplum olarak biz sahip çıkmışız. Mezarı bile belli değil. Bir tiyatro araştırmacısı peşine düştü, tahmini yeri bulduğunu söylüyor ama bir plaket bile taktıramıyor.Bu akşam Haliç Kongre Merkezi'nde Afife Ödülleri töreni var.Tiyatro sahnesine çıkan ilk Müslüman kadın adına ödüller dağıtılacak, ödüller alınacak, konuşmalar yapılacak. Ama büyük zorlukları göze alarak bu devrime imza atan, 1920'de sahneye ilk çıktığında "Sahnemizi Ermeniler'in elinden kurtardın" diye büyük tezahüratla alkışlanan kadının mezarı bile yok. Ne devlet, ne ailesi ne de toplum olarak sahip çıkmışız Afife Jale'ye. 1941'de, 39 yaşında öldüğünde, mezar taşı bile olmadan kimsesizler mezarlığına gömülmüş.Ölümü de zaten tiyatro kaynaklı. Sahneye çıktığı için karakola çekiliyor ve amirden öyle bir tokat yiyor ki kısa hayatının geri kalanında çok ağır migren ağrıları çekiyor.Bu ağrıları dindirebilmenin tek yolu da morfin. Zaman içinde morfinman oluyor.Ailesi de zaten bu yüzden reddediyor. Bağımlılığı yüzünden üç kere akıl hastanesine yatırılıyor. Sokaklara düşüyor, parklarda yatıyor. Zaten vefatı da yine akıl hastanesinde oluyor. Boğos Çalgıcıoğlu bir tiyatro araştırmacısı. Cenazesi sırasında çekilmiş tek bir fotoğraftan yola çıkarak yıllardır Afife Jale'nin mezar yerini tespit etmeye çalıyor.O fotoğrafta arka plandaki binanın Yedikule Ermeni Hastanesi olduğunu fark etmiş.Tam nokta olarak bilemese de çeşitli ölçümlemeler yaparak yaklaşık yerini tespit edebilmiş.Çünkü bu kimsesizler mezarlığına daha sonra tekrar toprak dökülmüş ve üstüne yeni cenazeler gömülmüş. Boğos Bey başvurmadığı yer kalmadığını, tek isteğinin mezarlığın girişine "Afife Jale bu mezarlıkta yatmaktadır" ibaresi olan bir küçük anıt yaptırmak, bir en azından bir plaket astırmak olduğunu söylüyor.Haberin DevamıHayatınızı tablo yapıyorYaklaşık bir ay önce evlenen İpek Alp ile Zeki Sever, Çırağan Sarayı'ndaki dillere destan düğünlerini bir ressama çizdirmişler.Günaydın'dan Bülent Cankurt'ta okuduğuma göre iyi bir sanat koleksiyoneri olan damat ortaya çıkan tabloyu evin en güzel yerine astırmış.Salona uçan kayık içinde girmekten ya da gelinle damadın baltayla dondurma kesmesinden çok daha yaratıcı olduğu kesin. Ama her bütçeye göre değil elbette böyle ince bir zevk. Ayrıca ressam olarak kimi tuttuğunuz da önemli tabii. Bu vesileyle size Mardin'den Vahap Aydoğan adlı genç bir sanatçıyı tanıtmak isterim.İnsanların hayatlarını soyut tablolara dönüştürüyor. Bir tablo istediğinizde size doğduğunuz günden bugüne kadarki hayatınıza hatta geleceğe dair sorular soruyor, aldığı cevapları imgelere, sonra da bir tabloya dönüştürüyor."Bir yazar nasıl biyografi yazarsa, ben de tuvale biyografi inşa ediyorum" diyor. Röportaj yapıp sonra da yaptığı röportajı yazıya dökmek yerine tuvale döken bir sanatçı... Soyut resim... Mardin... Bana çok ilginç geldi. Size de geldiyse Instagram hesabından yaptığı işlere göz atabilirsiniz.Haberin DevamıDikenli