Tefânî nedir ve nasıl olmalıdır

Cemaat asrı olan zamanımızda, bütün fikir hareketleri birer şahs-ı manevîler teşkil ederek hizmetlerine devam ediyorlar. İman yolunda hizmet edenler de böyle, inkâr yolunda insanlığı yoldan çıkarmak isteyenler de böyledir.

Bin seneyi aşkın biz zamandan beri İslâm dinine hizmet eden ve muhtelif isimlerle anılan tarikatlar, zamanları ferdiyet asırları olduğu için, belli isimlerle tarif edilmektedirler. Kadirî, Nakşî, Rufaî ve Mevlevîler gibi daha birçok hak tarikatlar bu şekildedir

Bütün tarikatlarda şeyhinde fânî olmak bir esastır. Her an şeyhi ile birlikte olmak, onu düşünmek ve onunla rabıta kurmak temel bir kuraldır. Yoksa, o yolda ilerleyemez. Daha sonraki basamaklarda, şeyhini arkada bırakıp, fenâfirresül ve fenafillah, bekâbillah denilen Resulüllah'da ve Allah'da fânî olmak makamları gelir.

Risale-i Nur hizmetine gelince, burada bir şeyhe bağlanmak gibi şahsa bağlılık yoktur. ünkü, Bediüzzaman Hazretleri kendi şahsı ile bağlı bir tarikat hareketi kurmamıştır. Bütün hak tarikatları, İslâm dini adına savunur fakat kendi mesleği ve İslâm dinine hizmet modeli, doğrudan doğruya iman hakikatlerini ispata dayalı bir iman kurtarma hareketidir. Bu hakikati, "Mesleğimiz tarikat değil, hakikattir. Bu zamanda Sahabe mesleğinin bir cilvesidir." diye, ifade eder.

Bediüzzaman Hazretleri, 21. İhlâs Risalesinin 4. Düsturunda daha geniş olarak bu mesleğinin farkını şöyle izah eder: "Ehl-i tasavvufun mabeyninde [arasında] fenâfişşeyh, fenâfirresul ıstılahatı [kavramı] var. Ben sofî değilim. Fakat onların bu düsturu, bizim meslekte fenâfilihvan suretinde güzel bir düsturdur. Kardeşler arasında buna tefânî denilir. Yani, birbirinde fânî olmaktır. Yani, kendi hissiyat-ı nefsaniyesini unutup, kardeşlerinin meziyat ve hissiyatıyla fikren yaşamaktır." (Lem'alar, s. 395.)

Evet, Üstadın burada bahsettiği durum çok yüksek bir ihlâs mertebesidir ve herkesin bu hâli yaşaması çok da kolay değildir. Cenab-ı Hakkın, diğer bir kardeşine ihsan ettiği ve kendisinde olmayan bir takım kabiliyet, meziyet ve hizmetlerini, fazilet ve şereflerini, kesinlikle hiç kıskanmadan kendininmiş gibi onlarla iftihar etmek, gerçekten çok yüksek bir makamdır.

Risale-i Nur hareketinin tarihine bakıldığı zaman, bahsi geçen yüksek hakikatlerin yaşandığı zamanlarda, tahminlerin üzerinde hizmetler gerçekleştirilmiştir. İhmal edildiği zamanlarda ise, hiç arzu edilmeyen ayrılmalar ve bölünmeler yaşanmıştır. Bundan dolayı Bediüzzaman Hazretleri şu ikazı yapmıştır: "Aziz, sıddık kardeşlerim! Evvel âhir tavsiyemiz, tesânüdünüzü muhafaza, enâniyet, benlik ve rekabetten tahaffuz, itidal-i dem [soğuk kanlı olmak] ve tam ihtiyattır." (Şualar, s. 494.)