İnsan zulmü içinde hükmeden kaderin adaleti

Bu dünya denilen imtihan meydanında, insanoğlunun başına her çeşit sevdiği veya sevmediği nice olaylar gelir.

İnsan imanı sayesinde böyle olaylar ile karşılaştığı zaman "Her şeyin iyisini al, fenasını bırak." kaidesiyle, hoşuna giden hadiseler için Allah'a şükreder, hoşuna gitmeyen ve beğenmediği olaylar için de sabreder. Her iki halde de mü'min olan kişi, başına gelen olaylarda imtihanını kazanır. Bu, tahkikî bir imanın sahibine kazandırdığı güzel neticelerdir.

Allah, çeşitli olaylarla kullarını dener ve imtihan eder. Bazen insan cezayı hak edecek şeyler yaptığında, Cenab-ı Hak mü'min kullarını şefkat tokatlarıyla ikaz eder ve yanlış yoldan dönmesini temin eder. Aklı başında olan kişi bu ikazların ne anlama geldiğini bilir ve yanlış yoldan dönmeyi başarır. Şayet yanlış yollardan dönmeyi başaramazsa, yapılan imtihanı kaybetmek durumuyla karşı karşıya kalır.

Bazen de insan işlemediği suçlardan da cezaya muhatap olur. Bediüzzaman Hazretlerinin verdiği örnekte olduğu gibi; Meselâ, hâkim seni hırsızlıkla itham etti. Halbuki sen, gerçekten masumsun ve hırsız değilsin. Fakat kimse bilmez gizli bir cinayetin var. Hâkim seni bilmeden hırsızlıktan mahkûm ederek zulmetti, kader ise işlediğin cinayete binaen mahkûm edip, insan zulmü içinde adalet etti. İşte, başa gelen olaylara bu pencereden de bakmak lâzımdır.

Başka bir husus da, başa gelen belâlar, hastalıklar ve musibetler illâ işlenen bir suçtan dolayı olmaz. İşlenen suçlara bir ceza olarak gelen musibetler, günahlara kefaret ve affa vesiledir. İşlenmemiş fiiller için gelen musibetler ve hastalıklar ise, o kişinin manevî cihetten derecesinin artmasına ve ahiretteki yükselişine vesile olur.

Bu konunun anlaşılması için, en başta Sevgili Peygamberimiz (asm) olmak üzere, bütün peygamberlerin başından geçenlere dikkat etmek lâzımdır. Hepsi ismet sıfatına sahip olup günah işlemeyen umum peygamberler, içlerinden tayin edildikleri ümmetleri tarafından yalanlanmışlar ve akıl ve hayale gelmedik zulüm ve işkencelere maruz kalmışlardır. Özellikle, yirmi üç senelik peygamberlik döneminde, başta kendi kavim ve kabilesi olmak üzere, ona yapmadık zulüm ve işkence bırakmadılar. Bütün bunlar, o büyük peygamberin (asm) ahiretteki derecesinin nihayet derecede yükselmesine vesile oldu.