Hayatın merkezinde namaz olmalı

Bu dünya hayatına Allah'ı tanıyarak iman ve ibadet etmek maksadıyla gönderilen insanların, ne yazık ki ekserisinin bu hakikatten habersiz yaşadıkları görülüyor.

Bu durumun iman zayıflığından kaynaklandığını gören Bediüzzaman Hazretleri "Bu memleket insanının kalp hastalığı zaaf-ı diyanettir. Ancak onu takviye ile sıhhat bulabilir." tespitini yapmıştır.

Kur'ân- Kerîm'de, bazen tek başına ve bazen de zekât emri ile birlikte otuz sekiz defa emredilen beş vakit namaz emri geldikten sonra, Sevgili Peygamberimiz (asm) vefat edene kadar ümmetine sürekli namaz kılmalarını telkin etmiştir. İnsanların hayatlarını belli bir düzen ve intizam içinde yaşamaları ve her türlü günahlardan kaçınmaları ancak başta beş vakit namaz olmak üzere, diğer ibadetlerini yerine getirmekle mümkün olur.

Cenab-ı Hak, Nisa Suresi'nin 103. Ayetinde "Şüphesiz namaz, mü'minler üzerine belli vakitler için farz olarak yazılmıştır." buyurmaktadır. Bu belli vakitler de, Rum Suresi 17. ve 18. ayetlerinde izah edilmiştir: "Akşama erdiğinizde ve sabaha kavuştuğunuzda Allah'ı tebih edin. Göklerde ve yerde olanların hamd ve senası Ona mahsustur. Gündüzün sonuna doğru ve öğle vaktine girince de Allah'ı tesbih edip namaz kılın." Bu ayetlerde dört vaktin ne olduğu ifade edildikten sonra, Bakara Suresinin 238. Ayeti de, orta namaz olarak ikindi namazını bildirmektedir. Böylece, beş vakit namaz Kur'ân ile sabittir. Ancak, namazın nasıl kılınacağı tarif edilmemiştir. Onu da, Peygamber Efendimiz (asm) "Ben nasıl namaz kılıyorsam, siz de öyle kılın." buyurmuştur. Namazların nasıl kılınacağını da, Allah'ın emriyle Cebrail (as) Ona öğretmiştir.

"Bana bu dünyada üç şey sevdirildi: Güzel koku, güzel ahlâklı kadın ve gözüm nuru namaz." buyuran Sevgili Peygamberimiz (asm), İslâm ordusunun ölüm kalım savaşı olan Bedir Harbinde, cemaatle namaz kılmak sünnet olduğu halde, Sahabelerin bir kısmı ile cemaatle namaz kıldı ve onlar cepheye savaşa giderken, cepheden gelen Sahabeler yine cemaatle namazlarını eda ettiler. Var olmak veya yok olmak tehlikesi olduğu bir zamanda bile namazı terk etmediler.

Peygamberlik dönemi boyunca sürekli ümmetine namazı telkin eden Peygamber Efendimiz (asm), yirmi üç senenin sonunda, son iki ay boyunca şiddetli bir baş ağrısı çekiyordu. Cenab-ı Hakkın "Sen de öleceksin, onlar da ölecekler" ayeti gereği, nihayet ölüm döşeğine yattı. Başında amcası Hz. Abbas (ra) ve oğulları, Hz. Ali (ra) ve diğer Sahabelerden bazıları vardı. Baygın bir halde iken kendine geldi ve "Benden ümmetime selâm söyleyin, namazlarına devam etsinler" dedi ve bayıldı. Kendine geldiğinde tekrar "Benden ümmetime selâm söyleyin, sakın namazlarını terk etmesinler." dedi ve yine bayıldı. Tekrar kendine geldiğinde "Benden ümmetime selâm söyleyin, sakın namazlarını ihmal etmesinler" dedi ve ruhunu çok sevdiği Rabbine teslim etti. Bu durumdan İslâm ümmetinin alacağı çok dersler vardır.