Hâkimiyet ve otorite meşverette olmalıdır

İnsanın fıtratında başkasına hâkim olma ve hükmetme arzusu vardır.

Ev içindeki babadan başlayıp, değişik cemaat ve gruplara ve hatta devletler arasına kadar uzayıp giden bu hâkimiyet arzusu, insanlık tarihi boyunca nice savaşlara bile sebep olmuştur.

Osmanlı devletinin padişahı Yıldırım Beyazıt ile Timurlenk'in, ikisi de Müslüman ve Türk hakanları olmalarına rağmen, sırf hâkimiyet arzusu ve daha güçlü olduklarını göstermek için, Ankara ubuk ovasında savaşmaları, Timurlenk'in galip ve Yıldırım Beyazıt'ın ise mağlubiyetini netice vermiştir. Bu hayırsız savaş, Osmanlı devletinin, Allah'ın adını yüceltmek ve İslâm dinini yaymak hususundaki yürüyüşünü durdurmuş ve on bir sene süren kardeş kavgalarında hâkimiyet mücadeleleri ile geçmiştir. Bu mücadelenin sonunda, 1. Mehmet elebi bütün kardeşlerini yenmiş ve Osmanlı devletinin tekrar kurulmasına öncülük etmiştir.

İnsanlara ve topluluklara hâkim olma arzusunun örneklerini saymaya kalksak buna ne zaman ve ne de makaleler yetmez. Onun için, sadece Risale-i Nur cemaatinin ve bu iman hizmetinin prensipleri açısından bir değerlendirme yapmakla iktifa edelim.

Bediüzzaman Hazretlerinin başlattığı Risale-i Nur hizmetinde ne tarikatlara ve ne de dünyevî cemiyet ve teşkilatlara benzemeyen, kendine has özellikleri bulanan yatay bir yapılanma vardır. Şahsa bağlı bir yapılanma olmadığından, aşağıdan yukarıya doğru giden dikey bir yapılanma söz konusu değildir. Kitaba endeksli bir şahs-ı manevî ile hizmetler yürütülmektedir. Meşveret bu yapılanmada en temel bir meseledir.

En alttaki mahal meşveretinden başlayarak, il, bölge ve umumî temsilciler heyetine kadar uzanan bir meşveretler zinciri ile birbirine bağlı ve tesanüde dayalı böyle bir yapılanma, mensubu olduğumuz şahs-ı manevîde hükmetmektedir. Her meşveret heyeti, bir üst meşveretin aldığı kararlara bağlıdır. Umumî temsilciler heyeti en yetkili heyettir ve onun seçtiği Yönetim Kurulu da, onun adına kararlar alır ve uygular. Şahısların cemaat içindeki yeri ve statüsü ne olursa olsun, alınmış olan kararlara uymak durumundadır. Kendine göre aklına yatmasa da, alınan kararların bağlayıcılığı bilinir ve ne olursa olsun o kararlara uyulur.

Evet, bu meşveret sistemi "İşlerinde onlarla istişare et." ve "Onların aralarındaki işleri istişare iledir." anlamına gelen ayetlerin, iman hizmetine bir yansımasıdır. Bundan dolayı Bediüzzaman Hazretleri "Bundan sonra her meselemizde emir, Risale-i Nur'un şahs-ı manevisini temsil eden has şakirtlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var." (Emirdağ Lâhikası s. 195) demektedir.