Millî Görüş'ün kesin zaferi için

Bismillâhirrahmanirrahîm!

FETİHLERİ, zaferleri, başarıları inceleyin. Sultanlar, devlet başkanları veya komutanların zafer öncesi ilk yaptığı şey "birliği sağlamak" olmuştur. Bu yapılmadığı zaman fetih ve zaferlerden söz edilemez. Meselâ, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa çok güçlü bir komutandı. Padişahla arasında "uyum" olmadığı için Viyana'da tarihî bir bozgun yaşadık. Sonraki yaşananları biliyorsunuz!

Millî Görüş'ün temsil edildiği Saadet Partisi'nin Türkiye, İslâm âlemi ve insanlığa kazandıracağı çok büyük değerler var. Erbakan Hoca'nın Millî Görüşçülere bıraktığı asıl miras "çok güçlü bir teşkilât sistemi"dir. Esasları, şartları, ölçüleri belli olan sapasağlam bir yapı!. Bu sistemi yalnız teorik olarak anlatmakla yetinmedi; nasıl uygulanacağını da fiilen gösterdi.

Erbakan Hoca; esaslar, şartlar, kurallar demişse; buna en çok kendisi uydu. Bütün kadro ve kademeleri ile birlikte davaya "el birlik sarılmak" anlamında "ittifak" demişse, bunda en çok kendisi titizlik gösterdi. Kadrolarına, Millî Görüş davasında canla başla çalışmaya teşvik etmişse, bunu önce kendisi yaptı. Teşkilâtlara virüs girmemesi için bütün ayrılık kapılarını kapatan bir sistem oluşturdu. Türkiye ve İslâm dünyasında "birleştiricilik"in öncüsü oldu.

Küresel şer güçlerin ve iş birlikçilerinin baskı ve entrikaları, onların karşısına çıkardıkları büyük badirelere rağmen, Millî Görüş hareketi bugünlere ulaşmış ve hâlâ insanlara umut olmaya devam ediyorsa, buna Erbakan Hocamızın bizlere armağan ettiği sağlam teşkilât yapımıza borçluyuz. Bu esaslar uygulanıyorsa Millî Görüş "ayakta" demektir.

VAHDET ÖRNEKLERİ

ANADOLU Selçuklu Devleti sonrası, Anadolu'da "şehir devletleri" özelliğinde 23 beylik oluştu. Bunların en küçüğü, 243 çadırdan oluşan Osmanlı Beyliği'ydi. Osmanlı Beyliği, Oğuz Türkmenlerinin 24 boyundan biri olan Kayı aşiretinden oluşuyordu. Kayı aşireti samimi bir İslâmî hayatı benimsemiş, küçük büyük birbirini bilen, Kur'an'ın "belirleyici" olduğu bir toplum yapısına sahipti. Şeyh Edebali gibi bilgeleri, Ertuğrul Gazi, Osman Bey gibi yöneticileri, Hayme Ana gibi ferasetli kadınları vardı.

Dönemin en güçlü devleti Bizans'tı. Osmanlı Beyliği organize kuralları olan toplumdu. İlim ve irfandan beslendi. Bizans'ı yıkmayı, Konstantiniyye'yi alıp imar etmeyi hedefledi. Beyliklerle arayı iyi tuttu. Allah böyle bir beyliğe, cihan devleti Osmanlı'yı kurmak nasip etti. Diğer beylikler birbiriyle rekabet halindeydiler. İç sorunları vardı.

Kayı bilgelerinden Şeyh Edebali, devletin kurucusu Osman Bey'e, her kademedeki yöneticiye örnek olan şu nasihatleri yaptı: "Ey Oğul! Bey'sin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana!.. Güceniklik bize; gönül almak sana!.. Suçlamak bize; katlanmak sana!.. Acizlik, yanılgı bize; hoş görmek sana!.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana!.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana!.."

Söğüt'ün yaylak ve kışlaklarında çadır hayatı yaşayan Kayı aşireti beylik oldu; devlet kurdu; 13 milyon kilometrekarelik topraklara hükmetti. İslâm'a "birlikte" bağlılıkları sayesinde! Yunus konuşsun: "Bölüşürsek tok oluruz, / Bölünürsek yok oluruz!"