Bismillâhirrahmanirrahîm!
FİLİSTİN bölgesi, tarih boyunca bir turnusol kâğıdı olma görevini yapmıştır. Filistin'de Müslümanlar söz sahibiyse; bölge, huzur ve barışın merkezi olmuştur. Hz. Ömer (r.a.) ve Selâhaddin Eyyûbî dönemleri gibi. Eğer, bölgede sömürgeciler at oynatıyorsa, Filistin hep acı, kan ve gözyaşıyla anılmıştır. 1099 yılında İngiltere Kralı 1. Richard'ın Filistin'de 70 bin kişiyi katletmesi gibi.
Filistin, Yavuz Sultan Selim'in Mercidabık Zaferi'nden sonra Osmanlı'nın eline geçti. İngiltere'nin 1917'de işgaline kadar, 400 yıl Osmanlı'nın elinde kaldı. Filistin bölgesinde huzur ve barış dönemi yaşandı. Kudüs ve Mescid-i Aksa gibi kutsal mekânların burada olması sebebiyle Osmanlı hükûmdarları bölgeye özel ilgi gösterdiler. 1917'de İngiltere'nin Filistin bölgesini işgal etmesinden itibaren de; bölge hep acı, kan, gözyaşıyla anılır hale geldi.
Cumhuriyet Dönemi'nde, Filistin'e en büyük desteği Millî Görüş'ün kurucu lideri Erbakan Hoca verdi. Filistinli yöneticilerle özel ilişkiler kurdu. Fetih lideri Yaser Arafat, onun yakın dostları arasındaydı. 1997 yılındaki başbakanlığı döneminde; İsrail saldırıları sonucu el-Halil kentinde 19 Filistinli ölünce, vakit kaybetmeden bölgeye "askerî güç" gönderdi.
İsrail saldırıları durmak bilmedi. Filistinli direnişçiler, kendilerini sapan taşı ve sopalarla savundular. Filistin'in sembol ismi Şeyh Ahmed Yasin HAMAS'ı kurdu. 7 Ekim 2023'te, HAMAS'ın askeri kanadı Kassam Tugayları silâhlı mücadeleye girişti. Kendilerini savunmak ve işgal altındaki topraklarını kurtarmak için Aksa Tufanı Harekâtı'nı başlattılar.
HEPİMİZ SINANIRKEN!
ALLAH Rasülü'nün (s.a.v.) hadis-i şerifi: "İki sınıf insan düzelirse, bütün toplum düzelir; bozulursa, bütün toplum bozulur. Onlar; âmirler ve âlimlerdir." (Müsned) Yöneticiler toplandı. Fiilî adımlar atıldığını görmedik. Ne Gazze'ye "asker gönderme" kararı aldılar ne de " ABD üslerini kapatma" kararı… Varsa, yoksa "kınama"; "hamaset"; "içi boş lâf!"
Âlimlere gelince… Defalarca toplandılar, süslü lâflar ettiler; boy gösterdiler… Terörist İsrail'i caydıracak bir "teklif" sunamadılar. 24-31 Ağustos tarihlerinde Dünya Müslüman Âlimler Birliği ve Türkiye'deki İslâm Âlimleri Vakfı İstanbul'da 8 günlük, "İslâmî ve İnsanî Sorumluluk: Gazze" temalı bir konferans gerçekleştirdi. İlk gün, 28 Ağustos'ta oruç tutup dua etmeyi önerdiler. Bu öneri, belki elinden hiçbir şey gelmeyen halktan insanlar için söylenebilirdi!
Şimdi, kavlî duayı fiiliyata geçirme günüydü. 8 gün gibi uzun süren bir konferans; çalıştaylar, paneller, basın toplantıları ve müzakerelerin sonucu böyle mi olmalıydı Söylediklerinizle İsrail'i durdurabilir misiniz Konu; durum değerlendirmesi, temenniler ve yakınmalarla geçiştirildi. Ilımlı İslâm dedikleri bu mu yoksa
Toplantının sonuç bildirgesinde, "Ümmetin Allah yolunda cihadın tüm şekilleriyle seferber edilmesinin gerekli olduğunu görüyoruz" şeklinde; fakat muhatabı belirsiz bir cümle var. Sizin "Âmirler düzelirse bütün toplum düzelir" denilen yöneticilere söyleyecek tek sözünüz yok mu Aralarından geldiğiniz yöneticilere, İsrail'in haddini bildirecek geniş bir ittifak oluşturmalarını "teklif etmeniz" akıl erdirilemeyecek bir şey midir