Zenginler CHP'ye, Yoksullar Sağ'a: Türkiye'nin Sessiz Çelişkisi

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 26 milyon haneyi kapsayan son araştırması, Türkiye'nin gelir dağılımına dair çarpıcı bir tablo ortaya koydu. Bu rapor, yalnızca ekonomik verilerden ibaret değil; aynı zamanda Türkiye'nin sosyolojik ve siyasi fay hatlarını da gözler önüne seren bir ayna. Toplumun yalnızca yüzde 1.1'i ultra zengin, yüzde 11'i zengin, yüzde 36.1'i orta sınıf, geri kalan yüzde 51.8'i ise yoksul. Daha da vahimi, nüfusun yüzde 16.7'si derin yoksulluk içinde yaşıyor. Bu tablo, Türkiye'nin ekonomik eşitsizlik sorununun boyutlarını net bir şekilde ortaya koyarken, aynı zamanda siyasi tercihler ve toplumsal dinamikler arasındaki çelişkili ilişkiyi de sorgulatıyor.

GELİR DAĞILIMININ COĞRAFİ VE SİYASİ HARİTASI

TÜİK'in verileri, zenginliğin coğrafi dağılımını da açıkça ortaya koyuyor. Türkiye'nin en varlıklı kesimleri, İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerde ve Ege ile Akdeniz'in bazı sahil illerinde yoğunlaşıyor. İlçeler düzeyine inildiğinde ise Çankaya, Kadıköy, Beşiktaş, Bakırköy gibi semtler öne çıkıyor. Bu bölgelerin ortak özelliği, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) yerel yönetimlerde güçlü bir şekilde temsil edilmesi. Türkiye'nin en zengin 5 ilinin ve en zengin 7 ilçesinin CHP tarafından yönetiliyor olması, tesadüften öte bir anlam taşıyor.

Bu durum, Türkiye'nin siyasi manzarasındaki en dikkat çekici çelişkilerden birini su yüzüne çıkarıyor: Ekonomik refahtan en çok pay alan kesimler, CHP'ye destek verirken; gelir dağılımında en dezavantajlı konumda olan yoksul kesimler, mevcut iktidar bloğuna sadık kalmaya devam ediyor. Bu paradoks, yalnızca ekonomik verilerle açıklanamayacak kadar derin bir sosyolojik ve psikolojik boyut içeriyor.

KONFORUN VE STATÜKONUN KORUYUCUSU

Türkiye'nin en varlıklı kesimleri, genellikle eğitim seviyesi yüksek, küresel ağlarla bağlantılı, kentli ve seküler bir yaşam tarzına sahip. Bu kesim, Çankaya'da, Kadıköy'de ya da Beşiktaş'ta, yüksek standartlı yaşam alanlarında, konforlu bir hayat sürüyor. Çocuklarını prestijli okullara gönderiyor, kültürel ve sosyal sermaye birikimini güçlendiriyorlar. Politik tercihleri, kendi statükolarını kuruyan refah düzeninin devamını sağlayacak bir sistemi, yani kendilerince oluşturulmuş nispeten demokratik, hukuka dayalı ve kurumsal bir çerçeveyi desteklemekten yana. CHP, bu kesim için hem ideolojik hem de pragmatik bir tercih haline geliyor. Çünkü CHP'nin savunduğu seküler, modernist ve batı odaklı söylem, bu kesimin yaşam tarzıyla uyumlu bir çerçeve sunuyor.

Ayrıca, bu grup için ekonomik istikrar ve küresel entegrasyon kritik önemde. CHP'nin Avrupa Birliği ile ilişkileri güçlendirme, kendilerinin tanımladığı hukukun üstünlüğünü vurgulama ve piyasa dostu politikalar önerme eğilimi, zengin kesimlerin ekonomik çıkarlarını koruma kaygısıyla örtüşüyor. Bu nedenle, sistemden en çok fayda sağlayan bu kesim, ironik bir şekilde, mevcut iktidarın politikalarına karşı en sert muhalefeti yapan partiye destek veriyor.

YOKSULLARIN SAĞ TERCİHİ

Diğer tarafta, Türkiye'nin yoksul kesimleri var. TÜİK verilerine göre nüfusun yarısından fazlasını oluşturan bu grup, ekonomik krizlerden, yüksek enflasyondan ve işsizlikten en çok etkilenen kesim. Çoğu borçla, krediyle ya da sosyal yardımlarla geçimini sürdürüyor. Bu kesim için demokrasi, hukuk devleti ya da ideolojik tartışmalar genellikle soyut kavramlar olarak kalıyor. Onların önceliği, günlük hayatta karşılaştıkları somut sorunlara çözüm bulmak: Gıda, barınma, sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçlar.

İktidar bloğu, bu kesimin ihtiyaçlarını karşılamak için sosyal yardım programlarını ve yerel düzeyde sosyal ağları etkin bir şekilde kullanıyor. Kömür yardımları, gıda paketleri, nakdi destekler ya da belediyelerin sunduğu hizmetler, yoksul kesimler için bir "hayatta kalma stratejisi" haline geliyor. Bu nedenle, ekonomik olarak en çok zarar gören bu grup, sandıkta iktidar bloğuna oy vermeyi sürdürüyor. İktidarın söylemi, bu kesimlere bir aidiyet duygusu ve "bizden biri" algısı sunarken, muhalefetin daha soyut ve seçilmiş sınıfların hukukunu koruyan uzun vadeli vaatleri, yoksul kesimlerde aynı etkiyi yaratamıyor.

SOSYOLOJİK PARADOKS: NEDEN BU ÇELİŞKİ

Bu durum, Türkiye'nin siyasi ve sosyolojik manzarasında derin bir çelişkiyi ortaya koyuyor. Zenginler, refahlarını koruma kaygısıyla CHP'ye yönelirken, yoksullar, hayatta kalma mücadelesinde iktidarın sunduğu somut desteklere güveniyor. Bu çelişkiyi anlamak için birkaç temel noktayı göz önünde bulundurmak gerekiyor:

Kimlik ve Aidiyet: Türkiye'de siyasi tercihler, ekonomik çıkarların ötesinde, kimlik ve aidiyet duygusuyla şekilleniyor. Yoksul kesimlerin önemli bir kısmı, iktidarın muhafazakâr ve milliyetçi söylemini, kendi kültürel değerleriyle uyumlu buluyor. CHP ise seküler ve kentli bir imaja sahip olduğu için bu kesimlerde yeterince karşılık bulamıyor.