Türkiye'nin beka haritasında yeni bir çizgi

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) sandıktan çıkan sonuç, sadece bir lider değişikliği değil, Doğu Akdeniz'in kaynayan sularında yeni bir dalganın habercisi. Sayın Tufan Erhürman'ın yüzde 63'lük zaferi, adada bir dönemin kapandığını, başka bir dönemin ise sancılı bir doğumla başladığını müjdeliyor. Ancak bu zafer, ne coşkulu bir kutlama havasında, ne de klasik bir "galip" edasıyla geldi. Sayın Erhürman'ın sükûnetle örülü sözleri, Lefkoşa'dan Ankara'ya uzanan bir mesaj taşıyor: "Türkiye ile istişare devam edecek, ilişkiler daha da güçlenecek." Bu, bir teşekkür konuşmasından fazlası; Türkiye'nin Mavi Vatan'ındaki stratejik rotanın yeniden çizildiği bir manifesto.

BİR JEOPOLİTİK SATRANÇ TAHTASI

2025 KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri, sadece bir ada meselesi değil. Yüzde 62'lik katılım oranı, halkın "radikal kopuş" yerine "denge ve güven" aradığını fısıldıyor. Sayın Ersin Tatar'ın "iki devletli çözüm" politikası, beş yıl önceki rüzgârını kaybetmiş görünüyor. Sayın Erhürman'ın zaferi, federasyon hayallerini yeniden ısıtırken, Türkiye'nin kıta sahanlığı, enerji koridorları ve güvenlik mimarisi için yeni bir sınav başlatıyor. Çünkü Kıbrıs, hiçbir zaman sadece bir ada olmadı; o, Türkiye'nin güney kapısı, Mavi Vatan'ın kilidi, Ankara'nın beka haritasının mihenk taşı.

ANKARA'NIN MESAJI: GARANTÖRLÜKTEN FAZLASI

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın seçim sonrası açıklaması, diplomatik nezaketin ötesine geçen bir kararlılık sinyali: "KKTC'nin egemenlik haklarını her platformda savunacağız." Bu, Türkiye'nin sadece garantör ülke olmadığını, aynı zamanda Doğu Akdeniz'de varlık mücadelesi veren bir güç olduğunu haykırıyor. Sayın Erhürman'ın "ne uzak, ne bağımlı" çizgisi, Ankara için hem bir fırsat hem de bir temkin çağrısı. Eğer ada federasyon modeline kayarsa, Mavi Vatan'ın sınırları yeniden çizilebilir. Türkiye'nin enerji sahaları, deniz yetki alanları ve güvenlik refleksleri, bu yeni döneme göre şekillenecek.

BAHÇELİ'NİN ÇAĞRISI BEKA ALARMI

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli'nin seçim sonrası çıkışı, adeta bir beka çığlığı: "Seçim geçersiz sayılsın, KKTC Meclisi Türkiye'ye katılma kararı alsın!" Bu sert tepki, ilk bakışta aşırı gibi dursa da, Ankara'nın Doğu Akdeniz'deki derin endişelerini yansıtıyor. Sayın Bahçeli'ye göre, yüzde 62'lik katılım oranı, Kıbrıs Türklüğü'nün iradesini tam yansıtamıyor; bu da Türkiye'nin stratejik derinliğine gölge düşürüyor. Çünkü Kıbrıs, sadece bir dış politika dosyası değil; Mersin'in, Antalya'nın, Hatay'ın, İskenderun'un güvenliği demek. Ada'daki herhangi bir zafiyet, Türkiye'nin güney deniz kapısını ardına kadar açar.

ERHÜRMAN'IN İNCE İPİ: DENGE Mİ RİSK Mİ

Sayın Tufan Erhürman, Crans-Montana'da çöken federasyon hayallerini yeniden canlandırmaya çalışıyor. "Egemen eşitlik içinde iş birliği" sloganı, Türkiye'nin garantörlüğünü sorgulamadan uluslararası meşruiyet arayışını hedefliyor. Ancak bu vizyon, Ankara'da bir soruyu yeniden alevlendiriyor: Eşitlik vurgusu, egemenliği güçlendirir mi, yoksa zayıflatır mı Sayın Erhürman'ın denge siyaseti, hem Lefkoşa'da hem de Ankara'da ince bir ip üzerinde yürüyecek. Bu ip, ya sürdürülebilir bir meşruiyet köprüsü kuracak ya da stratejik bir uçuruma dönüşecek.