Türkiye, yarım yüzyılı aşkın süredir sırtında taşıdığı bir yükten, karanlık bir gölgeden kurtuluyor. Dün atılan adım, sadece bir terör örgütünün sahneden çekilmesi değil, bir milletin kaderini yeniden yazma iradesinin ilanıydı. PKK, Türkiye sınırları içindeki tüm unsurlarını çektiğini ve faaliyetlerini resmen sona erdirdiğini duyurdu. Bu, yalnızca bir güvenlik zaferi değil; Cumhuriyet'in ikinci yüzyılına barış, huzur ve birlik vizyonuyla girme kararlılığının manifestosudur. Türkiye, sadece kendi topraklarında değil, bölgede de yeni bir çağın kapılarını aralıyor.
SİLAHLARIN SUSTUĞU UMUTLARIN KONUŞTUĞU AN
11 Temmuz 2025, tarih sayfalarına sembolik bir not olarak düşmüştü. Bese Hozat'ın "silahları yaktık" açıklaması, geri dönüşü olmayan bir sürecin başlangıcıydı. Dün ise Sabri Ok, kameraların karşısına geçti; arkasında, ellerinde silah değil umut taşıyan 23 kişiyle birlikte. "Türkiye'deki varlığımız sona erdi" cümlesi, bir basın açıklamasından çok, bir ulusun kolektif hafızasına kazınan tarihi bir dönüm noktasıydı.
Geçmişte benzer "çekilme" süreçleri yaşanmış, ancak her defasında silah sesleri umutları gölgelemişti. Bu kez farklı. Türkiye, sadece terörü değil, onun beslendiği zemini de kökten kazımaya kararlı. Yeni bir hikâye yazılıyor: Kanla değil, barışla; çatışmayla değil, diyalogla; ölümle değil, yaşamla örülen bir hikâye.
STRATEJİK ZAFERİN MİMARI: SESSİZ GÜÇ MİT
Bu tarihi dönüşümün ardında, MİT'in sessiz ama kudretli stratejisi yatıyor. İbrahim Kalın liderliğinde, yıllardır sabırla, planlı ve kararlı bir şekilde işleyen bu süreç, adeta bir satranç tahtasında ustalıkla oynanan bir oyun. Her hamle, bir takvime bağlı; her karar, büyük bir vizyonun parçası.
Türkiye'nin terörü bitirme yolundaki kararlı yürüyüşü, stratejik ve planlı adımlarla şekillendi. Sürecin temeli, 26 Ağustos 2024'te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Malazgirt'te yaptığı "İç cepheyi tahkim etme" çağrısıyla atıldı. Bu çağrıyı, 22 Ekim 2024'te MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin desteği takip etti ve süreç, siyasal meşruiyet kazanarak toplumsal birliği pekiştirdi. 27 Şubat 2025'te Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla başlayan "birinci aşama", somut adımlarla ilerledi. 12-13 Mayıs 2025'te örgütün silah bırakma kararı, sürecin en önemli dönüm noktalarından biri olarak tarihe geçti. 11 Temmuz 2025'te Bese Hozat'ın "silahların yakılması" açıklaması, bu sürece sembolik bir anlam kattı. Son olarak, 26 Ekim 2025'te, Cumhuriyet'in 104. yılına iki gün kala, PKK Türkiye'deki varlığını resmen sona erdirdiğini ilan etti.
Bu takvim, sadece bir örgütün tasfiyesini değil, bir milletin yeniden doğuşunu temsil ediyor. Cumhuriyet'in ilk yüzyılı, terörün gölgesinde geçti; ikinci yüzyıl ise barış, huzur ve birlik üzerine inşa edilecek.
YENİ BİR DİL YENİ BİR VİZYON
Sabri Ok'un, bir gazetecinin provokatif sorusuna verdiği "Böyle bir şeyi tasavvur etmek istemiyoruz" yanıtı, örgütün eski savaş dilinden koptuğunun açık bir göstergesiydi. "Savaşıyorduk, ama savaş aşığı değiliz" cümlesi ise, silahların yerini siyasete, çatışmanın yerini diyaloğa bırakacağının habercisi oldu. PKK, Türkiye'de doğmuş, bu topraklarda ilk kurşunu sıkmış, annelerin gözyaşlarını, dağların sessizliğini rehin almıştı. Şimdi, aynı topraklarda varlığını sona erdirdiğini ilan ediyor. Bu, sadece stratejik bir zafer değil, aynı zamanda derin bir sembolizm taşıyor: Bir sorun, doğduğu yerde çözülüyor.
Bu süreç, Türkiye'nin yalnızca kendi sınırları içindeki terörü bitirmekle yetinmediğini gösteriyor. Artık hedef, Irak ve Suriye'deki terör yapılanmalarını da tasfiye etmek. Kandil'in kapanması, PKK'nın bölge genelindeki varlığının sona ermesi, sadece bir güvenlik meselesi değil; Ortadoğu'da yeni bir güç dengesinin, yeni bir bölgesel düzenin doğuşu anlamına geliyor.
BÖLGESEL LİDERLİK VE YENİ BİR İTTİFAK
Türkiye, bugün sadece kendi kaderini değil, bölgenin geleceğini de şekillendiren bir aktör. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Türkiye, sadece içindeki Kürtlerin anavatanı değil, sınır ötesindeki Kürtlerin de en güvenilir hamisidir" sözü, bu vizyonun ideolojik temelini oluşturuyor. Türk, Kürt ve Arap halkları arasında kurulacak yeni bir ittifak, Ortadoğu'nun kaos ve çatışma sarmalından çıkarak barışa ve istikrara kavuşmasının anahtarı olabilir. Türkiye, bu ittifakın lideri olarak, yalnızca kendi sınırlarında değil, bölgede de bir umut ışığı yakıyor.

37