Beyaz Saray'ın o heybetli koridorlarında, cuma günü bir sahne oynanacak ki, Ortadoğu'nun tozlu haritalarını yeniden çizmekten öte, küresel güç dengelerini sarsacak bir perde açılışı olacak. ABD Başkanı Donald Trump, Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şaraa'yı ağırlıyor. Evet, doğru okudunuz: Bir zamanlar El Kaide'nin gölgesinde büyüyen bir isyancı lider, bugün Washington'un en prestijli konuk koltuğunda oturacak. Bu, sadece bir diplomatik nezaket ziyareti değil; Trump'ın "America First" doktrinine uydurduğu, pragmatik bir satranç hamlesi. Ve bu hamle, ABD'nin yeni Ortadoğu planının en parlak –ya da en riskli– taşını masaya koyuyor: Eski düşmanları müttefiklere dönüştürerek, bölgenin kaosunu kendi lehine bir düzene çevirmek.
ESAD'IN ÇÖKÜŞÜNDEN BİR YIL SONRA
Düşünün: Aralık 2024'te Bashar Esad'ın otoriter kalesi, Şam'da bir halk isyanıyla yerle bir oldu. Esad'ın gidişiyle birlikte Suriye, toz duman içinde kaldı – ama Trump, o tozun arasından bir fırsat gördü. Cumartesi öğleden sonra sızan haberler, bu ziyareti doğruladı: Beyaz Saray yetkilileri, bunu "Washington'un Şam'la ilişkileri güçlendirme çabasının bir parçası" olarak nitelendiriyor. Güçlendirme mi Aslında, bu kelime yetersiz kalıyor. Bu, tam anlamıyla bir "reset" butonu: Yaptırımların kaldırılması, terör etiketlerinin sökülmesi ve en önemlisi, İsrail'le normalleşme vaadiyle taçlandırılmış bir stratejik ittifak.
ESKİ İSYANCI YENİ MÜTTEFİK
El-Şaraa kim mi Adı, bir yıl öncesine kadar "terörist" damgasıyla anılıyordu. El-Nusra Cephesi'nin eski bir figürü olarak, İslamcı isyanın ön saflarında savaşmıştı. Ama Esad'ın düşüşüyle birlikte, Şaraa sahneye "geçici hükümetin mimarı" olarak çıktı – Trump'ın tabiriyle "genç, karizmatik, güçlü bir adam". Mayıs ayında Riyad'da, Suudi Arabistan'ın ev sahipliğinde gerçekleşen o tarihi buluşmada, Trump ilk kez bir ABD başkanı olarak Suriyeli bir liderle el sıkıştı. 25 yıl aradan sonra bu, sadece sembolik bir jest değildi; Trump, gazetecilere dönüp "Savaşçı geçmişi var – ülkesini bir arada tutma şansı yüksek" derken, Şaraa'yı bir "yeniden doğuş hikayesi"ne dönüştürdü. O gün, Trump'ın masasında sadece iki lider yoktu; Ortadoğu'nun geleceği yatıyordu.
YAPTIRIMLAR KALKIYOR TERÖR ETİKETLERİ SİLİNİYOR
Ve bu gelecek, haziran sonunda imzalanan başkanlık kararnamesiyle somutlaştı. Trump, Suriye'ye yönelik çoğu Amerikan yaptırımını bir kalem darbesiyle kaldırdı – bir hamle ki, muhalif Demokratlar bile "cesur ve vizyoner" diye alkışladı. Neden Çünkü yaptırımlar, Esad'ı besleyen bir zincirdi; şimdi ise Şaraa'nın geçiş hükümetine nefes aldırarak, Suriye'yi İran'ın etki alanından koparıyordu. Temmuz başında ise bomba patladı: ABD Dışişleri Bakanlığı, El-Nusra'yı terör örgütü listesinden çıkardı. Evet, El Kaide'nin bir zamanlar kolu olan o grup, artık "terörist" değil. Bu, Trump'ın pragmatizminin zirvesi: Düşmanlıkları ideolojiden değil, fayda-faydasızlıktan tartmak. Şaraa'nın liderliğindeki bu "yenilenmiş" yapı, Washington için bir kumar – ama kazanırsa, Suriye'yi Rusya ve İran'ın pençesinden kurtaracak bir kilit taşı.
ABRAHAM ANLAŞMALARI'NIN SURİYE UZANTISI
Peki, bu ziyaretin arkasındaki büyük resim ne ABD'nin yeni Ortadoğu planı, Trump'ın ilk döneminde yarım kalan "Arap Baharı 2.0" hayalini tamamlıyor. Hatırlayın: Trump, Abraham Anlaşmaları'yla İsrail'i Arap dünyasıyla barıştırmıştı. Şimdi, Şaraa'ya İsrail'le normalleşme çağrısı yaparak, zinciri Suriye'ye uzatıyor. Bu, sadece diplomatik bir teşvik değil; stratejik bir zorunluluk. İran'ın Hizbullah üzerinden Lübnan'ı, Hamas üzerinden Gazze'yi sıkıştırması, Rusya'nın Şam'daki üslerini korumak için çırpınması – hepsi, ABD'nin boşluğunu doldurmak için. Trump'ın planı basit ama acımasız: Eski isyancıları "ılımlılaştır", yaptırımları kaldırt, terör etiketlerini sil – ve karşılığında, Şaraa'dan sadakat al. Bu, Ortadoğu'yu "demokrasi ihracı" hayallerinden arındırıp, "istikrar için ittifaklar" modeline dönüştürüyor.

16