Sürenin sonuna doğru İmralı trafiği ne anlatıyor

Türkiye, uzun yıllar boyunca defalarca ısınmış, defalarca soğumuş bir denklemin tam ortasında yeniden konumlanıyor: Devlet–Öcalan–PKK üçgeni. Son günlerde ortaya saçılan "İmralı notları", yalnızca kapalı kapılar ardında yürütülen bir trafik değil; aynı zamanda Türkiye'nin güvenlik mimarisini, Suriye denklemini ve iç siyasetin nabzını belirleyecek yeni bir dönemece işaret ediyor.

Ziyaret sonrası oluşan "trafiğin genişlemesi" ve notların kulislerden medyaya doğru taşması, meselenin büyüklüğünü tek başına ele veriyor. Tarafların hepsi masada, herkes bir şey söylüyor, fakat herkes aynı dili konuşmuyor.

BİR LİDERLİK PERFORMANSI MI YOKSA GÜVENSİZLİĞİN İTİRAFI MI

Kulislere sızan İmralı notlarındaki en çarpıcı başlık, Öcalan'ın ziyaret heyetine karşı sergilediği tavır. AK Partili Hüseyin Yayman ve MHP'li İsmail Özdemir'e gösterilen "özel ilgi", buna karşılık DEM'li Gülistan Koçyiğit'e adeta sekreter muamelesi yapıldığı iddiası, Öcalan'ın örgüt tabanına ve Kürt siyasetinin kurumsal aktörlerine dair zihinsel haritasını bir kez daha açığa çıkarıyor.

Kulislerde konuşulan "Yaz Gülistan" ifadesi, hem talimat dilini hem de Öcalan'ın Kandil ve YPG üzerindeki hâlâ sürdürmeye çalıştığı otoriteyi çıplak şekilde gösteriyor. Bu sahne, aslında İmralı'da otoritenin nasıl kurulduğuna dair küçük ama güçlü bir fotoğraf.

ÖCALAN'IN SİYASET OKUMASI

Öcalan'ın Devlet Bahçeli'yi "sürecin asli mimarı" olarak tanımlaması, MHP'nin süreç boyunca kamuoyu önünde takındığı sert tutuma rağmen arka planda yürütülen daha derin bir siyasî temasın işaretleri olarak yorumlanabilir. Bu tür çıkışlar, İmralı'nın yalnızca örgütsel değil, aynı zamanda siyasî dinamikleri de yakından izlediğini gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın temkinli tavrına "hak vermesi" ise dikkat çekici. Öcalan, ilk çözüm sürecinde "devletin kandırıldığı" görüşünü FETÖ'ye bağlarken, bugün riskin farklı bir yerden İsrail'den geldiğini söylüyor. Bu değerlendirme, terör örgütünün iç güvenlikteki kırılganlıklarının yanı sıra bölgesel aktörlerin etkisini de yeniden tartışmaya açıyor.

SURİYE DOSYASINDA İDDİALI CÜMLELER

Öcalan'ın "Suriye meselesini çözerim" iddiası, her dönemde koruduğu stratejik konumlanmanın bir devamı niteliğinde. Mazlum Abdi'nin kendisini dinleyeceğini söylemesi, PKK ile YPG arasındaki yeni güç ilişkisine dair bir okuma sunuyor:

"PKK'yı ikna etmek YPG'den daha zordu."

Bu ifade, Kandil'in geleneksel ağırlığının Suriye sahasında giderek zayıfladığını, YPG'nin ise uluslararası meşruiyet arayışı nedeniyle daha farklı bir çizgide konumlandığını gösteriyor.

Öcalan'ın YPG'ye verdiği mesaj "Suriye yönetimine entegre ol, lejyonerleri temizle, parlamentoda mücadele et" aslında örgüte tarihsel bir yön tayini anlamına geliyor. Bu, PYD/YPG'nin hem ABD hem Şam arasında sıkıştığı bir dönemde, "üçüncü yol" arayışının İmralı'dan dile getirilmiş hâli.

SİLAHSIZLANMA MAĞARALAR VE 'PSİKOLOJİK EŞİK

Öcalan'ın silah bırakma ve mağaraları boşaltma konusunda "yavaş olduklarını" kabul etmesi, örgüt içindeki direnç duvarının büyüklüğünü ortaya koyuyor. Ancak komisyonun ziyaretiyle birlikte "psikolojik eşiğin aşıldığını" söylemesi, sürecin örgüt tarafından dikkatle izlendiğini gösteriyor.

"Bundan sonra hızlanır" vurgusu ise hem bir iddia hem de bir beklentiler yönetimi.

KÜRT SİYASETİNDE İÇ ÇATLAKLAR

DEM Parti'ye yönelik "beni anlamıyorlar" serzenişi, Öcalan'ın uzun süredir dillendirdiği siyasi temsil sorununu yeniden gündeme taşıyor. Öcalan'ın perspektifinden DEM'in "ruha uygun davranmaması", Kürt siyasetinde derin ve yapısal bir ayrışmanın habercisi olabilir.