Sahtekârlığın sonu, liyakatin zaferi

Zaman zaman bir milletin kaderi, sessizce akıp giden günlerin içinden değil, bir anda patlayan bir skandalın yankısından yeniden yazılır. İşte Türkiye, bugün böyle bir eşiğin kıyısında duruyor. Dijital çağın imkânlarıyla donanmış bir sahtekârlık düzeni, devletin damarlarına dek sızmış, sahte diplomalarla, düzmece belgelerle ve e-imza kılıfına sarılmış organize dolandırıcılıklarla milletin tertemiz umudunu kirletmişti. Lakin her karanlık kendi aydınlığını doğurur; bu defa da öyle oldu. Devlet, hafızasını, sabrını ve adalet gücünü aynı potada birleştirerek, e-imza üzerinden işleyen bu büyük dolandırıcılık mekanizmasını çökertti.

Görünen o ki; birileri bu topraklarda emeksiz bir hayata, liyakatsiz bir makama, sahte bir itibara kavuşmanın yollarını ararken; yıllarını okullarda, kütüphanelerde, laboratuvarlarda tüketen, tek sermayesi bilgisi, ahlakı ve sabrı olan binlerce insanın hakkına el uzatmayı kendine hak gördü. Fakat artık oyun bozuldu. Çünkü devlet, sadece failin peşine değil, zihniyetin izine de düştü.

Sahte diplomaların sadece bir kâğıttan ibaret olmadığını, ardında bir düzen kurulduğunu ve bu düzenin kamu kurumlarından özel sektöre, taşradan metropole dek yayıldığını bugün çok daha net görüyoruz. Düşünün: Bir kişi sahte belgeyle doktor olmuş, bir başkası hâkimliğe uzanmış, torbacı narkotik müdürü olmuş, bir diğeri kamuda kritik görevlere yerleştirilmiş. Ne ile E-imza yoluyla üretilmiş, gerçeğinden ayırt edilemeyen sanal belgelerle…

Bu durum sadece bireysel suç değil, toplumsal bir felakettir. Zira ehil olmayanın elinde ne kalem adalet yazar ne reçete şifa verir, ne de mühür adil kararlar doğurur. Liyakatsizlik, toplumun sinir uçlarına dokunan en sinsi tehdittir. Ve bu tehdide karşı verilen mücadele, silahla değil akılla, sabırla, hukukun keskin terazisiyle kazanılır.

Devletin yakın zamanda gerçekleştirdiği kapsamlı operasyonla bu ihanet şebekesi çözüldü. Yüzlerce kişi gözaltına alındı, onlarca kamu görevlisi açığa alındı, sahte diplomalarla kurulan "paralel başarı hikâyeleri" bir bir çökertildi. Ve belki de en önemlisi, kamuoyuna şu net mesaj verildi: Bu ülkede hak edenin hakkı sahtekârlara yedirilmeyecek.

Bu operasyon sadece bugünü kurtarmakla kalmadı, geleceğe de bir rota çizdi. Çünkü biz biliyoruz ki bir toplumun geleceği, ancak liyakatle teminat altına alınır. Liyakat ise, ne soyla gelir, ne parayla satın alınır, ne de bir gecede yazılan sahte belgelerle elde edilir. Liyakat, uzun yolların, uykusuz gecelerin, alın terinin, bilgiyle yoğrulmuş ahlakın adıdır.

Bugün gençlerimize, "Oku, çalış, çabala" dediğimizde, onların bize dönüp "Ama sahte diploma alanlar çoktan işe girmiş" demeyeceği bir Türkiye'ye ihtiyacımız var. Bugün eğitimini tamamlamış, hak ettiği halde yıllardır mülakat kapılarında bekleyen gençlerimizin, "Ben neden hâlâ dışarıdayım" sorusuna utanmadan cevap verebileceğimiz bir düzen kurmak zorundayız. Ve işte bu yüzden, e-imza üzerinden çözülen bu sahtekârlık ağının çökertilmesi, yalnızca bir güvenlik başarısı değil, bir toplumsal arınma hamlesidir.