Ah, sevgili okurlar, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) iç dünyasına hoş geldiniz! Burada her şey o kadar karmaşık ki, bir siyasi partiden ziyade bir Yunan tragedyası izliyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Ama korkmayın, ben bir gazeteci olarak, olaylara dışarıdan bakan bir göz olarak; sizlere rehberlik yapmaya devam edeceğim. – Tarafsız, objektif ve tabii ki birazcık ironik. Çünkü CHP'nin son dönemdeki adaylık dansı, bir komediyi andırıyor: Herkes sahneye çıkmak istiyor, ama sahne yöneticisi (yani taban) kimi alkışlayacağını şaşırmış durumda.
Hatırlayalım mı, partinin her şeyi Ekrem İmamoğlu'nun üzerine kurduğu o güzel günleri Haftanın iki günü mitingler İmamoğlu için, bir günü kendisi ile olağan görüşmeler, bütün parti yönetimi ve taban sımsıkı ona kilitlenmiş, ofisler onun adına açılıyor, kitlenin psikolojisi tamamen ona yönlendirilmiş. Sanki İmamoğlu bir rock yıldızı, CHP de onun hayran kulübü. Ama gelin görün ki, İmamoğlu'nun son açıklaması her şeyi altüst etti: "Eğer adaylığım engellenirse… Başka bir isim öne çıkar, o kişi bizim vizyonumuzu aynı kararlılıkla sürdürür." Vay be! Sanki bir romantik komedideki ayrılık sahnesi: "Eğer olmazsa, seni bırakıp başkasıyla devam ederim, ama vizyonumuz aynı kalır." Peki ya o "vizyon" dediği şey İstanbul trafiğini mi yoksa partinin sonsuz iç çekişmelerini mi kastediyor, orası muamma.
Şimdi, bu açıklama CHP'yi nasıl darmadağın etti, bir düşünelim. Parti, her şeyi İmamoğlu'nun adaylığına göre kurgulamışken, o çıkıyor ve "Başka bir aday mümkün" diyor. E, madem mümkün, o zaman neden bütün o mitingler, ofisler, psikolojik yönlendirmeler Sanki bir mimar evi bir temel üzerine kuruyor, sonra "Temel çürükse, başka temel koyarız" diyor ve evi başınıza yıkıyor. Özgür Özel, partinin kaptanı olarak, bu fırtınada ne yapıyor peki İmamoğlu'nu "milletin adayı" ilan ediyor, ama bir yandan da "Başka seçenek konuşmam" derken, İmamoğlu'nun "başka aday" sinyaliyle çelişiyor. Özel'in dengesi bozulmuş gibi: Bir gün kırmızı kart gösteriyor, ertesi gün devrimcilik oynuyor, şimdi de adaylık piyangosunda "Yedek bilet var mı" diye soruyor. Yüz yıllık parti, bir anda "Yedek Adaylar Kulübü"ne dönüşmüş.
Ve tabii, İmamoğlu'nun bu "gerekirse başka adayı desteklerim" çıkışı… Ah, ne kadar fedakârane! Cezaevinden danışmanları aracılığıyla sesleniyor: "Ben olmazsam, başkası olsun." Sanki bir kahramanlık destanı, ama altında yatan gerçek: Parti içi rekabet o kadar kızışmış ki, kimse tek bir isme bağlanamıyor. Taban mı Onlar hala İmamoğlu'na aşık, ama parti yönetimi "Vizyonumuz devam eder" diye teselli veriyor. Vizyon mu Hangi vizyon Yerel seçim zaferlerini mi yoksa sonsuz kurultay kavgalarını mı Eğer başka aday gerçekten mümkünse, o zaman CHP'nin bütün kurgusunu sıfırlaması şart oğlu şart. Yeni mitingler, yeni ofisler, yeni psikolojik yönlendirmeler… Ama lütfen, bu sefer yedek planı da hazır tutun, olmaz mı