Avrupa, Rusya'ya karşı giderek sertleşen bir cephe inşa ediyor. Kopenhag'da toplanan Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesinde, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'dan Almanya Başbakanı Friedrich Merz'e kadar liderler, Rusya'yı yalnızca Ukrayna için değil, tüm Avrupa için varoluşsal bir tehdit olarak nitelendirdi. Dondurulmuş Rus varlıklarının Ukrayna'ya aktarılmasından, Rus İHA'larının imhasına kadar uzanan agresif senaryolar, Avrupa'nın savaş söylemini tırmandırdığını gösteriyor. Bu gerilimli atmosferde, MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli'nin "Türkiye, Rusya ve Çin (TRÇ) ittifakı kurulmalı ve Türkiye bu ittifakta yer almalı" önerisi, küresel ve yerel siyasette bir deprem etkisi yarattı. Bu çıkış, yalnızca bir dış politika önerisi değil; aynı zamanda iç politikada bir güç gösterisi, uluslararası arenada ise stratejik bir satranç hamlesi.
İÇ POLİTİKADA ÇELİKTEN BİR MESAJ:"TÜRKİYE YALNIZ DEĞİLDİR"
Sayın Bahçeli'nin TRÇ önerisi, sadece bir jeopolitik vizyon değil; aynı zamanda Cumhur İttifakı'nın tabanına yönelik güçlü bir iç politika manifestosu. Türkiye'nin Batı ile ilişkilerinde "yalnızlaştırıldığı" ve "dış politikada sıkıştırıldığı" yönündeki muhalefet eleştirilerine karşı, Sayın Bahçeli adeta bir kale gibi yükseliyor: "Türkiye yalnız değildir, aksine alternatif ittifaklarla oyunu yeniden şekillendirebilecek bir aktördür." Bu çıkış, iç kamuoyunda "Türkiye masada sadece bir figür değil, oyunu belirleyen bir güçtür" algısını perçinliyor.
Cumhur İttifakı'nın "yerli ve milli" söylemi, bu öneriyle küresel bir boyuta taşınıyor. Sayın Bahçeli, Türkiye'nin bağımsız bir aktör olarak kendi yolunu çizebileceğini vurgularken, aynı zamanda iktidarın tabanını konsolide ediyor. Özellikle Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın kritik ABD ziyareti öncesinde, bu hamle iç cephede moral ve destek inşa ediyor. Muhalefetin "Batı'ya bağımlılık" eleştirilerini boşa çıkaran bu çıkış, Türk halkına "devletimiz her koşulda güçlü alternatifler yaratabilir" güvenini aşılıyor.
DIŞ POLİTİKADA STRATEJİK SATRANÇ: ERDOĞAN'IN ELİNİ GÜÇLENDİREN KOZ
Sayın Erdoğan'ın ABD ziyareti, küresel siyasetin en sıcak döneminde gerçekleşiyor. Washington'da Ukrayna'ya yapılan yardımlar iç politikada tartışma konusu olmuşken, Avrupa Rusya'ya karşı giderek daha şahin bir tavır sergiliyor. İşte tam bu noktada, Sayın Bahçeli'nin TRÇ önerisi, Sayın Erdoğan'ın pazarlık masasındaki elini güçlendiren bir koz olarak ortaya çıkıyor. Bu hamle, ABD'ye net bir mesaj iletiyor: "Türkiye'nin tek seçeneği Batı değil; Rusya ve Çin eksenli alternatif ittifaklar masada."
TRÇ önerisi, Türkiye'nin NATO'daki konumundan enerji güvenliğine, Karadeniz'deki stratejik rolünden Orta Doğu'daki nüfuzuna kadar her alanda ağırlığını artırıyor. ABD, Türkiye'nin küresel satranç tahtasındaki bu çok yönlü manevra kabiliyetini göz ardı edemez. Sayın Bahçeli'nin çıkışı, Erdoğan'ın Washington'da masaya koyacağı "Türkiye'yi kaybetme lüksünüz yok" mesajını destekleyen bir diplomasi silahı niteliğinde. Bu, yalnızca bir blöf değil; Türkiye'nin son yıllarda geliştirdiği çok kutuplu dış politika anlayışının somut bir yansıması.
AVRUPA'NIN SERTLEŞMESİ TÜRKİYE'NİN DEĞERİNİ ARTIRIYOR
Avrupa'nın Rusya'ya karşı giderek sertleşen tutumu, Türkiye'nin jeopolitik değerini daha da parlatıyor. Karadeniz'deki tahıl koridoru girişimi, enerji hatlarındaki kritik rolü, Rusya ile Batı arasında ara bulucu diplomasisi… Türkiye, hem Moskova hem de Batı için vazgeçilmez bir denge unsuru. Üstelik Çin'le derinleşen ekonomik ilişkiler ve Kuşak-Yol Girişimi'ndeki stratejik konumu, Türkiye'yi Asya'nın yükselen gücüne bağlayan bir köprü haline getiriyor.
Sayın Bahçeli'nin TRÇ önerisi, Türkiye'nin bu çok katmanlı diplomasi yeteneğini küresel arenada görünür kılıyor. Avrupa, Rusya'ya karşı askeri ve ekonomik yaptırımları artırırken, Türkiye'nin hem Batı'yla hem de Doğu'yla aynı anda konuşabilen bir aktör olması, Ankara'nın elini daha da güçlendiriyor. Sayın Erdoğan, ABD ziyaretinde bu esnekliği kullanarak, Türkiye'nin sadece bir NATO üyesi değil, aynı zamanda küresel dengelerde söz sahibi bir güç olduğunu kanıtlayabilir.