2026'ya girerken siyasetin ve ekonominin asıl sınavı

Türkiye uzun süredir ekonomik zorluklarla boğuşuyor. Çalışanlar ve emekliler, hak ettikleri artışları yıllardır alamadıkları için yalnızca alım güçleri değil, umutları da törpülenmiş durumda. Bu kesimlerin aynı zamanda iktidarın en istikrarlı seçmen grubunu oluşturduğu gerçeği düşünüldüğünde, 2024 yerel seçimlerinde verilen mesajın ne kadar güçlü olduğu açıkça görülmüştü..

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tabloyu okuyarak aylardır "Birinci önceliğimiz ekonomi" vurgusunu yineliyor. Parti kurullarında yaptığı değerlendirmelerde de benzer bir uyarıyı sık sık dile getirdiği konuşuluyor: "Toplumla aramızdaki makas açılırsa, yaptığımız hiçbir şey başarıya ulaşmaz."

Bu sözlerin arka planında 2023'ten bu yana uygulanan sıkı para politikasının yarattığı baskı, geniş toplum kesimlerinin sessiz bekleyişi ve iktidarın bundan sonra atacağı adımların belirleyiciliği yatıyor.

2026 SÖZÜ: "REFAH YILI" BEKLENTİSİ

Cumhurbaşkanı'nın kabine toplantılarında bakanları uyardığı ve "Bu yıl Mehmet'i sıkıştırmayın. 2026 refah yılı olacak." dediği kulislerde sıkça dile getirilmişti.:

Bu cümlenin işaret ettiği isim, kuşkusuz ekonominin direksiyonundaki Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'ti. Şimşek de yaptığı açıklamalarda 2026'ya özel bir sayfa açmış, ekonomide güvenin pekişeceği, fırsatların genişleyeceği ve refahın daha görünür olacağı bir dönemin başlayacağını söylemişti.

Dosdoğru söylemek gerekirse, 2026'ya gelindiğinde makro göstergelerdeki iyileşme görünür hâle geldi. Enflasyonda ivme aşağı yönlü, finansal istikrar açısından tablo geçen yıllara göre daha sakin. Ancak bütün bu rakamların ötesinde, ekonominin gerçek test alanı Cumhurbaşkanı'nın şu cümlesinde saklı:

"Asıl olan, 86 milyonun ne düşündüğü ne hissettiğidir."

Ekonomide düzelme yalnızca raporlarda okunmaz; insanlar ısınıp ısınmadıklarını, soğuyup soğumadıklarını cebinde hisseder.

DAR GELİRLİLERİN SESSİZ HESABI

AK Parti'nin 23 yıllık iktidarının temel taşlarından biri, dar gelirli kesimlerin yaşam standartlarını belirgin biçimde yükseltmiş olmasıydı. Ev ve araba sahibi olabilen, alım gücü artan milyonlar, iktidarla kurdukları bağın mimarıydı. Fakat son yıllarda yaşanan ekonomik türbülans, bu kesimlerin en çok sarsılan grup olmasına yol açtı.

Bugün gelinen noktada, dar gelirlilerin büyük bölümü 2026'nın gerçekten "refah yılı" olup olmayacağını yaşayarak görmek istiyor. Bu nedenle gözler, asgari ücrete, memur ve emekli maaşlarına yapılacak zamda. İnsanlar, yıllardır ertelenen telafinin nihayet gelmesini bekliyor.

SEYYANEN ZAM KRİZİ

Tam da bu beklentilerin yükseldiği bir dönemde, üst düzey kamu yöneticilerine 30 bin TL'lik seyyanen zam teklifi gündeme geldi. Komisyon aşamasında iktidar ve muhalefetin ortak desteğini alan teklif, kamuoyunda ciddi bir rahatsızlık yarattı. Halk kendi maaş artışına değil, küçük bir gruba tanınan ayrıcalığa tepki gösterdi.