Doğu Avrupa'nın küçük Paris'i Bükreş

Tuna Nehri'nin Karadeniz'e kavuşmadan önce geçtiği son verimli topraklar... Tahmin edemeyeceğiniz kadar gösterişli. Yeşilin binbir tonuyla, kültüre ve tarihe duyduğu saygıyla Doğu Avrupa'nın kalbindeki Romanya her görende hayranlık uyandırıyor. Ülkenin başkenti Bükreş ise gezmeye de anlatmaya da doyamayacağınız güzellikte bir şehir.

Romanya'nın başkenti Bükreş'te ve diğer şehirlerinde 'Ayrıcalıklı Rotalar' programımız için iki ayrı bölüm çektik. Gittiğimiz her kent güzelliğiyle bir öncekini gölgede bıraktı. Fakat zengin tarihi, etkileyici mimarisi ve dinamik yaşamıyla Bükreş büyüleyici bir şehir. Romanya zaten eşsiz bir kültüre sahip ama ülkeyi daha iyi tanıyabilmeniz için önce biraz geçmişinden bahsedeceğim.

Bölgedeki ilk krallık olan Dacia, bizim topraklarımızdan giden Traklar tarafından kuruldu. Dacialılar MS 107 yılında Roma İmparatoru Trajan'ın ordularına yenildiler ve Dacia, Roma İmparatorluğu'nun bir eyaleti haline geldi. Gümüş ve altın rezervleri zengin olan bu topraklar Romalıların gözdesiydi. Bölgedeki yaygın dil Latinceydi fakat zamanla Latin kökenli Romence diye bir şekle evrildi.

Haberin Devamı

14'üncü yüzyılda Romenlerin kendilerine ait beylikleri oldu: Bükreş ve civarındaki Eflak ve bugünkü Moldova'da yerleşmiş Boğdan. Eflak 15'inci yüzyıldan itibaren Osmanlı egemenliğine girdi. Bu dönemdeki en ünlü Eflak voyvodası, yani prensi Kazıklı Voyvoda (diğer adıyla 3. Vlad), uzun süre Osmanlı devletine karşı direndi. Bram Stoker'ın 1897'de yazdığı 'Dracula' romanına ve ondan esinlenen pek çok filme konu olan Vlad vahşi uygulamalarıyla tanınıyordu. Fakat prens bölgede yaşayanlar için aslında bir halk kahramanıydı. Boğdan'ın en ünlü voyvodasıysa Büyük Stefan'dı. 3. Stefan diye de bilinen voyvodanın ölümünden sonra Boğdan da Osmanlı egemenliği altına girdi. Zamanla Eflak ve Boğdan Osmanlılara vergi veren, savaşlarda asker yardımı yapan, İstanbul'un yiyecek ihtiyacının karşılanmasında rol oynayan ve voyvodaları Romen soyluları arasından Osmanlı padişahı tarafından seçilen beylikler haline geldi. Ama tüm bunlara rağmen Osmanlılar Romanya'nın özerkliğine karışmadı.

93 Harbi'nde Osmanlılar Ruslara yenilince yapılan Berlin Antlaşması'yla Romanya bağımsızlığını kazandı. Ardından krallık ilan edildi. Alman asıllı Prens Kari, 1. Carol adıyla kuzeni Fransız imparatoru
3. Napolyon'un da onayıyla Romanya'nın ilk kralı oldu.

Haberin Devamı

1944'te Kızıl Ordu Romanya'yı işgal etti ve Sosyalist Romanya Halk Cumhuriyeti ilan edildi.
1967'de Çavuşesku Romanya'nın devlet başkanı oldu. 1989'da Romanya Devrimi'yle Çavuşesku iktidarı son buldu ve ülke demokrasiye geçti. Romanya 2004'te NATO'ya, 2007'de Avrupa Birliği'ne katıldı. 2023'te de Schengen bölgesinin bir parçası oldu.

Eski ve yeninin birlikteliği

Küçük Paris olarak da bilinen Bükreş geçmişin derin izlerini taşıyan, aynı zamanda modernliğin etkileyici unsurlarını barındıran bir mozaik. Eski ve yeninin mükemmel bir uyumla buluştuğu şehir, geniş bulvarları, muhteşem parkları, kültürel mirası ve canlı gece hayatıyla keşfedilmeyi bekliyor.

Haberin Devamı

Yerlilerinin Centru Vechi dedikleri Eski Şehir bölgesi yakın zamanda ciddi bir genel bakımdan geçti ve yeni bir çehreye kavuştu. Bugün birbirinden güzel tarihi binaları, eski kiliseleri ve kafeleriyle bölge tam bir cazibe merkezi. Eski Şehir 2. Dünya Savaşı'nda almadığı hasarı maalesef komünist rejim sürecinde almış. Burada kurulması düşünülen Vatandaşlık Merkezi sebebiyle Eski Şehir merkezinin bir kısmı yıkılarak yok edilmiş.

Barok, neoklasik ve art nouveau gibi farklı sanat akımlarını yansıtan mimarilerin bir arada olduğu Lipscani Caddesi, Eski Şehir'in en bilinen bölgesi. Kesinlikle Bükreş'te eğlencenin de merkezi.

Şehirde görmenizi önereceğim yerlerden biri olan Manuk'un Hanı yine Eski Şehir'de. Kendinizi bir anda Türkiye'ye ışınlanmış gibi hissedebilirsiniz. Gerçek adıyla Emanuel Mirzayan, Bulgaristan'ın Rusçuk şehrinde doğmuş, en az
12 dil konuşan bir Ermeniymiş. Kervansaray mimarisindeki bu handa 500 kişi konaklayabiliyormuş. Hanın hemen yakınındaki Eski Soylular Mahkemesi, Kont Drakula'nın sarayı olarak da ünlenmiş bir yapı. Tarihi 15'inci yüzyıla uzanan bina Curtea Veche olarak anılıyor.

Haberin Devamı

Eski Şehir bölümünün devamındaki Zafer Bulvarı (Calea Victoriei) tarihi caddelerden biri. Geçmişi 16'ncı yüzyıla kadar giden cadde 18'inci yüzyılda varlıklı ailelerin ev yapmak istediği bir bölge haline gelmiş. Gezerken pek çok tarihi ve kültürel binaya rastlayabileceğiniz bulvar 1877 yılında Osmanlılarla yapılan bağımsızlık savaşından sonra yeniden inşa edilmiş ve günümüzdeki haline kavuşmuş.

Zafer Bulvarı'ndaki görkemli binalarından biri de Romanya Ulusal Tarih Müzesi. Eskiden Postane Sarayı olan neoklasik bina 1894-1900 yıllarında Alexandru Savulescu tarafından inşa edilmiş. 1968 yılında müze olarak açılan sarayda kalıcı sergilerin yanı sıra geçici sergiler de oluyor. Müzede 650 binden fazla eser var. Karşısında da günümüzde bir bankaya ev sahipliği yapan Fransız barok mimarisiyle CEC Sarayı dikkat çekiyor. Gece ışıklandırılmış halini görmenizi öneririm. Biraz ilerisindeki Macca Villacrosse Pasajı ise size İstiklal Caddesi'ndeki Çiçek Pasajı'nı hatırlatacak. Bu pasaj Zafer Bulvarı'nı Eski Şehir'in en görkemli binalarından biri olan Romanya Merkez Bankası'na bağlıyor.

Haberin Devamı

Dünyanın en büyük binalarından biri

Romanya Parlamento Sarayı şehrin tam kalbinde göreceğiniz, dünyanın en büyük monoblok yapılarından biri. 2023'te tamamlanan Hindistan'daki Surat Elmas Borsası'nın binası 660 bin, Washington DC'deki Pentagon 600 bin ve Romanya Parlamento Sarayı 365 bin metrekarelik alanlarıyla dünyanın en büyükleri. 4 milyar euro'luk değeriyle dünyanın en pahalı yönetim binası olan sarayın yapılabilmesi için 1980'de bir mimari yarışma düzenlenmiş. Yaklaşık 200 kadar mimarın katıldığı yarışmayı 27 yaşındaki Anca Petrescu kazanmış. Devrim dolayısıyla 1989'da inşaat yarım kalmış. Çavuşesku'nun infazından sonra inşaat devam etmiş ve 1997'de binaya Romanya Parlamentosu taşınmış. Günümüzde muadillerinden farklı olarak pek çok bölümü ziyarete açık olan saray Komünist Totaliterlik, Saray ve Çağdaş Sanatlar müzelerine de ev sahipliği yapıyor.

Parlamentoya bu binadan önce ev sahipliği yapan Romen Ortodoks Patrikhanesi'nden de bahsetmek isterim. Romanya'daki en yaygın Hıristiyan mezhebi İstanbul kökenli Ortodoksluk. Romen Ortodoks Patrikhanesi büyük bir dini, kültürel ve tarihi öneme sahip. Osmanlı İmparatorluğu döneminde özerkliğini koruyan kilise, 1885'te İstanbul'daki Fener Rum Patrikhanesi'nden bağımsızlığını kazanmış. Patrikhanenin idari merkezi Bükreş olsa da Romanya genelinde birçok manastır, kilise ve dini eğitim kurumu var. Manastır gelenekleri ülkede oldukça güçlü. Romen Ortodoks Patrikhanesi kültürel ve sosyal hayatta da büyük bir etkiye sahip. Ülkedeki sanatı, müziği ve edebiyatı da derinden etkilemiş. Patrikhanenin ana kilisesinin ikonaları, freskleri ve diğer dini sanat eserleri ülkenin kültürel mirasının önemli parçasını oluşturuyor.