İstanbul'un tarihi semtleri (16)

Mercan Yokuşu'nu tırmanırken bizlere gülümseyen Bayezid Kulesi, yokuşu bitirtip düze çıktığımızda bize bir selam çakar. O, Kız Kulesi ve Galata Kulesi'nin 275 yaşındaki küçük kardeşidir. İlk kez 1749 senesinde İstanbul'un meşhur yangınlarını gözetlemek için ahşaptan 85 metre yükseklikte inşa edilmiş olup, yapımından birkaç sene sonra 1756 senesinde meydana gelen meşhur Cibali Yangını'nda kül olmuştur. Sultan II. Mahmud zamanında 1826'da yeniden ahşaptan inşa ettirilmiş olsa da aynı yıl Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması sırasında meydana gelen isyanda tekrardan yanmış akabinde de iki yıl sonra taş malzeme ile üç katlı ve 118 metre olarak yeniden inşa ettirilmiştir. Mimarı ise İstanbul'un meşhur mimar ailesi olan Balyanlar'dan Senekerim Balyan Usta'dır. Yapıldığı günlerde sadece yangın gözetlemek için kullanılan kule, daha sonraki zamanlarda eklenen ışıklandırma aksamı sayesinde ertesi günkü hava durumunu da İstanbul halkına haber vermeye başlamıştır. Eğer kulenin ışıkları mavi renkli yanıyor ise ertesi gün güneşli, yeşil ise yağmurlu, kırmızı ise karlı ve sarı ise sisli olacağı anlamına gelmektedir. Mercan Yokuşundan Bayezid Kulesi'ne doğru baktığımızda gözüken alt tarafında sıra sıra dükkânlar üst tarafında demir parmaklıklar olan yüksek duvar ise önce Topkapı Sarayı'ndan evvel İstanbul'da yapılan ilk Osmanlı sarayına, daha sonra Harbiye Nezareti'ne ve akabinde de Darülfünun'u sarmışken, günümüzde İstanbul Üniversitesi'ni koruyup kollamaktadır. Bayezid Kulesi'ni yakından görmek isterseniz, üniversite kampüsünün Mercan Kapısı'ndan içeri dalabilir, hem kuleyi ve kulenin Yesarizade Mustafa İzzet Efendi'nin kaleminden çıkmış olan sanat eseri kitabesini yakından inceleyebilirsiniz. Bu arada kulenin içini gezmenin randevu ile yapıldığını ve ücretsiz olduğunu belirtip gezimize üniversite kampusunun duvarı olarak işlev gören sıra dükkânlar boyunca yürüyerek devam ediyoruz.

Süleymaniye: İstanbul Üniversitesi Bayezid Kampüsü'nün Mercan Kapısı'ndan bati istikametine doğru Fuat Paşa Caddesi boyunca ilerliyoruz. Bir müddet yürüyünce duvar boyunca dizilmiş dükkânlar sona eriyor ve üniversitenin duvarı Fuat Paşa Caddesi boyunca sağır bir görünüm alıyor. Duvar ilerlediğimiz cadde boyunca ilerideki kavşağa kadar devam ediyor ve oradan sola doğru kıvrılarak Profesör Sıddık Sami Onar Caddesi'ni katetmeye devam ediyor. Biz de mihmandarımız olan bu duvarı gittiği yönde takip etmeye devam ediyoruz. Bizleri yol üzerinde geçirdiği restorasyon sonrasında yakın bir zamanda kapılarını İstanbul Tasarım Müzesi olarak açan eski Dökümcüler Çarşısı karşılıyor. Eğer meraklısıysanız burada çeşit çeşit el yapımı ürünlerin satışının yapıldığı dükkânlara bir göz atabilirsiniz. Tasarım Müzesi'ne hızlıca bir göz atıp gezimize devam etmek için yolumuza koyulunca birden Süleymaniye Camii'nin minareleri ile göz göze geliyoruz.

Biraz daha yürüyüp kendimizi camiinin avlu kapılarından birisinden içeriye atıyor ve çınar altlarında bulunan bankların boş bir tanesinde soluklanmak icin mola veriyoruz. Çınar dalları arasından bizlere merhaba diyen kış güneşi içimizi ısıtırken bizler Mimar Koca Sinan'ın kalfalık eserim dediği ve 1551-1557 yılları arasında 6 yıl gibi kısa bir surede inşa edilen Süleymaniye Camii'ni temaşa etmeye başlıyoruz. Süleymaniye Külliyesi, Avrupa'da Muhteşem bizde ise koyduğu kanunlara nispetle Kanuni diye anılan, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Camii, ayni isimle anılan ve medreseler, kütüphane, hastane, sıbyan mektebi, hamam, imaret, hazire ve dükkânlardan müteşekkil bir külliyenin çekirdeği konumundadır. Yerden 52 metre yükseklikte bulunan ve 27,5 metre çapında olan, bir kez bakınca gökkubbeye bakıyormuş hissi uyandıran kubbesi, ikisi 76 metre ve ikisi 56 metre yüksekliğinde olan dört minaresiyle İstanbul'u süsleyen bir mücevheri andıran bu muazzam eserin, İstanbul siluetinde çok müstesna bir yeri vardır. Şehir içinde bir şehri andıran bu müstesna eser, her ziyarette yeni bir detayı fark edeceğiniz türlü türlü sırları sizler için bağrında saklar. Sırları görmek için ise detaylara dikkatlice bakmanız gerekmektedir. Süleymaniye Meydanı'nda bulunan ve bir çadırı andıran çeşmenin yerinde külliyenin inşaatı sırasında Mimar Sinan'ın çadırının bulunduğu ve bu çadırda inşaatta çalışanların yevmiyelerinin ödendiği rivayet edilir.