İstanbul'un tarihi semtleri (9)

Koska'yı arkamızda bırakıp yavaş adamlarla tramvay yolunu takip ederek Bayezid durağına doğru yürümeye başlıyoruz. Sağımızda kalan ve Marmara'ya doğru bakan caddelerin gittikçe dikleştiği sizlerin de dikkatini celbedecektir. Kaliçeci Hasan Ağa Camii ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Medresesi'ni birbirinden ayıran bir yokuş bizi kendine çekiyor ve rast gele diyerek yokuş aşağı kendimizi salıyoruz.

Gedikpaşa: Marmara Denizi cihetine doğru inen en dik yokuşlardan birine ve çevresindeki bütün semte Gedikpaşa adını veren Gedik Ahmed Paşa, Fatih Sultan Mehmed devrinde sadrazam ve kaptanıderya görevlerini ifa etmiş olması ve Fatih devrinde yapılan son sefer olan Otronto Seferinde Otronto şehrini fethetmesi ile bilinir. Semt paşamızın bu mıntıkada yaptığı camii, medrese ve hamamdan müteşekkil eserler sebebi ile onun adi ile anılır olmuştur. Gedikpaşa semti sahile yakınlığı sebebi ile uzun yıllar boyunca balıkçılıkla geçinen Rum ve Ermenilerin yoğunlukla ikamet ettiği bir bölgeyken, özellikle 1950lerin sonuna doğru ayakkabı imalathanelerinin birbiri ardına açıldığı bir semt hüviyetine bürünmeye başladı. İlk başta çoğunlukla Ermeni ustaların sırtlandığı ayakkabı sektöründe günümüzde bu işi yapan Ermeni ustaların sayısı iki elin parmaklarının sayısını geçmemektedir. 1980lerle beraber semtin çehresi değişmeye başlamış ve buradaki evlerin yerine işhanları dikilmeye başlanmıştır. Hatta ve hatta semtte bulunan Surp Hovannes Ermeni Kilisesi'nin okulu olan Mesrobyan Okulu bile işhanına dönüşmekten kurtulamamıştır. Gedikpaşa semti Türkler tarafından kurulan fakat zarar ettiği için Abraham Paşa'ya satılan Gedikpaşa Tiyatrosu'na da 1859-1884 tarihleri arasında ev sahipliği yapmıştır. Güllü Agop'un yönetimi altındayken tiyatroda Ahmed Mithat Efendi, Nâmık Kemal ve birkaç farklı kişiye ait Türkçe eserler sergilenmeye başlanır. Uzun sure kendisine rakip başka bir tiyatro bulunmaması sebebiyet İstanbul'un kalburüstü ekabirine de kapılarını açma fırsatı bulur. Tiyatroda piyes izleyen zevat arasında Mahmud Paşa, Abdullatif Subhi Paşa, Ahmed Mazhar Paşa ve Kavalalı hanedanından Prens Halim de bulunmaktadır. Gedikpaşa Caddesi'nin dik yokuşundan sahile doğru inerken, Divanî Ali Camii'ni ve karsısında bulunan Canfeda Kadın Çeşmesi'ni, Gedikpaşa Hamamı'nı, Ermeni Protestan Kilisesini. Surp Hovannes Ermeni Kilisesi'ni ya da caddenin en sonunda bulunan Aya Kiryaki Rum Kilisesi'ni görebilirsiniz.

Kumkapı: Gedikpaşa'nın yokuşlu yollarından ağır adımlarla Marmara Denizi sahiline doğru indiğimizde İstanbul'un tarihi surlarının Marmara cihetinde olan kapılarından beşincisi olan Kumkapı'sına varırız. Kumkapı semti fetihten sonra Fatih Sultan Mehmed tarafından Bursa Ermeni Metropoliti Hovakim'in 1561'de Ermeni patriği olarak atanması ve patriklik merkezini de Kumkapı'da bugün de patrikhane kilisesi olarak kullanılmakta olan Meryem Ana (Surp Asdvadzadzin) Kilisesi olarak seçmesinden sonra Ermeni cemaati tarafından ikamet etmek için tercih edilen bir mıntıka olmuştur. Sahile komşu olması hasebiyle mukimlerinin kahir ekseriyetle balıkçılıkla uğraştığı bir yer haline gelen Kumkapı semti Osmanlı'nın son zamanlarında ortaya çıkan ve kendine özgü bir hali çeşidi olan Kumkapı Halısı'nın da doğum yeridir aynı zamanda. Günümüzde bu halinin ismini hatırlayan pek kalmasa da 19. yüzyılda Osmanlı saraylarının halı ihtiyacının karşılanması icin Anadolu'dan halı işinde mahir Ermeni ustalar Kumkapı'ya yerleştirilmiş ve burada kendilerine has ipek halıları içinde metal iplikler kullanarak dokumaya başlamışlardır. İlerleyen senelerde bu halılara olan rağbet o denli artmıştır ki İstanbul'un zengin köşklerinden Avrupa'nın önemli ailelerinin malikanelerine kadar pek çok kişinin evlerini süsler hale gelmişti. Başka halılara olan bu güzelim halıların da başına gelmiş, makina halısı diye tabir edilen fabrikasyon halıların piyasaya girmesiyle bu sanat da maalesef ki ölmekten kurtulamamıştır. Günümüze 200 kadar örneğinin geldiği sanılan bu halılardan bazıları dünyanın mühim müzelerinin vitrinlerini süslemektedir. Nisanca Mehmed Paşa Camii, Nisanca Hamamı, İbrahim Paşa Camii, Meryem Ana Patrikhane Kilisesi, Surp Vortvos Ermeni Kilisesi, Panaya Elpida Rum Ortodoks Kilisesi bu semtin belli başlı tarihi eserleridir. Yolunuz buraya düşerse sahilde bir deniz havası alabilir ardından da bu eserlere bir göz atabilirsiniz.