Timsah Armudu'nun başına gelenler

1970'li yılların başında Kaliforniya'dan Türkiye'ye deneme amaçlı çeşitli avokado fideleri getirildi. Deneme üretimi başarılı geçer ve Türkiye bu vesile ile avokado ile tanışmış olur. Ana vatanı Meksika olan bu meyve, Aztek dilinde "bereket meyvesi" anlamına gelir. Yüzeyinin pütürcüklü oluşundan ve renginden ötürü "timsah armudu" da denilir. Oysa avokado, çok daha önceleri Türkiye'ye geldi. Avokadonun İstanbul'a gelmesi, Molla Kamil Efendi sayesinde oldu. 1688 yılında doğan Molla Kamil Efendi, Roma ve Paris'te eğitim gördü. Eğitimi sırasında ziraat alanına merak salan Kamil Efendi kendini bitkiler dünyasına adadı.

strong class"read-more-detail"Haberin Devamı

İstanbul'a döndüğünde sarayda Bostancıbaşı'nın yanında çalışmaya başladı. 1720 yılında lalelerde bir hastalık baş gösterdi. İmparatorluğun göz bebeği olan laleleri Molla Kamil Efendi kurtarır. Böylece Sultan III. Ahmet'in takdirini kazanır ve kendisine lale bahçelerinin kurtarıcısı anlamına gelen "halaskaran-ı lalezar" lakabı verilir. Kamil Efendi'ye zirai çalışmalar yapabilmesi için Yalova'da arazi tahsis edilir. Molla Kamil Efendi, kendisine ödül olarak tahsis edilen arazisinde Paris'te gördüğü avokado meyvesini yetiştirmeye çalışır. Uzun uğraşlar ve melezleştirmeler sonucunda Yalova ikliminde avokado yetiştirmeyi başaran Molla Kamil Efendi, bu meyveyi bir risale ile saraya takdim eder: "Bu ağaca timsah armudu da derler, faidesi saymakla bitmez.

Sayesi hoş, bakması ala, yemişi leziz ve şifadır. Meyvesi cennet taamı olup neyle yense yakışır, ağza ferahlık mideye küşayiş verir. Yağı sürülende cilde sedefi bir nur katar..." Molla Kamil Efendi'nin yetiştirdiği meyve, Damat İbrahim Paşa tarafından beğenilir. Böylece saray davetlerinde ikram edilmeye başlanan avokado, kısa zamanda seçkinlerin gözdesi haline gelir. Ancak avokadonun Osmanlı topraklarındaki ömrü fazla uzun sürmez

28 Eylül 1730 günü patlak veren isyan, Osmanlı tarihinin olduğu kadar avokadonun da bu topraklardaki kaderini değiştirir. Dönemin tarih yazarları, saraya karşı olan tepkinin korkunç bir isyana dönüşmesinde, halkın ekonomik sıkıntısına ve yüksek enflasyona rağmen geceli gündüzlü verilen ziyafetlerin, eğlencelerin sefere çıkmak istemeyen padişahla sadrazamının rolü olduğunu belirtir. İsyanın elebaşısı Osmanlı donanmasında leventlik yapmış olan Arnavut Halil'dir. Çevresi tarafından "Patrona" lakabı ile anılan Halil, bu isyana adını verir: Patrona Halil İsyanı