Neni, bir kısaltma, "ne istihdamda ne eğitimde" ifadesinin kısaltması. Beşerî sermayelerini geliştirememeleri nedeniyle eğitim ve istihdamdan kopan genç nüfusu tanımlamak için kullanılıyor. Bu gençler için "neni" dışında "neet, görünmeyen gençler ya da ev genci" deniliyor. Her ekonomi içinde her zaman bulunan bir sınıf bu gençler ama son zamanlarda gündeme gelmelerinin sebebi nüfus içindeki oranları. Bu gençlerin sayısı, TÜİK ikinci çeyrek iş gücü verilerine göre 15-24 yaş arasında iki milyon beş yüz elli bine dayanmış, 15-34 yaş arasında ise altı buçuk milyonu geçmiş. Bu rakamların büyüklüğünün pek çok ülkenin nüfusundan fazla olduğu ise apaçık ortada. Hâsılı ülkedeki yüksek oranlı bir nüfus, kendi kapasitesini herhangi bir üretimde, gelir getirecek şekilde kullanamadığı gibi, kendisini geliştirecek, üretim yapmasına, verimli olmasına imkan sağlayacak bir eğitim süreci içinde de bulunmuyor.
Bu gençlerin bir kesimi hastalık ya da engellilik nedeniyle eğitim ve istihdam dışında. Ailevî sorumlulukları nedeniyle bu sınıfta olanlar var, eskiden "ev kızı" denirdi bilirsiniz, okumayan, ev işlerini yapan, kısmetini bekleyen kızlar, ailevî sorumluluklar nedeniyle eğitimde ya da istihdamda yer almazlardı, şimdi de böyle bir sınıf var, tabi ailevî sorumluluklar nedeniyle ne eğitimde ne istihdamda yer almayanlar arasında erkekler de var, her zaman vardı. Bu gençler arasında kısa süredir işsiz olanlar, uzun süredir işsiz olanlar ve maalesef iş bulmaktan ümit kesenler var. Nenilerden bahsetmeye döneceğim fakat biraz da üniversite mezunlarının haline değinmek istiyorum.
Karar'dan Berfu Kargı'nın haberine göre: "2024 yılına ait veriler, Türkiye'de yükseköğretim mezunları arasındaki işsizlik oranının yüzde 9,2 olduğunu gösterdi. Bu oran, Türkiye'yi Avrupa genelinde üniversite mezunu işsizliğinde ilk sıraya taşıdı. Avrupa Birliği ortalamasında bu oran yüzde 3,8 düzeyinde bulunurken, Türkiye'nin yalnızca bu kategoride öne çıkmadığı; aynı zamanda üniversite mezunlarının, genel nüfusa kıyasla daha fazla işsiz kaldığı tek ülke olduğu da dikkat çekiyor. Türkiye'de 2025 yılı Haziran ayında işsizlik oranı 0,2 puan artarak %8,6 seviyesinde gerçekleşti. Üniversite mezunları arasındaki oran bunu aşarak yapısal bir sorunu işaret ediyor."
Ve bugünlerde gelecek eğitim öğretim yılı için üniversitelere kayıtlar yapılıyor. Devlet üniversitelerinin kontenjanlarının yüzde doksan dokuzu, vakıf üniversitelerinin ise yüzde yetmiş altısı dolmuş. Gençler, beşerî sermayelerini artırmak için dört yıl çabalayacaklar. Dört yıl sonra da iş bulma maratonuna katılarak hayatın asıl etabına başlayacaklar.
Hayata atılırken ister üniversite öncesinde ister sonrasında neniye takılanları ise belki de en kaba şekilse ikiye ayırabiliriz: Halinden memnun olanlar ve olmayanlar. Aileden varlıklı olan veya bir şekilde bir geliri olanlar, canları da sıkılmıyorsa halinden memnun olanlardandır. Sayılarını ölçen bir anket var mı bilmiyorum ama bir miktar genç böyledir ama onların dışındakiler yani halinden memnun olmayanlar için bir şeyler yapılması gerekiyor. Düşünsenize, bir grup genç var, memnuniyetsiz bir şekilde atıl yaşıyorlar, paraları yok, umutları yok, canları da sıkılıyor. Bir yandan da ülkede ara eleman sıkıntısı yaşanıyor, eve usta çağırırken "ne kadar tutacak" diye korkuyorsunuz, işini iyi yapanlar başkasının yanında eleman olduğu için başını kaşıyacak vakit bulamıyor, sanki işini iyi yaptığı için zamansızlıkla cezalandırılıyor.
Bir terslik yok mu bu işte
Evet, farkındayım bunlar başka başka sorunlar ancak aralarındaki ilgiyi ben görebiliyorsam herkes görüyordur herhâlde.
Bir de konuya sadece şikâyettenmek için bakmamak lazım. Doğrudur, zamanında iyi planlama yapılsaydı belki bunlar olmazdı ama malzeme insan olduğu için planlama yapılmış olsa bile hedeflerin tutmaması mümkün ki doğru planlama yapılmamış da olabilir. Bu, şu an genç nüfusun yüzde yirmisinden fazlasının neni olmasını değiştirmeyecek. Şu an bir sorun varsa, o sorunun çözümü için neler yapılabilir onları konuşmak lazım.
Mesela eleman açığı olan sahalardaki mesleklere yönlendirici kurslar açmak bir çözüm olabilir. Var olan meslek edindirme kursları, ihtiyaçları ne kadar karşılıyor gözden geçirilebilir ve yenilenebilir. Gençler, kendilerine istihdama yönelik kurslar sunulmasına rağmen bu kurslara rağbet etmiyorlarsa bunun psikolojik ve sosyolojik sebepleri araştırılabilir ve gençler psikolojik yönden desteklenebilir. Hatta hanede uzun süreli bir neni genç varsa sadece gencin değil ailesinin de desteklenmesi gerekebilir. Bunlar hep sosyal politika olarak belirlenip uygulamaya geçilmesi gereken şeyler. Bir de şu soru var: