Son zamanlarda sosyal medyada ayyuka çıkan İslam düşmanlığının birilerinin senaryosu olduğu ihtimali oldukça yüksek. Batı adına kimler operasyon çekiyor diye düşünmeden geçemeyeceğim. Kimi İslam'a, kimi mütedeyyin insanımıza, kimi de doğrudan Müslüman'a sövüyor. İster örtülü, ister aşikar. Oldukça rahatsız edici seviyelere ulaşan bu saygısızlık, tahammül edilemez bir boyuta ulaşmıştır.
Arap düşmanlığından şeriat düşmanlığına uzanan bu din nefreti, çoğunluğu Müslüman olduğu için övündüğümüz milletimizin kodlarına ilmek ilmek işleniyor.
Bir süredir bazı tipler ve arkalarından yürüyenlerin Osmanlı'ya, şeriata sövgü, Kemalizme övgü serüveni, bir çelişkiden ibarettir.
Bu hastalığın sebeplerini; 1839 Tanzimat Fermanı'na kadar giden masonik yönlendirmeler sonrasında batıcılık, milliyetçilik ve frenk yaşam tarzını 1923'e (yani kara güne kadar) benimsememizdeyönlendirilmemizde aramak gerekir.
Cumhuriyetin kuruluşu ile bu zorlamaları ve dayatmaları zulümle getirenler suçludur. Ancak onlar bir neden değil sonuçtur. Rabbimizin ipine sarılmayı terk eden ve küffarın yaşam tarzını ve inanç felsefelerini onayan, milletin ta kendisidir.
Abdulhamid Han'ın İttihat ve Terakki illegal örgütünün Selanik'ten gelen Hareket Ordusu, İsyancılar Ordusu'nun yol açtığı 31 Mart provakasyonunu bastırabilme gücü var olmasına rağmen; bu gücü milletinin Allah buyruklarından uzaklaşma ve dönüşümünü görmesiyle büyük Hakan'ın kaderin tahakkukuna müsaade etmesini nasıl açıklayabilirdik.
Şimdi bu, Kemalizm'in oryantal (Avrupalı Hristiyanların Osmanlı'ya ve onun devlet sistemi ve halk yaşam tarzına-İslam'a; küfür, kıskançlık, kuyruk acısı ve nefretle bakan, kusur arayan bir yorumu) bakış açısının nedenlerine değinelim
Osmanlı İmparatorluğu'nun çağdaşları içinde apayrı bir yere ve konuma sahip olduğunu görmek için insanın sadece biraz insaf sahibi ve önyargısız olması yeterlidir.
Osmanlılar, çağının fevkinde hatta efendisidir. Roma'yla birlikte tarihin gördüğü en büyük imparatorluk olan Osmanlı'ya karşı duyulan bu histerik saldırganlığı açıklamak için güncel politik mücadele içindeki gözünü hırs bürümüş, tarafgirlik fanatizmi yeterli değildir. Osmanlı düşmanlığı, Osmanlı'nın imparatorluk yapısıyla ilgili, resmi olarak öğretilmiş düşmanlığın tarihi, resmi ideolojinin tarihi ile eşittir. Hatta diyebiliriz ki, "resmi ideoloji" bütünüyle Osmanlı'nın karalanması, mahkum edilip, reddedilmesi iddiasına dayanan bir ideolojidir.
Her ideolojinin bir tarih görüşüne, bir tarih anlayışına dayandığı bilinen bir şeydir. Resmi tarih (yalancı tarih), baştan aşağı bir inkar, çarpıtma ve kurgusal tarihtir. Burada gerçek ile kurmaca birbirine karıştırıldığı gibi olmuş olanın yerini tasarlanmış olanın alması bu tür tarih anlayışlarının özelliklerindendir. Türk eğitim sisteminde, resmi ideolojinin benimsetilmesi için resmi tarih anlayışı yaygın bir biçimde kullanılmıştır. Eğitimin bütün aşamalarında, ilkokuldan üniversitedeki devrim tarihlerine kadar, bu ideolojinin endoktrine edildiği bir müfredat, bir program takip ediliyor.
Televizyon dizisiyle ilgili tartışmalardan kalkarak, Osmanlılara saldıranların bütün bakış açısı, kullandıkları malzeme farklılık gösterse de, gelip resmi ideolojinin tarih anlayışına yaslanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu'yla ilgili resmi tarih yalanlarına erken cumhuriyet döneminde, belli bir süre için ihtiyaç duyulduğunu düşünen, bunun da "anlaşılabilir" bir şey olduğunu söyleyen, yerli ve yabancı tarihçiler vardır. Kemalist rejimin resmi ideolojisinin beyinlere enjekte edildiği okullarda ve azınlık lobilerinde dizayn edilmiş montajlanmış, Kemalizm'in, tasarlanmış ve saatli bomba gibi kurulmuş Osmanlı düşmanıdırlar.
Aliyeyi Osmanlı devleti İslam'ın şerefi bir o kadar, İslam'la şereflendirilmiş bir devlet olmuştur. Kemalist rejim ise İslam karşıtı olduğu için Osmanlıyı reddetti ve bir Sırp gibi bir Avusturyalı gibi bir Yunan gibi Osmanlıya saldırdı. Fosilleşmiş Kemalizmin son fabrika artıkları olan bu Batı kusmuğu "laik Fransız militanları" bugün nasıl Osmanlı'ya saldırıyorlarsa dünde selefleri saldırıyordu.

 
									 
								 133
									133