Küresel isyan!..

Osmanlı Devleti zamanında dinî günler için Hicrî, dünyevi işler için ise Rumî takvim kullanılıyordu. Hicrî yılbaşı Muharrem'le başlar, kandiller, Ramazanlar, bayramlar ona göre ayarlanırdı. Rumî yılbaşı ise Mart ayında zuhur eder, ücretler bu takvime göre hesaplanarak artışlar bu ayda yapılırdı. Faruk Nafiz Çamlıbel, Osmanlı dönemindeki başlangıç ayı Muharrem'i yâd ederken, "Hicrî yıla girdiğimizi biz esaslı olarak Muharrem'in onuncu gününde anlardık. Aşure günü dediğimiz Muharrem'in onunda, bir hayli asır evvel Kerbelâ vakası olmuş ve Son Peygamber Hz. Muhammed'in torunu Hüseyin şehit edilmişti. Böyle yürekler acısı bir vak'anın yıldönümüne tesadüf eden bir günde ağzımızın tadını yerine getirmek için, kazanlarda pişirilen ve kâselerle dağıtılan aşureler kafi gelmezdi. Bu yüzden biz, Hicrî yılın ilk ayına mâtem hazırlığı ve gözyaşıyla adım atardık" ifadelerini kullanıyor.

***

PAGANİZM VE KAPİTALİZM KOLKOLA!..

Bizim için "Müslüman mahallesinde salyangoz satmak" mesabesinde olan "Noel ve yılbaşı çılgınlığı"nın yaşantımıza sirayet ettiği yılları hatırlayalım.

İlki 366 yılında Roma'da tertip edilen Noel kutlamaları Hıristiyanlar arasında Hz. İsa'nın doğum günü olarak kabul edilen 25 Aralık'ta başlayıp, yılbaşına kadar sürer. Batı kültürünün bir bileşkesi olan ve pagan gelenekleriyle birlikte kapitalizm gibi kirli unsurları içinde barındıran bu kutlamalar, yılbaşında zirve yapar.

Mitolojide "Amanor" yeni yıl tanrısını temsil eder. Ve Amanor adına devrilen çamların dallarına çeşitli süsler asılarak her yıl bu pagan geleneği yeniden canlandırılır.

NE OLDUYSA, BOLŞEVİK DEVRİMİ'NDEN SONRA OLDU

Siyasi yazı ve hicivlerinden dolayı İttihat ve Terakkicilerin hışmına uğrayan Refik Halit Karay, halkın Miladî yılbaşı âdetiyle tanışmasının 1917 Bolşevik Devrimi'nden sonra İstanbul'a akın eden Beyaz Ruslar (haraşolar) sayesinde olduğunu vurgu yapar. Karay, "Mütareke yılbaşılarına kadar bizler, saat 12'yi çalarken ışıkların söndürülmesi düzenbazlığını bilmezdik... Esasını ararsanız, Müslüman halkı Beyoğlu tarafına alıştıran da haraşolar oldu… Arkasından gelen garblılaşma hareketi, balolara rağbet, bize yılbaşı geceleri sabahlama âdetini de kabul ettirdi… Tuhafı şudur ki, tek geleneğimize dayanmayan bu yeni âdete, yani yılbaşı sabahlamasına, bütün âdet ve bayramlarımızdan fazla gayretle, dört elle sarılmış haldeyiz!.." sözleriyle pusulasını kaybedenlerin ruh hâlini böyle ifade eder.

YILBAŞINDA REZALETİN DANİSKASI YAŞANIYOR

Ahmet Rasim ise yılbaşı gecelerinde işlenen ahlâksızlıkları kendine has üslubuyla ballandıra ballandıra şöyle anlatır: "Galata, Beyoğlu, kısacası Ortodoks takvimini tutan milletlerin cümlesine kendimizi davet ettirir, sabahlara kadar eğlenirdik... Her sokakta çalgı, saz eğlencesi, çengi, köçek… Her evin odasında bir ziyafet sofrası… Evin birinden çık ötekine gir… Kumarhanenin birinde yutul, ötekinde kazan!.. Fuhuşa, sarhoşluğa ait hangi ve kaç türlü vasıta varsa hepsi ayakta, bildiğimiz karnavallar, yahut eski Roma'nın satürnalyaleri burada akşamleyin dirilir sabahleyin can çekişirdi…"

MİLADÎ TAKVİME 1925 YILINDA GEÇİLDİ

Türkiye'de miladî takvime 1925 Aralık ayının 26'ıncı günü yayınlanan kanunla, resmen geçilmiş oldu. Kabul edilen yeni takvimle birlikte, yılbaşı da ilk kez 1926 yılına girerken "Teyyare Piyangosu" çekilişi eşliğinde evlerde kutlanmaya başlandı. Bu kutlamalar ilk yıllarda yadırgansa da diğer yenilikler(!) gibi yavaş yavaş rağbet gördü.

1929'da devletin üst düzey yöneticilerinin verdiği yılbaşı balosu, arkasından 1935 yılında çıkarılan bayram ve tatilleri düzenleyen 2739 Sayılı Kanun'la resmi tatil günü ilân edilmesi bu kutlamaları cazip hale getirdi.1970'lere gelindiğinde, yılbaşı artık köylerde bile kutlanır oldu.

"SİZE DE ÇIKABİLİR" ALDATMACASI

"Sihirli Kutu" televizyonun daha evlere girmediği o yıllarda çekilişi yapılan "TeyyarePiyangosu"nun sonuçları girilen yeni yılın ilk dakikalarında radyodan yayınlanırdı. Ellerindeki biletlerle radyodaki anonslara pürdikkat kesilen on binler gerçekleşmeyen hayallerin eşliğinde sabahlardı.

Tarihler 1978'i gösterdiğinde arabeskin kralı Orhan Gencebay, sanat güneşi Zeki Müren ve işaret diliyle şarkı söyleyen adam Barış Manço artık siyah-beyaz yayın yapan TRTekranlarında boy göstermeye başladı.

O yıllarda tek televizyon kanalı olan TRT'nin yılbaşı özel programı gazetelerin en önemli haberleri arasında yerini alır, hangi sanatçının saat kaçta sahne alacağı en ayrıntılı bir şekilde verilirdi. Saatler 00.00'a yaklaşırken geri sayım başlar, sonrasında ekranı "Hoş Geldin Yeni Yıl" yazısı kaplardı.

1980 yılbaşı ise TRT ekranlarında arzı endam eden anadan üryan dansöz Nesrin Topkapı bütün haneleri kirletti. TRT'de Nesrin Topkapı ile başlayan ahlâksızlık serüveni Dallas dizisiyle devam etti.

"BÂTILLAŞMA" HASTALIĞI HER YILBAŞI AZARAK NÜKSEDİYOR

İşte toplumu bir "kanser" gibi saran bu "bâtıllaşma" hastalığı her yılbaşı biraz daha azarak nüksediyor. Kendi dinî ve örfî duygularını ihtirasına kurban veren mağluplar, bâtıllarıçılgınca taklit ediyor. "İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah'tan korkup sakının. Allah, cezası çok şiddetli olandır" (Mâide, 2) uyarısına rağmen, Allah'a karşı küresel isyan körükleniyor!.. Bütün uyarılara kör, sağır ve dilsiz olan İslâm dünyası her gün biraz daha kaosa sürükleniyor.