ABD, Irak'ta ne yaptıysa bugün Suriye'de aynı yolu izliyor. Tarih gerçekten bir ayna gibi önümüzde duruyor. 1991'de Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın öncülüğünde atılan adımlarla Kuzey Irak'ta fiili bir düzenin taşları döşendi. O günlerde "geçici" denilen Çekiç Güç uygulaması zamanla kalıcı hale geldi. 36. paralelin kuzeyinde oluşan otorite, farklı güç dengelerinin sonucunda anayasal nitelikte bir statüye evrildi.
O dönemin gazetelerine bakmak ibret verici:
• Hürriyet, 14 Nisan 1991: "Amerika, Kuzey Irak'ta fiili bir Kürt bölgesi oluşturdu — 36. paralel planı".
• Sabah, 14 Kasım 1991: "Demirel: Birileri Kürt Devleti için çalışıyor".
• Tercüman, 16 Ocak 1992: "Gök kubbeyi yere indiririm".
• Günaydın, 3 Kasım 1993: "PKK'yı Çekiç Güç koruyor".
Manşetler, o günkü kuşkuları doğruluyordu: Çekiç Güç aslında PKK'yı himaye ediyor, Türkiye'nin güneyinde adım adım yeni bir yapı kuruluyordu. Dün, 36. paralel planı ile PKK'lıları Saddam'dan korudular. Çekiç Güç adı altında kurulan bu düzenek, güvenlik değil, bir devletleşme sürecinin altyapısıydı.
Ama dikkat edin: O dönemde söz vardı, irade yoktu. Demirel "gök kubbeyi yere indiririm" dedi; fakat sözün arkasında duracak bir irade sahada yoktu. Neticede Irak'ın kuzeyinde fiili statü kuruldu ve yıllar içinde resmileşti. Türkiye yüksek sesle konuştu, sert manşetler attı, fakat oyun sahada başka türlü yazıldı.
Bugün sahne değişti ama senaryo aynı. Bu kez Suriye'nin kuzeydoğusu gündemde. 2011'den itibaren "stratejik derinlik" adı altında atılan adımlar, 2024'e gelindiğinde Irak'takine benzer bir tabloyu ortaya çıkardı. YPG/SDG/PKK, tıpkı Irak'ta olduğu gibi devletleşme yoluna sokuldu. Dahası, bu yapının Suriye ordusuna entegre edilmesi, hatta Savunma Bakanlığı veya Genelkurmay Başkanlığı seviyesinde temsil edilmesi konuşuluyor.
Ve yine gazeteler tanıklık ediyor:
• Sözcü, 14 Ağustos 2019: "ABD bizi oyalıyor, PKK'ya ordu kuruyor".
• Aydınlık, 5 Eylül 2020: "ABD'ye bağlı bölücü terör örgütü"
.
Bugün aynı tabloyu Suriye'de görüyoruz. Fark yalnızca aktörlerde: Bu defa Suriye'nin kuzeyindeki Türk üsleri, PYD/YPG yani PKK'yı Esad'dan koruyan bir kalkan işlevi gördürdüler. Dün Saddam'a karşı, bugün Esad'a karşı; ama özünde değişmeyen şey şu: Terör örgütü birilerinin elleriyle himaye edildi, zaman kazandı ve devletleşme yoluna taş döşendi.
Tarih gerçekten bir aynadır. Dün Demirel, "PKK'ya yardım ediliyorsa gök kubbeyi yere indiririm" diyordu. Bugünse mevcut iktidar, "bir dejavuya izin vermeyiz" ifadesini kullanıyor. Ama arada kritik bir fark var: Demirel'in sözü Türkçeydi,bugünkü sözler ise yabancı kelimelerle süsleniyor. Bunun sebebi de çok açık: Halkın zihninde bulanıklık yaratmak.
Ama esas mesele dil değil, irade. Dün söz vardı, irade yoktu. Bugün de söz var ama yine irade yok. Dün Çekiç Güç PKK'yı Saddam'dan koruyordu, bugün üsler PKK'yı Esad'dan koruyor. Dün sözler halkı avutuyordu, bugün de aynı yöntem işliyor.