Rakamlar pembe tablolar çizse de, sokağın dili başka konuşuyor: Üretim olmadan ne piyasa canlanır, ne de vatandaş nefes alır.
Ben yaklaşık bir aydır vatanımızda bulunuyorum. Sıla-i rahim için çıktığım bu yolculukta birkaç vilayeti gezdim, halkla oturup kalktım. Ne yazık ki gördüğüm manzara hiç iç açıcı değil: Esnaf sıkıntılı, sanayici dar boğazda, üretici zarar ediyor. Kahvehanelerde, cami çıkışlarında, pazarlarda konuşulan hep aynı: "Geçim zorlaştı."
Bu noktada, Türkiye Gazetesi'nde 25 Ağustos 2025 tarihinde yayımlanan "Piyasalar iyi değil…" başlıklı yazısını cesaretle kaleme alabilmiş olan Cem Küçük'ü takdir etmemek elde değil. Çünkü çoğu zaman resmi rakamların pembe tablolar çizdiği bir ortamda, sokağın sesini duymak ve yazıya dökmek kolay değildir. Benim gördüklerim de onun yazdıklarıyla birebir örtüşüyor.
Beni en çok düşündüren bir ayrıntı oldu. Uçaktan indiğimde kiraladığım küçük bir Fransız arabası vardı. Çok basit bir araçtı ama kaliteliydi. Yollarda da aynı sınıfta, düşük maliyetli ama güvenilir arabaları gördüm. Vatandaş da bu araçlara yönelmiş. Peki biz niye bu kadar basit ama kaliteli arabaları üretemiyoruz
Üstelik Türkiye'de trafiğe kayıtlı toplam taşıt sayısı Mayıs 2025 itibarıyla 32 milyon 182 bin 121'e ulaşmış durumda. Sadece Mayıs ayında trafiğe kaydı yapılan taşıtların %44,8'ini motosiklet, %41,4'ünü otomobil, %8,5'ini kamyonet, %2,6'sını traktör, %1,6'sını kamyon, %0,7'sini minibüs, %0,3'ünü otobüs ve %0,1'ini özel amaçlı taşıtlar oluşturdu. Bu tablo, halkın ciddi şekilde araç talebi olduğunu, fakat bu ihtiyacın tamamına yakınının hâlâ büyük ölçüde ithalatla karşılandığını açıkça gösteriyor.
Oysa altyapımız var. Konya'da, Bursa'da, Kocaeli'nde yedek parça üreten onlarca firma mevcut. Devlet çıkıp dese ki: "İçten yanmalı küçük arabalar üretin, ben alım garantisi veriyorum, ilk etapta sadece iç piyasaya verin"… inanın garantiye bile gerek kalmaz. Su gibi satılır. Çünkü halkın alım gücü zaten ancak bu sınıftaki araçlara yetiyor. Bu garanti alınırsa üreticiler cesaretlenir; inanın ki bu cesaretle üretilen araçlar, verilen garantiyi de aşar, iç piyasanın çok ötesine taşar.
Ama mesele sadece araçlarla sınırlı değil. Türkiye'nin üretim potansiyeli sadece otomotivde değil, elektronik cihazlardan tarım makinelerine, yazılımdan ev eşyalarına kadar pek çok alanda mevcut. Bugün ithal ettiğimiz yüzlerce kalem ürünü, aslında kendi mühendislerimizle, kendi girişimcilerimizle üretme gücüne sahibiz. Araçlarda gösterilecek bir cesaret, zincirleme şekilde diğer üretim alanlarına da yayılır. Yeter ki devlet, üreticiye yol göstersin ve güven versin.