Her yaz ciğerlerimiz yanar, ama hâlâ bir sistemimiz yok

Ormanlar yanarken seyreden değil, söndüren bir millet olalım.
Her yaz aynı manzara, aynı acı:
Ormanlar yanıyor, "ciğerlerimiz yandı" deniyor.
Televizyon ekranlarında ise bizi yönetenlerden duygusal açıklamalar, taziye mesajları geliyor.
Ama sonra sessizlik… Ta ki bir sonraki yangına kadar.

Ben kendimi bildim bileli bu döngü hiç değişmedi.
Her yaz yandık, her kış unuttuk.
Ama doğa unutmaz. İklim değişiyor, risk artıyor.
Ve biz hâlâ yangınla mücadelede bütüncül ve kalıcı bir sistem kurmuş değiliz.

Denizle çevriliyiz ama suya ulaşamıyoruz

Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke.
Bu coğrafi avantaj, yangınla mücadelede büyük bir stratejik imkândır.
Ancak hâlâ bu avantajdan yeterince yararlanamıyoruz.

Yangın söndürme uçaklarımızın çoğu denizden su alma kapasitesine sahip değil, olanların sayısı ise yetersiz.
Yangına havadan müdahale hâlâ geçici, mevsimlik ve yetersiz bir düzeyde.

Oysa yapılması gereken nettir:

1. Kıyılara dayalı yangın müdahale ağı kurulmalı

Karadeniz kıyısında:
Kırklareli, İstanbul, İzmit, Zonguldak, Sinop, Samsun, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin…

Ege kıyısında:
Çanakkale, İzmir, Aydın, Muğla…

Akdeniz kıyısında:
Antalya, Mersin, Adana, Hatay, Osmaniye…

Bu üç bölgede en az 20 stratejik noktada şu yapılar kurulmalıdır:


• Denizden su alabilen amfibik yangın söndürme uçak üsleri,
• İHA destekli yangın gözetleme kuleleri,
• 7/24 çalışan erken uyarı sistemleri.

Bu üsler sadece yangın anında değil, yangın başlamadan önce riskleri tespit eden bir sistemin parçası olmalıdır.

2. Kiralama değil, yerli üretimle kalıcı filo

Her yıl milyonlarca dolar yurt dışından uçak ve helikopter kiralamaya harcanıyor.
Oysa bu kaynaklarla çoktan yerli ve kalıcı bir yangın hava filosu kurulabilirdi.

Ben inanıyorum:
Türkiye'nin mühendislik altyapısı, bu görevi başarabilecek kapasitededir.
• ASELSAN, TUSAŞ gibi kurumlarımız dünya standartlarında üretim yapıyor.
• Mevcut 2 kişilik uçaklar, 4 kişilik yerli modellere dönüştürülebilir.
• Türk mühendisleri, bu alanda kısa sürede sonuç alabilecek niteliktedir.

İlk aşamada tamamen yerli üretim mümkün değilse,
yabancı firmalarla teknoloji ortaklıkları kurulabilir.
Ancak uzun vadede hedef kiralamak değil, üretmek olmalıdır.

Yeter ki gerçekten istensin. Bu milletin azmi, Türk mühendisinin aklı ve ülkemizin imkânları bu işi başarır. Gerekli olan tek şey: Samimi bir irade ve güçlü bir vizyon.

3. Tek elden koordinasyon artık kaçınılmaz bir ihtiyaçtır

Yangınlar tek bir kıvılcımla başlıyor ama müdahale çok başlı ve dağınık ilerliyor.

Bu nedenle:
• Tüm kulelerin,
• Tüm uçakların,
• Tüm İHA'ların ve kara ekiplerinin tek merkezden, eşgüdüm içinde yönetileceği,
• Afet yönetimine entegre bir Yangın Hava Koordinasyon Merkezi artık kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.

Bu merkez sadece idari değil, uydu bağlantılı, teknolojik ve askeri disiplinle çalışan bir yapıda olmalıdır.

4. Fahri itfaiyecilikle toplum güçlendirilmeli

Yangın sadece profesyonel ekiplerin değil, tüm toplumun sorumluluğudur.
Bu nedenle Türkiye'de de "fahri (gönüllü) itfaiyecilik" sisteminin kurulması kaçınılmazdır.
• Kırsal bölgelerde gönüllü yangın ekipleri oluşturulmalı,