İspanya, İrlanda, Slovenya, İzlanda, Belçika ve Hollanda, İsrail'in Eurovision'a alınması halinde yarışmaya katılmayacaklarını açıkladı. Avrupa, İsrail'e karşı net bir tavır ortaya koyarken; yıllardır " Gazze'deyiz" söylemine sığınan Türkiye'den tek bir yaptırım adımı dahi gelmedi.
Avrupa'nın göbeğinde yer alan bu ülkeler, ne İslam ülkesi ne de ümmetin hamisi iddiasında. Buna rağmen İsrail'e karşı somut bir tavır alabiliyorlar. Türkiye ise yıllardır "Gazze'deyiz" söylemine sığınırken, iş yaptırıma gelince sessizliğe gömülüyor. Bu ülkeler İslam ülkesi değiller; bizim gibi "ümmetin hamisi" olduklarını da iddia etmiyorlar. Dünyaya liderlik dersi vermek gibi bir misyonları da yok. Ama işte bakın, İsrail'e karşı net bir tavır alabiliyorlar. Sebep mi Basit: Gazze'de işlenen soykırım.
Burada dikkat çekici olan nokta şu: Biz, "one minute" çıkışlarından beri Gazze meselesini siyasetin en yüksek perdeden dile getiren ülke olduk. Cumhurbaşkanı'ndan bakanlara kadar her fırsatta " Filistin davası bizim davamızdır" denildi. Ama iş adım atmaya geldiğinde, uluslararası hiçbir organizasyonda ya da diplomatik platformda tek bir ciddi boykot göremedik. Tam da bu yüzden, "ümmetin liderliği" söylemi koca bir iddia olmaktan öteye geçemiyor.
Sonuç ortada: Avrupa'da seküler ülkeler bile sadece insani gerekçelerle İsrail'e karşı tavır koyabilirken, biz bütün bu iddialı söylemlere rağmen hiçbir adım atmıyoruz. Cumhurbaşkanımızın sıkça dile getirdiği bir ifade var: "İsrail güçten anlar." Peki öyleyse, neden en azından basit bir güç gösterisi yapılmıyor Mesela Malatya'da İsrail'i fiilen koruyan Kürecik Radar Üssü neden hâlâ açık Eğer gerçekten samimiyet varsa, orası çoktan kapatılmış olmalıydı. Üstelik Dışişleri Bakanımız da çıkıp, "Bölgede yayılmacılığa izin vermeyiz" diyor. Söz var ama icraat yok.
Gazze Şeridi'ne insani yardım ulaştırmayı ve İsrail'in deniz ablukasını kırmayı amaçlayan "Küresel Sumud Filosu" yola çıktı. Türkiye ise bu gemideki vatandaşlarına güvence vermek bir yana, milletvekillerinin gemiye binmesini engelledi. Oysa İspanya, kendi vatandaşlarına güvence vererek sahip çıktı. İspanyol hükümeti, gemide bulunan vatandaşlarının güvenliğini sağlamak amacıyla İsrail'e diplomatik uyarıda bulundu ve "uluslararası hukuka aykırı bir müdahaleyi kabul etmeyeceğini" açıkladı.
Ama mesele sadece bu da değil. Biz bırakın Kürecik'i kapatmayı, İspanya kadar cesur adımlar dahi atamıyoruz. Komşularımızla ya da Doha'da toplanan ülkelerle, herhangi bir saldırıyı hepimize yapılmış sayacak bağlayıcı bir savunma anlaşması imzalamaya bile cesaret edemiyoruz. İşte asıl çelişki burada yatıyor.
Oysa "ümmetin hamisi" olma iddiası, sadece miting meydanlarında alkış toplamak için kullanılacak bir retorik değil. Eğer gerçekten bu rolün hakkı verilseydi, en azından kültürel ya da diplomatik boykotlarla İsrail'e karşı tavır alınırdı. Ama bizde olan ne Büyük laflar, büyük sloganlar ve büyük bir sessizlik.