Dünya ile dalga geçmiyorlar, Müslümanlarla geçiyorlar!

Bugün yaşanan tablo çok açıktır: Küresel güçler dünya ile değil, Müslümanlarla dalga geçiyor. Masada "barış" diyorlar, sahada bombalar yağdırıyorlar. Bir eliyle saldırıyı kınıyor, diğer eliyle saldırgana yakıt ikmali yapıyorlar. Bu iki yüzlü siyaset, Müslümanların umutlarıyla ve canlarıyla oynanan kirli bir oyundan başka bir şey değildir.

Geçtiğimiz günlerde Katar'ın başkenti Doha'da Gazze'deki katliamların sona erdirilmesi için bir toplantı düzenlendi. Güya "barış" için toplanmışlardı. Fakat aynı saatlerde İsrail savaş uçaklarına yakıt ikmali yapılıyor, barış görüşmesi toplantısına katılanların üzerine bombardımanlar yağdırılıyordu. Yani masa başında barış çağrıları yapılırken, sahada barış görüşmesi yapanlar bombaların hedefi oluyordu. İşte küresel güçlerin barış anlayışı budur: Masada diplomasi, sahada katliam; masada tebessüm, sahada gözyaşı. Kendi çıkarları söz konusu olduğunda her türlü yalanı, her türlü ikiyüzlülüğü meşru gören bir zihniyetle karşı karşıyayız.

Bugün Katar'a, Yemen'e, Gazze'ye yapılanlar yarın başka bir ülkenin başına gelirse hiç şaşırmamak gerekir. Çünkü sistem hep aynıdır: Önce bir bahane üretilir, sonra savaş uçakları devreye girer, ardından medya desteğiyle "meşruiyet" paketi hazırlanır. Geriye kalan tek şey ise mazlumların gözyaşlarıdır.

Soruyorum: Bu tablo karşısında hâlâ küresel güçlerden medet umacak mıyız Hâlâ onların masasında "barış" hayali mi kuracağız

16 Ağustos 2025 tarihinde Milli Gazete'de yayımlanan yazımda, Netanyahu'nun 124NEWS'te yaptığı "Büyük İsrail" itirafını hatırlatmıştım: Sınırlar Fırat'tan Nil'e uzanıyor!

Yazımın içinde Mehmet Âkif Ersoy'un şu mısralarını da gündeme getirmiştim: