Dün "vatana ihanetten yargılayacağız" diyenler, bugün aynı masayı kendileri kurdu!

Gazeteler unutmuyor… Arşivler unutmaz, milletin vicdanı da bir gün mutlaka hesap sorar.

Bir zamanlar ekranlardan, kürsülerden "Erdoğan'ı vatana ihanetten yargılayacağız" diye haykıranlar vardı. Yeniçağ Gazetesi'nin 3 Mart 2016 tarihli manşetinde aynen şöyle yazıyordu:

" MHP'nin en büyük seçim vaadi: Erdoğan'ı vatana ihanetten yargılayacağız."


Altında da dönemin MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın'ın sözü:"Hesabı mutlaka sorulacak. Yolsuzluk, çözüm süreci, PKK ile müzakere… Bakanlar dâhil herkes yargılanacak."

O gün "ihanet" dediğiniz şey, bugün neden sessiz bir ortaklığa dönüşmüş durumda Sayın Yalçın

Ortadoğu Gazetesi'nin 22 Ağustos 2015 manşeti hâlâ hafızalarda:

"AKP 'çözüm' diyerek PKK'yı beslemiş."


Manşetin hemen altında şu cümle yer alıyordu:

"AKP'nin çözüm ortakları her hafta İmralı'ya sefer düzenleyip talimat aldılar."

O gün "İmralı'ya sefer düzenleyenleri" ihanetle suçlayanlar, bugün kendi genel başkanlarının "vekiller İmralı'ya gitsin, mesajı ilk ağızdan alsın" çağrısını sessizlikle izliyor.

O gün "çözüm süreci"ne hainlik diyenlerin, bugün "açılım komisyonu"na ortak olmayı geçtik, artık bizzat o kapıyı yeniden aralayan oldular.

Bu millet bunu nasıl hazmetsin

Nasıl inansın dün "ihanet" dedikleri masaya bugün milliyetçilik süsü verildiğine

Bir dönem meydanlarda "çözüm sürecine" karşı gelenler, bugün aynı süreci kendi elleriyle yeniden başlatıyor. Süreç artık gizli kapılar ardında değil; açıkça, hükümet ortaklarının onayıyla ve bizzat Devlet Bahçeli'nin inisiyatifiyle yeniden devreye sokuluyor.
Dün "Meclis'te Apo'yu lanetleyin" diyenler, bugün "Apo'yu dinleyin" diyor.


Hürriyet Gazetesi'nin 23 Ekim 2024 tarihli haberinde, Bahçeli'nin "Öcalan'a tarihi çağrısı" şu şekilde yer almıştı:

"Gel Meclis'te ilan et."

Ve işte bu çağrı ile başladı, geldiğimiz nokta ortada.
Bir zamanlar "terörist başı" dediklerine şimdi "kurucu lider" diyerek çağrı yapıyorlar.
Ama millet görüyor:
O birlik masası, şehitlerin kanı üzerine kurulmuş bir masadır.

Sözcü Gazetesi'nin 8 Ekim 2025 tarihli manşeti acı bir gerçeği yüzümüze vurdu:

"Meclis'te Apo sloganı atıldı."


Haberde yazıyor:
"DEM'in toplantısında 'Biji Serok Apo' sloganı atıldı. Şehit ailelerinin hassasiyetleri hiçe sayıldı."

Aynı manşette Bahçeli'nin sözleri de var:

"Vekiller İmralı'ya gitsin, mesajı ilk ağızdan alsın."

Dün "İmralı'daki bebek katili" diyenler, bugün o adrese vekil göndermeyi konuşuyor.
Üstelik bunu "milliyetçilik" kisvesi altında yapıyorlar.
Bunun adı siyaset değil, bunun adı inkârın, menfaatin ve koltuk hesabının utanç verici hâlidir.

Son olarak bu gelişmeler bana hiç de "sürpriz" gelmedi.
Çünkü biz Millî Görüşçüler, olayların perde arkasını da, o oyunları yazanları da, oynayanları da merhum Erbakan Hocamızdan çok iyi öğrendik.
Bana niye sürpriz gelmedi derseniz; daha dün gibi hatırlıyorum…
Zamanında "Ahmet Türk'ün hapisten çıkarılmasına vesile olan" Devlet Bahçeli için ülkücü dostlarıma demiştim ki:

"Bugün Ahmet Türk'ü çıkaran, yarın terörist başı Apo'yu da çıkarmak için uğraşacak."

Ve bugün geldiğimiz nokta ortada.

Dahası da var:
19 Mayıs 1999 tarihli Milliyet Gazetesi, Rahşan Ecevit'in şu sözlerini manşetine taşımıştı:

"Gençleri silahlandırdılar, sayısız can aldılar, çetelerle kucaklaştılar. Bunlar unutulur mu"

Aynı günlerde 2 Haziran 1999 tarihli Hürriyet Gazetesi ise Bahçeli'nin açıklamasını şöyle duyurmuştu:

"Fazilet'le hükümet, ülkenin hayrına olmazdı."