Dün Brüksel'e imza atanlar, bugün Brüksel'de "Türkiye'yi şikayet ediyorlar" diye sitem ediyorlar

Dün Brüksel'in kapısında imza atanlar, bugün aynı şehirde yapılan mitinge bile tahammül edemiyor. Oysa eleştiri, ihanet değil; aynaya bakma cesaretidir.

Siyasetin hafızası zayıf olabilir, ama arşiv asla unutmaz.
Bugün muhalefeti "Türkiye'yi Avrupa'ya şikayet ediyorlar" diye suçlayanlar, dün aynı Brüksel kapılarında üyelik için imza atarken alkış bekliyorlardı.
Ne değişti
Brüksel mi, Türkiye mi, yoksa o imzayı atanların siyasi hesapları mı

Tarih 7 Haziran 2005.
Milliyet Gazetesi manşetinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sözleri yer alıyordu:
"Talihsizlik CHP'nin ABD karşıtı olması!"
Yani o gün, ana muhalefetin Amerikan karşıtı tutumu "talihsizlik" sayılıyordu.
Bugün ise aynı ağız, Brüksel'de yapılan bir mitingi "Türkiye'yi şikayet ettiler" diyerek eleştiriyor.
Oysa değişen sadece adres; mantık aynı:
İktidarda kim varsa, eleştiriden hep rahatsız.

Yani Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı, kendi ülkesinin ana muhalefet partisinin Amerikan karşıtı olmasını "talihsizlik" olarak görüyordu.
O gün için "talih", Washington'un memnuniyetiyle ölçülüyordu.
Bugünse aynı isim, Brüksel'de düzenlenen bir miting üzerinden benzer bir tepki veriyor:
"Avrupa'da Türkiye'yi şikayet ediyorlar!"

Geçtiğimiz hafta ana muhalefet lideri Brüksel'de bir miting düzenledi.
Orada yaptığı konuşmada Türkiye'deki adalet, özgürlük ve ekonomik kriz konularına değindi.
Yani, ülkesinin yaşadığı gerçekleri dile getirdi.
Ancak iktidar çevreleri bu mitingi "Türkiye'yi Avrupa'ya şikayet" olarak yorumladı.
Ne gariptir ki, dün Brüksel'in kapısında üyelik için imza atanlar, bugün aynı şehirde yapılan bir mitinge bile tahammül edemiyor.

Hem Avrupa Birliği'ne girmek ve kurallarına uymak için imza atacaksın,
hem de biri Brüksel'de konuşunca "Türkiye'yi şikayet ediyorlar" diye sitem edeceksin!
Bu nasıl bir çelişki
Yıllarca "AB süreci Türkiye'yi çağdaşlaştıracak" diyenler, şimdi aynı Avrupa'ya dönüp "Bizi eleştiriyorlar" diye bağırıyor.
Gerçekten de bazen hafıza kaybı, siyasî bir stratejiye dönüşüyor.

Brüksel'de yapılan miting, ne bir ihanet ne de bir şikayet turudur.
O, demokratik bir hak kullanımıdır.
Düşünün ki, Avrupa Parlamentosu'nda ve meydanlarında defalarca konuşma yapan iktidar temsilcileri o zaman alkışlanıyordu.
Ama aynı mikrofonu bugün muhalefet eline alınca "ülkesini kötülemekle" suçlanıyor.
Bu, hem demokrasiye hem de vicdana aykırı bir tavırdır.