Geçtiğimiz günlerde Alman basınında bir haber geniş yer buldu: Çin, dünyanın en yüksek köprüsünü açtı. Bu haberi okurken aklıma ister istemez Türkiye'deki köprüler geldi. Çünkü mesele sadece köprü yapmak değil, aynı zamanda köprünün millete kaça mal olduğu sorusudur.
Güneybatı Çin'de, bulutlara uzanan dev bir köprü açıldı. Huajiang Büyük Kanyon Köprüsü, 625 metre yüksekliği ve 2890 metre uzunluğuyla dünyanın en yüksek köprüsü oldu. Altında yemyeşil vadiler, derin kanyonlar, çağlayan nehirler var. İnsan baktığında hem ürperiyor hem de hayran kalıyor. Üstelik bu devasa köprü üç yılda tamamlandı ve sadece 240 milyon avroya mal oldu. Bir mühendislik harikası…
Şimdi soralım: Bizde neden aynı eserler kat kat fazlasına mal oluyor
Türkiye'de son yıllarda devasa köprüler yapıldı. Kimse inkâr etmez, bunlar ulaşımı rahatlattı, zamandan tasarruf sağladı. İstanbul'un trafiğini hafifleten Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Marmara'yı birleştiren Osmangazi Köprüsü, Asya ile Avrupa'yı Çanakkale'den bağlayan 1915 Çanakkale Köprüsü… Hepsi gurur verici eserler.
Ama mesele şurada: Biz bu köprüleri maliyetine değil, garantisiyle birlikte kat kat fazlasına yapıyoruz.
Osmangazi Köprüsü yaklaşık 1,2 milyar dolar maliyetle yapıldı. Ama günlük 40 bin araç geçiş garantisi sebebiyle, toplam yükün 13–14 milyar doları bulacağı hesaplanıyor.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü yaklaşık 3 milyar dolara mal oldu. Fakat otoyol ve geçiş garantileriyle birlikte, önümüzdeki yıllarda bu yük 8–10 milyar dolara çıkıyor.
1915 Çanakkale Köprüsü 2,5 milyar avro civarında. Ama 45 bin araçlık garanti ve uzun işletme süresi sonunda, toplam maliyetin 10–12 milyar avroya ulaştığı tahmin ediliyor.
Görüldüğü gibi, köprünün gerçek maliyeti ile vatandaşa yüklenen fatura arasında 10 kata varan fark var. Çin'de köprü mühendislikle yükseliyor, bizde ise finans mühendisliğiyle maliyeti şişiyor.
AK Parti iktidarı döneminde Türkiye, altyapıda büyük hamleler yaptı. Yollar, köprüler, tüneller inşa edildi. Bu inkâr edilemez. Ancak mesele şu: Maliyet neden bu kadar yüksek Neden Çin 240 milyon avroya dünya rekoru kırarken biz aynı ölçekteki projeleri 10 milyar dolara mal ediyoruz
Bu sorunun cevabı, "yap işlet devret" adı verilen modelin içinde gizli. Kağıt üzerinde devlete yük binmiyor gibi görünüyor. Ama işin gerçeği şu: Devlet köprüyü yapan şirkete uzun yıllar boyunca "geçiş garantisi" veriyor. Yani millet köprüden geçse de geçmese de, o para Hazine'den ödeniyor. Sonuçta köprü, halkın cebinden defalarca tahsil ediliyor.