Coldplay konseri için gittiğimiz Londra'da adım atar atmaz bizi karşılayan ilk manzara protesto oldu. Hayvan hakları aktivistleri şehir merkezinde deneylere karşı toplanmıştı.
Londra'yı tek kareyle anlatmamı isteseler, o sahneyi seçerdim. Politik doğrucu, düzenli ve dinamik. İngilizler için eylemler adeta bir hobi... Bir sosyal sorumluluk refleksi. Zira diğer günlerde de çokça 'eylem' nedeniyle günlük hayatın nasıl paralize olduğunu gördük. Metro grevi nedeniyle şehirde trafik bir hafta felç oldu.
Haberin DevamıGrev başladığı gün Filistin yanlısı eylemciler de ana caddeleri kapattı. Telefonlarımıza acil durum alarmları geldi. İstanbul simülasyonunu tespih yapıp elinde sallayan bizler için Londra'nın kaosu inziva sayılır diyerek planlarımıza olabildiğince sadık ilerledik. Coldplay de bu kaosu öngörerek zaten konser tarihlerini değiştirdi. Dinleyiciler sorunsuz gidip gelebilsin diye grevsiz günlere çekti. Günü değişse de konserde iğne atacak yer yoktu! Öylesi bir sanatçı-hayran sadakati. Wembley Stadyumu'ndaki konser, anlatılmaz yaşanırdı. Işıklı bilekliklerimiz, özel ışıkları gösteren gözlüklerimizle adeta astral bir seyahate çıktık.
KAVANOZDA EDEBİYAT
Coldplay konseri izlemenin tek kötü yanı, bir daha hiçbir konserin kesmeyeceğini fark etmek... 90 bin kişilik stadyumun barış içinde dolup boşalması da apayrı bir organizasyon seviyesi. Bizden önceki konserinde sahneye çıkardığı İsrailli konukların yuhalanması üzerine tepki çekince Chris Martin konser boyunca çok kez Filistin ve İsrail'e barış mesajı gönderdi. Müziğin gücüyle kalabalığı ortak bir dilde buluşturmaya çalıştı... Gelmişken biraz kültür sanat havası koklamadan olmazdı. Sizlere en çok bahsetmek istediğim keşfim, en yakın arkadaşımın biz daha gitmeden bulup uğrak listemize eklettiği 'The Poetry Pharmacy', yani Şiir Eczanesi oldu. Burada mini ilaç kavanozlarının içinde yüzlerce ikonik şairin dizelerinden oluşan kapsüller var. İhtiyacınıza göre bir kavanoz alıyorsunuz. Üzerinde etiketleri var. 'Resilience, (dayanıklılık) 'Compassion' (hoşgörü), 'Heal' (Şifa), 'Shakespeare&Love' gibi... Yani ruh halinize reçeteyi kendiniz belirliyorsunuz. İhtiyaç halinde bir kapsül çekip okuyorsunuz ve bir anda gününüz aydınlanabiliyor. Müthiş bir hediyelik. Bizim gibi edebiyat zengini bir ülkede girişimcilere duyurulur...
Haberin DevamıTAKVİYE CENNETİ
Londra'nın günlük hayatında en zorlayıcı durum 'nakitsizleşme'. Stadyumda, müzikalde, turistik alanların çoğunda sadece kart geçiyor. 14 Temmuz 2024'teki yazımda bahsettiğim gibi nakitsizleşme, hız ve konfor gibi görünse de hayatın içindeki esnekliği yok ediyor. Aman hiç özenmeyin. Bize uygun değil. Londra'nın 2025 versiyonunda en çok dikkat çeken şey ise 'sağlık takviyesi kültürü'nün geldiği boyut. Eczanelerde sayısız ve daha önce ihtiyacınızın olduğundan haberiniz bile olmayan takviye seçenekleri var. Kozmetik marketlerde her ürünün içeriğini telefondan kontrol edebiliyorsunuz. Bu şeffaflık ve ürün gamı, şehirdeki bilinç düzeyini, sağlık, güzellik ve longevity'ye verilen önemi anlatıyor. Müziklerini Elton John'un hazırladığı Şeytan Prada Giyer müzikali, bu sonbaharda şehrin en hit kültürel aktivitesi. Kostümler, ışıklarla tam bir moda sahnesine ışınlanıyorsunuz. Salonun doluluğu ve coşkusu, kentin kültürel kalitesini yansıtmaya yetiyor... Bu müzikal dünya turnesine çıkarsa bize de muhakkak gelmeli.