Bir meslek olarak: Metres caydırıcı

Yanlış duymadınız: Çin'de 'metres caydırıcı' diye bir meslek var. Görevleri, evlilik dışı ilişkiye karışan üçüncü kişiyi ikna edip evliliği kurtarmak. İlk kez 'Mistress Dispeller' adlı belgesel filmde karşılaştım. Önce kurgusal sandım ama Çin'de tam zamanlı yapılan gerçek bir işmiş. Son yıllarda ülkede boşanma oranları hızla artarken evlilikler azalıyor. Bu durum 'aşk endüstrisi' denen bir alan doğurmuş: Devlet destekli evlilik kursları, danışmanlık hizmetleri, çöpçatanlık ajansları… Metres caydırıcılığı da bunun bir parçası. Sistem şöyle işliyor: Bir kadın kocasının ilişkisini fark edince başvuruyor. Uzman, erkeğin hayatına tesadüfen giriyor. Eski bir arkadaş, danışman ya da öğretmen gibi. Yakınlık kurarak güven kazanıyor. Kadın da bu oyunun parçası oluyor. Kavga, kriz gibi durumlarla adamın uzmana yönelmesini sağlıyor. Uzman gerektiğinde metresle de tanışıyor. Ona değersizlik hissettirilerek ilişkiden vazgeçmesi, adama da ailesinin değerini hatırlatması hedefleniyor. Suçlayıcı bir dil kullanılmıyor. Uzman bir yandan dedektif, psikolog, oyuncu, manipülatör gibi çalışıyor. Süreç uzun ve sabır gerektiriyor. Özellikle orta yaşlı erkekler, bu yeni tanışıklıkları sorgulamadığı için daha kolay etkileniyor. Peki neden bu kadar dolaylı yöntem

Haberin Devamı

AMAÇ ŞEREFİ KORUMAK

Bunun cevabı Çin kültüründeki 'mianzi' yani 'yüz' kavramında. Yüz, toplumsal değer ve itibar demek. Yüz kaybetmek, onur kaybetmek anlamına geliyor. Bu nedenle aldatma gibi meselelerde doğrudan yüzleşmek yerine kimsenin onurunu kırmadan çözüm aranıyor. Evlilik dışı ilişki açığa çıkarılmıyor. Üçüncü bir aracıyla gizlice sonlandırılmaya çalışılıyor. Batı'daki terapi kültürü ise Çin'de pek karşılık bulmuyor. Çünkü özel hayatı yabancıya açmak da yüz kaybı sayılıyor. Boşanmak, özellikle kadının ailesi için ağır bir durum. Erkeği doğrudan yakalamak, onun yüzünü kaybettirmek demek. Dolaylı çözüm yolları bu yüzden daha kabul edilebilir. 'Kol kırılır yen içinde kalır' anlayışını andırıyor. Bu kültürel yaklaşımdan haberdar olduğuma sevindim. Günlük hayatta ben de çatışma durumunda doğrudan yüzleşmek yerine dolaylı yolları tercih ediyorum. Sözler yerine davranışları daha üstün ve insan onuruna uygun buluyorum. Bu bazen yanlış anlaşılabiliyor. Hele de bizim gibi doğu-batı kültür çatışmasının ortasında bir coğrafyadaysanız. Bana göre bir şeyi dayatmak, dikte etmek, şikayetçi olmak 'hızlı çözüm' veya 'rahatlama' getirse de hem kısa vadeli hem kırıcı hem de yetersizlikle ilgili. Dolaylı yollar ise daha yapıcı, yaratıcı ve saygılı geliyor. Bu yüzden Çin kültüründeki bu bakış açısı, kendi yaşam tarzımla beklemediğim bir yakınlık kurmamı sağladı.

Haberin Devamı

İSTANBUL'DA MODA ATAĞI

En sevmediğim yaklaşımlardan biri de moda söz konusu olunca "Bizim de bir Milano olmamamız için engel yok" diyen, kendini iyi bir şey söylüyormuş zanneden yarı cahiller. Biz İstanbul'uz. Başka bir yer olmamıza gerek yok. Bu hafta İstanbul Fuar Merkezi'ndeki IFCO'ya katıldım. Avrupa'nın en büyük hazır giyim ve moda fuarı. 8. kez düzenlendi. Bugüne kadar 165 ülkeden 195 bin ziyaretçi ağırlamışız. Rakamlar, hazır giyimdeki gücümüzü anlatmaya yetiyor zaten. Bu kez fuarın en özel bölümü 'The Core İstanbul' oldu. Burada 24 Türk tasarımcının tasarımları sergilendi. Hem geçmiş hem de yeni nesil isimlerin işleri bir arada Türkiye özel vitrini gibiydi. Amaç, Türk modasının dünyaya açılan iddiasını göstermek.