Açlığın matematiği: Gazze nasıl kıtlığa mahkum edildi

Gazze'deki açlık bir doğal felaket değil. Adım adım planlanmış bir kriz. Gazzeliler dışarı çıkamadığı gibi savaş, tarımı da bitirdi. İsrail balıkçılığı da yasakladı. Gıdada yardımlara mahkum edildiler.

Guardian gazetesinin kıdemli Ortadoğu gazetecisi Emma Graham-Harrison, Gazze'deki kıtlığın İsrail tarafından nasıl sistematik olarak yaratıldığını, verilerle ve doğrudan İsrail'in kendi belgeleriyle ortaya koydu. Bunu aktarmayı boynumun borcu bildim. Gazze'ye yardım geçişlerini kontrol eden İsrail kurumu COGAT (Koordinasyon ve Bağlantı Kurumu), 2006'da Filistinlilerin günlük ortalama 2 bin 279 kaloriye ihtiyaç duyduğunu hesaplamıştı. Bu da kişi başı 1.836 kg gıdayla sağlanabiliyor. BM güncel verileri, kişi başı günde en az 1 kg kuru-konserve gıda gerektiğini söylüyor. BM'yi esas alırsak 2.1 milyon nüfus için ayda 62 bin ton gıda gerekiyor. Mart-Haziran 2025 arasında İsrail, yalnızca 56 bin ton gıda girişine izin verdi. Bu, minimum ihtiyacın dörtte biri bile değil! Martnisanda hiçbir gıda girmedi.

Haberin Devamı

AÇLIĞI SİLAH OLARAK KULLANIYOR

Ocak-şubattaki geçici yardımlar kıtlığı bir nebze frenlemişti. Mayıs yardımları açlığı yavaşlattı ama durdurmadı. Airdrop'lar (havadan gıda yardımları) yapıldı ama denize düşen yardımlara ulaşmaya çalışan 12 kişi denizde boğuldu, 5 kişi üzerine yardım paleti düşerek öldü. Savaşın ilk 21 ayında yalnızca 104 gün yardım atımı yapıldı. Bu da yalnızca 4 günlük gıda sağladı. İsrail merkezli hak örgütü B'Tselem'e göre Gazze'de açlık silah olarak kullanılıyor. B'Tselem, "Resmi ve açıkça ilan edilmiş bir aç bırakma politikası" diyor. İsrail ne kadar gıda gerektiğini biliyor ve ne kadar gönderildiğini biliyor. Geçmişte açlıktan ölmeden yaşanabilecek minimum düzeyi belirlemek için veri kullanıyordu. Artık ihtiyaç duyulan kalori ile giren gıda arasındaki devasa fark, farklı bir hesap yaptıklarını gösteriyor. Bu, ne iklimle ne tarımla ne ekonomiyle ne doğal afetle alakası olan; yalnızca insan eliyle yaratılmış bir kıtlık...

KÖTÜLER NEDEN KAZANIYOR

İsrail'in uyguladığı zulüm, hepimizi sarsıyor. Tüm dünya insanları elimiz kolumuz bağlı hissediyoruz. Yalnızca bu değil; çocuklara, kadınlara, hayvanlara uygulanan işkenceler, gücünün yettiğini dolandırmaya kalkan sahtekarlarla sanki her an düzenli olarak bir insanlık sınavına tabii tutuluyoruz. Tüm masalarda sohbetler bu konulara varıyor... Sahi, tablo bu kadar karanlık mı Gerçekten hep kötüler mi kazanıyor Geçen aylarda Tasavvuf araştırmacısı yazar Cemalnur Sargut'la buluşmamda bu konu geçmişti. Cemalnur Hoca, "Bakın çocuklar, dünyada ne kadar cemal (güzellik) varsa, o kadar da celal (hiddet) vardır" demişti. Derin bir sessizlik olmuştu. Bazı insanlar, bizlere 'salt kötülük' gelen şeylerden hoşlanıyor. Fıtratları böyle. Vicdan sahipleri ne kadar çoksa zulmeden de o kadar çok oluyor dünyada. İyi de bu bizi avutmaya yetiyor mu Şimdi bu ikileme modern zamanların rehberi sayılan kuantum terapistlerinin yorumuyla da bakalım.