3Y ile mücadele edeceğiz dediler yozlaşma da eklendi 3Y oldu 4Y

Ersin Kalaycıoğlu, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirdikten sonra ABD'de Iowa Üniversitesi siyaset bilimi bölümünde yüksek lisans ve doktora yapmış, Boğaziçi Üniversitesi siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler bölümünde, Sabancı Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak çalışmış, 2004-2007 yılları arasında Işık Üniversitesi rektörlüğü görevini yürütmüştür. İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı ve Bilim Akademisi Üyesi olan Prof. Ersin Kalaycıoğlu yurt içinde ve dışında birçok akademik ve idari görevde bulunmuş, Türkiye çapında çeşitli sosyal araştırmalar yapmış ve bunların sonuçlarını rapor, kitap ve makale olarak yayınlamıştır.Acaba büyük bir ilgiyle izlenen CHP'nin 2'inci Yüzyıl Vizyonu toplantısında yapılan önemli açıklamalar çoğunluk tarafından anlaşıldı mı Acaba söylenenler kolayca uygulanabilecek mi Acaba 6'lı masada veya Millet İttifakı'nda "cumhurbaşkanı adayı" ile ilgili gerçekten bir sorun çıkabilir mi, çıkması siyaseti nasıl etkiler CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yabancı danışman almasını eleştirenlerin haklılık payı nedir Zirve yapan enflasyonda daha çok kişinin alışveriş ettiği "üç harfli" zincir marketler neden birdenbire büyük sorun olarak ortaya çıktı Bunları ve "doğru cevabını" merak ettiğimiz diğer konuları Türkiye'nin en deneyimli siyaset bilimcilerinden biriyle, Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu ile konuştum.6'LI İTTİFAKIN BİRÇOK KONUDA ANLAŞMIŞ OLMALARINI BAŞARI OLARAK GÖRÜYORUM? Sayın Kalaycıoğlu, televizyon tartışma programlarında da, halkın kendi arasında yaptığı konuşmalarda da 6'lı masada seçime kadar özellikle cumhurbaşkanı adaylığı konusunda- bir sorun çıkıp çıkmayacağı sık sık yer alıyor, "muhalefet partilerinin anlaşmazlığa düşmeye hakkı yok" diyorlar. Siz nasıl görüyorsunuz, seçime 6 ay gibi bir zaman kaldı, sorunsuz olarak yola devam edecekler miBence 6'lı ittifakın şu ana kadar gösterdiği performans çok iyi, bu kadar süre birçok konu üzerinde anlaşabilmiş olmalarını başarı olarak görüyorum. Türkiye'nin şu andaki rejimi demokrasi değil, koalisyonlar demokrasilerde düzgün çalışır, onun dışındaki koşullarda koalisyonların düzgün çalışması son derece zordur -6'lı ittifaka da bir tür koalisyon olarak bakmak mümkün- çünkü burada haksız rekabet söz konusudur, yani iktidar olan parti elindeki imkanları kullanarak muhalefet pozisyonu oynamakta olanlar üzerine çok ağır bir takım yaptırımlarla yüklenebilecek kapasitededir ve zaman zaman da bunları yapabilmektedir. Aynı zamanda unutmayın ki iktidarın elinde çok büyük bir medya gücü var, onu daseferber ederekçok etkili bir şekilde "gerçek ötesi söylem" kullanıyor. Gerçekle ilişkisi ne olduğu belli olmayan açıklamaları en yetkili ağızlardan arka arkaya duyabiliyorsunuz. Böyle bir ortamda 6 partinin arasındaki ilişkilerde bugünkü standartta bir sürekliliği sağlayabilmiş olmaları benim tahmin etmediğim bir gelişmeydi, onun için gördüklerimin tahminlerimin ötesinde olduğunu düşünüyorum. Zaman zaman gerginlikler olabilir, bunları doğal kabul etmek gerekir. Seçime doğru hem iktidar partisiyle ve iktidar partisinin diğer ittifak üyesiyle, hem de 6'lı masanın üyeleri arasındaki çeşitli ilişkilerde bu gerilimin çok daha artmasını beklemeniz lazım.BİR GÜNAH KEÇİSİ BULUNUYOR, ONA SALDIRARAK GÜNDEM DEĞİŞTİRİLİYOR!? Daha fazla gerilime millet dayanamayacakDaha biz hiçbir şey görmedik, daha yeni başlıyoruz. Daha ne tür tartışmalar, ne suçlamalar yapılacak, "gerçek olup olmadığı belli olmayan hangi iddialar" ortaya çıkacak, ne tür komplolardan bahsedilecek bunları bilmiyoruz. "Ülkeyi bölerek yönetmek" çok eski bir taktiktir, şu anda ülkeyi "böl-yönet" taktiğine göre yöneten bir iktidar var ve bunu öncelikle kültürel ayırımlar üzerinden yapıyor, çünkü bu çok etkili. Bir sorunla karşılaşıldığında her konuda ve her fırsatta bölüp ayrıştırabileceği bir kişi veya kesim bulunuyor, kendi kadrolarının ona saldırması sağlanıyor, seçilen kesim veya kişiler hedef oluyor, dolayısıyla ülkede gündem değişiyor. İç ve dış politikadaki en önemli gelişmeler, ekonominin ürettiği problemler, hayat pahalılığı, işsizlik gibi konular ikinci plana itiliyor, onların yerini bu yapay gündemler alıyor. Konu başörtüsü, Ayasofya, PKK, her şey olabilir, yöntem aynı, her konuda böl-yönet taktiğini görüyorsunuz. Öfkelenmiş kitlelere bir hedef gösterilerek dikkatler başka tarafa yönlendiriliyor. Çok vahim olaylar var, bir cemaatte 6 yaşında kız çocuğu evlendirilmiş, bundan daha önemli ne olabilir, bu konuşulmuyor. Din ve mezhep ayrılıkları, aynı zamanda muhafazakarlarla sekülerler arasındaki ayırım, etnik milliyetçiler arasındaki farklılıklar, her türlü simgeye başvurarak ve gerçek olan veya olmayan isnatları arka arkaya sıralayarak çok sayıda olayla karşı karşıya bırakılmamız söz konusu. Buna ne kadar dayanılabilecek, ne kadar sürdürülebilecek, onu da göreceğiz zaman içinde.EN UZUN İSTİKRARLI ÇALIŞAN DEMOKRASİLERİNBÜYÜK ÇOĞUNLUĞUPARLAMENTER DEMOKRASİDİR!? 6'lı masanın anayasa önerisine Cumhur İttifakı ortaklarından ağır eleştiriler geldi, MHP Genel Başkanı yine "Zillet ittifakı, bunlardan bir halt olmaz" gibi sözler söyledi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde cumhurbaşkanı yürütme organıdır, bunu halk seçmesin istiyorlar" dedi.Demokraside yürütmenin halk tarafından seçilmesini büyük bir erdem olarak ortaya çıkaran ne demokrasi teorisinde bir sav var, ne de uygulamada herhangi bir şekilde bu tür demokrasilerin üstünlüğüne veyaayrıcalığınaişaret eden birkanıt var. Dünyada en uzun sürede istikrarlı çalıştığını gösteren demokrasilerinhemenhepsi parlamenter demokrasidir. Başkanlık rejimleri içerisinde çok küçük Latin Amerika devletleri dışındadefosuz (flawless) olarak kabul edilen yok. Siyaset bilimi araştırmalarında,özelliklethe EconomistDemocracy Index'inegöre başta ABD olmak üzere "yürütmeyi doğrudan halkoyuyla seçen ülkelerin" demokrasilerinin hepsi defolu demokrasiler, öyle kabul ediliyorlar. Bekir Bozdağ'ın yaptığı tipik popülizmdir, demokrasinin beşiği Britanya ve İsviçre'dir, çağdaş liberal demokrasilerin tümü ya çoğunlukçu Britanya parlamenter demokrasisi, ya da İsviçre'de uygulanan çoğulcu parlamenter demokrasiden çıkmıştır. Çağdaş demokrasilerin olmazsa olmaz koşulları arasında devlet başkanının doğrudan halkoyuyla seçilmesi yoktur. Asıl olan yasama meclisinin halkın oyuyla dürüst, adil ve özgür seçimlerle seçilmesidir. Devlet başkanı doğrudan halkoyuyla seçilmese de, ya İsveç veya Hollanda'da ya da Britanya'da olduğu gibi ırsi olarak kralkraliçe devlet başkanı olsa dabunlar sistemin demokrasi olarak çalışmasını etkilemez. Burada halk dalkavukluğu yapılarak demokrasinin çalışmasını zora koşma gayreti var, yasama yerine "Başkan da halkoyuyla seçildi, siyasal kararları o versin" demeye getiriliyor. Oysa demokrasi halkın siyasi kararların alınmasını izleyebildiği, görebildiği şeffaf bir yönetim gerektirir. Başkan tek başına karar aldığında bu şeffaflık ortadan kalkar, nasıl karar verildiği anlaşılmaz, bu da sistemin demokrasi olarak çalışmasını engeller.CUMHURBAŞKANINI ISRARLA KENDİ SEÇMESİ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNEN BİR SEÇMEN KİTLESİ VAR!? 6'lı masanın hazırladığı anayasada cumhurbaşkanını yine halk seçiyor, bu parlamenter sisteme uygun mu "Yarı başkanlık" sisteminde bunun olabileceğini söyleyen anayasa hukukçuları var.Evet, bu önerilen sistem yapı itibarıyla yarı başkanlık sistemi. Hem başkanın doğrudan halkoyuyla, hem de yasamanın doğrudan halkoyuyla seçildiği, meclisin içinden ve ona karşı sorumlu olan bir hükümetin (başbakanvebakanlar kurulunun) çıktığı sisteme 'yarı başkanlık' diyoruz. Bu önerilen yeni düzenlemeyapısı itibarıylayarı-başkanlık rejimi içeriğinde. Ancak cumhurbaşkanını ısrarla kendi seçmesi gerektiğini düşünen bir seçmen kitlesiçoğunluğuvar. Onun için muhalefet "Meclis'in seçtiği cumhurbaşkanı" uygulamasına dönmeyi teklif etmekten çekinmiş gibi görünüyor. Aynı zamanda seçmen Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini de fazla buluyor, onun için cumhurbaşkanı yetkilerini parlamenter rejimle uyumlu hale getirip, seçmenin doğrudan oyuyla seçilmesine fırsat verme öneriliyor. Bu makul, Singapur veya İzlanda gibi ülkelerde bu uygulama var zaten. Temel endişe burada herhangi bir "çift başlılık" olmaması, siyasal kararlarda keyfiliğin önüne geçilmesi, karar alma sürecinin şeffaf olmasının, halkın kolayca izlemesi ve tepki vermesinin mümkün olmasının sağlanmasıdır. Bunlar başarılırsa tekrar demokrasi yoluna döneriz.ADALET BAKANI'NIN SÖYLEDİKLERİNİN TAMAMI GERÇEK DIŞIDIR!? Adalet Bakanı 6'lı masanın anayasa düzenlemesi için "Milli iradeyi zayıflatan, milli iradenin elindeki gücün bir kısmını gasp etmek isteyen" ifadesini kullanmış ve "Bu yetki hiçbir zaman Türk halkının elinden alınamayacaktır. Cumhurbaşkanı şu anda yürütme organı, yürütme organını halkın seçmesinden korkuyorlar" diyor.Böyle bir şey yok, bunların tamamı gerçek dışıdır.Kim neden korkuyor Bugünkü neo-patrimonyal sultanizm mahiyetindeki sistemçalışmıyor,sorunburada. Muazzam bir problem yarattı, Türkiye'nin demokrasi olma özelliğini ortadan kaldırdı. "Sultanizm" denmesinin nedeni bu zaten. 2017 referandumuyla öyle bir yapı ortaya çıktı ki seçilen cumhurbaşkanının hesap verme gibi bir durumu söz konusu değil, yargıya hesap vermediği gibi aynı zamandayasamaya dahesap vermiyor. Anayasa madde 8, "Yürütme cumhurbaşkanıdır" diyor. Yürütme organı lağvedildi, yürütme (hükümet, bakanlar kurulu) bir kişiden ibaret; Cumhurbaşkanı, o kadar. Onun dışında hiç kimse yürütme yetkisini Cumhurbaşkanı vermediği takdirde kullanamıyor. Bu yapı aynı zamanda hesap vermesi mümkünolmayan bir içerikte, hiçbirmekanizmayla denetlenmiyor ve dengelenmiyor, onun için demokrasi değil.BU KOŞULLARDA TÜRKİYE DEMOKRASİ OLARAK KABUL EDİLMİYOR!? Bekir Bozdağ, 6'lı masanın anayasa düzenlemesinde "Yüzde 501'le seçilen bir cumhurbaşkanı, altında belki yüzde 20-25'le seçilen başbakan olacak. Bu, cumhurbaşkanını sembolik hale getirmek isteyenlerin hedefine hizmet etmez" diyor.Efendim Fransa'da da aynısı oluyor, Finlandiya'da da senelerce aynısı oldu. Doğu Avrupa ülkelerinde de yarı başkanlıkla yönetilenlerin hepsinde aynı durum var. Cumhurbaşkanı seçiliyor, anayasadaki yetkileri çerçevesinde görev yapıyor, başbakanın yetkileri başka türlü tanımlanıyor, cumhurbaşkanının yetkileri başka türlü tanımlanıyor. Demokrasiye aykırı olan bir tarafı yok, demokrasi öyle basit bir aritmetiğe indirilebilecek bir şey değil. Çünkü demokrasi sadece seçimle iktidara gelmiş olanların meşru olduğu bir rejim değil, aynı zamanda insan hakları ve özgürlüklerin korunduğu bir rejim. Yüzde kaçla seçilirse seçilsin gerek yargı, gerek yasama, gerek medya, sivil toplum ve gerekse seçmene yaptıkları her tasarruf, her siyasi karar dolayısıylaseçilenlerinhesap verme yükümlülüğü altında oldukları bir rejim, eğer hesap vermiyorsa demokrasi değildir. Bu konuda yazılmışkitaplardan Borowiak'ın Accountability and Democracy (Oxford Univ. Pressi 2011) kitabınınilk cümlesi şöyle başlıyor: "Hesap sorulamayan demokrasi istibdattır." Cumhurbaşkanı halkın oyuyla seçiliyor, öyleyse istediğini yapar anlayışı demokrasi değildir. Cumhurbaşkanı Anayasa'da tanımlanan yetkilere uymak, o yetkilerin içinde kalmak zorundadır, şu anda bir sınırı yok. İstanbul Sözleşmesi'nden çıktı, oysa Anayasa'da ona verilmiş böyle bir hak yok, bu keyfi yönetimdir. Bu koşullarda Türkiye'nin demokrasi olarak kabul edilmesi mümkün değil, zaten edilmiyor.ADİL OLMAYAN ŞARTLARDA YAPILMIŞ SEÇİM HİÇBİR ŞEY İFADE ETMEZ!Seçim demokrasiyi yaratmaz, seçimin adil yarışma koşulları içerisinde olması lazım, serbest olması lazım, ifade özgürlüğünün tam ve mükemmel olması lazım, siyaset bilimi bunlar olmadan yapılan seçimle seçilen kişinin demokratik bir seçimle seçildiğini kabul etmiyor. 2015'ten beri verilen uluslararası raporların hiçbirinde Türkiye demokratik seçim yapmış olan veya yapabilecek bir ülke konumunda değil. Buşartlaraltında seçim yapsanız ne fark edecek Kim Jong-Un, Kuzey Kore'de yüzde 100'le seçiliyor, dünyanın en demokratik ülkesi mi diyeceğiz, bu nasıl mantık ben anlamıyorum. Her şey seçime indirgeniyor, şartlar ne olursa olsun seçim varsa demokrasi var deniyor. Usulsüzlük olan bir seçim yapılmışsa demokrasi var denebilir mi 6'lı masa önerisinde "Bunu değiştireceğiz" diyor, bu öneri demokrasi önerisidir.MUHALEFETİN BİRLİK İÇİNDE HAREKET ETMESİ TÜRKİYE'NİN YARARINA? 6'lı masada cumhurbaşkanı adaylığı konusunda bir gizli çekişme var gibi görünüyor ve bu sık sık tartışma ortamlarında konu oluyor, siz bu görüntü için ne diyorsunuz 6'lı masa bozulabilir mi, bozulursa ne olur6'lı masa bozulursa muhalefetin iktidarı değiştirme gücü muhtemelen bir miktar azalır. Çünkü temel itibarıyla 2018'de olduğu gibi çok sayıda aday çıkaracaklardır, o zaman adaylar doğal olarak birbirlerine karşı da yarışacaklardır, dolayısıyla demokrasiyle otoriterlik arasındaki tercih daha muğlak hale gelecek ve seçmenin kafasının daha fazla karışması riski ortaya çıkacaktır. Onun için muhalefetin bu aşamada olabildiğince birlik içinde hareket etmesi kendi yararına, aynı zamanda Türkiye'nin yararına gibi gözüküyor.Meclis'teki bütçe görüşmeleri gergindi. Vekillere yapılan hakaretler kayıtlara geçti.6'LI MASA ADAYDA UZLAŞABİLİRSE SEÇİM PLATFORMUNDA