Toplum tamamen ayrıştırıldı bu sürdürülebilir bir şey değil

Bir seçimden çıkıyor, diğer seçime hazırlık sürecine giriyoruz, adeta hayatımız seçimden seçime koşmakla geçiyor. Toplum yoruldu, bıktı, artık siyaset durulsun, ülkeye bir barış ve huzur havası gelsin diye bekliyor ancak siyaset hiç de durulacak gibi görünmüyor. Tartışması bitmeyen konuların başında Cumhuriyet Halk Partisi'nde -ve onlardan bile önce bütün medyadaki- değişim tartışmaları, "değişim" talebinin neleri içerdiği, muhalefetin hangi hatalarla seçimi kaybettiği, CHP listelerinden seçime girerek 35 milletvekili kazanan Deva, Gelecek ve Saadet partilerinin kuracağı ittifak, ekonomik krizden çıkılabilecek mi gibi konular var. Acaba merak ettiğimiz, hatta birçok kişinin kızdığı konuların perde arkası gerçekten bizim anladığımız gibi mi, yoksa görmediğimiz veya bilmediğimiz farklı ve önemli noktalar mı var. Bunları Türkiye'de en iyi açıklayacak kişilerden biri engin deneyimi ve Türkiye çapında yaptığı araştırmalarla hepimizin çok iyi tanıdığı Siyaset Bilimci Prof. Dr. Sayın Ersin Kalaycıoğlu'dur. Bugün onunla yaptığım sohbetten çok yararlanacağınıza inanıyorum.Ersin Kalaycıoğlu, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirdikten sonra ABD'de Lowa Üniversitesi siyaset bilimi bölümünde yüksek lisans ve doktora yapmış, Boğaziçi Üniversitesi siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler bölümünde, Sabancı Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak çalışmış, 2004-2007 yılları arasında Işık Üniversitesi rektörlüğü görevini yürütmüştür. İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı ve Bilim Akademisi Üyesi olan Kalaycıoğlu, yurt içinde ve dışında birçok akademik ve idari görevde bulunmuş, Türkiye çapında çeşitli sosyal araştırmalar yapmış ve bunların sonuçlarını rapor, kitap ve makale olarak yayınlamıştır. Kalaycıoğlu halen Sabancı Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi öğretim üyesidir.Sayın Kalaycıoğlu, Anayasa'ya aykırı birçok uygulamayla yapılan son seçimlerde acaba muhalefet partileri baştan bu duruma topluca itiraz ederek "Biz Anayasa'ya aykırı yapılan bir seçime girmeyi kabul etmiyoruz, önce şartları yerine getirin, YSK da kabul etmemesi gereken adımları ve iftiraları önlesin" diyemezler miydiDerlerdi ama o zaman başka bir şey yapacaksınız demektir, demokrasiye dönüş için artık seçimi kullanmayacaksınız, sokak hareketleri, direnişlerle devam edeceksiniz demektir, iktidar "seçimle kazanamayacaklarını anladılar, biz halkımızı davet ediyoruz, seçim yapılacak" diyecektir. Bakın Tunus'ta yüzde 30 katılımlı referandum,Mısır'da yüzde 25 katılımla seçim yaptılar. Yüksek Seçim Kurulu'nun da sonuçta yine nasıl bir karar vereceğini kestirmek zordur.TÜRKİYE'Yİ 2 PARTİ YÖNETİYOR VE DEVLET "PARTİLER DEVLETİ" HALİNE GELİYOR!Bu şartlar altında aynı parti bir 10 yıl daha kalabilir demek midir On yıl da kalır, 20 yıl da kalır, otoriter rejimler belli bir süre gidiyor. Ondan sonra çeşitli şekillerde yok oluyorlar. Bunlar içerisinde toplumu ve devleti tamamen çökertip gidenler var; Venezuela'da, Haiti'de olduğu gibi, çok örnekleri var dünyada. Şu anda Türkiye'de de devlet Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi'nden ibaret, iki parti yönetiyor ve devlet "partiler devleti" haline geliyor.Meclis yok yani. Tabii, Meclis'ten hiç hoşlanmıyorlar, parlamento lafından da hoşlanmıyorlar. Demokrasiyi, parlamenter rejimi yok etme yönünde hareket halindeler çünkü hesap vermek istemiyorlar. Hesap vermek endişesi olmayınca demokrasiyle olan ilişki aşınıyor, sorun orada.Sizce 6'lı Masa'nın seçime etkisi faydalı mı oldu, zararlı mı6'lı Masa bir demokrasi ittifakı olarak kuruldu, bir seçim ittifakı değildi, demokrasi ittifakıydı ve o çok başarılı oldu. Bir arada kaldılar, çalıştılar, bir demokratikleşme projesi geliştirdiler ve bu projeyi raporlar halinde ilan ettiler, hepsi demokrasi projesinin arkasında durdu. "Seçilebilirsek bunu gerçekleştireceğiz" diye bir taahhütte bulundular, bu açıdan son derece olumluydu. Bunların daha sonra bir seçim ittifakına dönüşmesi öngörülmüş müydü, onu bilmiyorum ama o da gerçekleşti, onun başarılı olma şansı belki vardı ama onun için bütün parti teşkilatlarının ve o partilere eğilim gösteren seçmenin canla başla çalışması gerekiyordu, ben onu görmedim.SEÇİMDEKİ CHP LİSTESİ ASLINDA İTTİFAK LİSTESİDİR!Millet İttifakı'nda CHP ve İYİ Parti dışındaki 4 partinin adaylarının sadece CHP listelerinden seçime girmesi doğru muydu sizceOnlar "ittifakın adayları" olarak seçime girdiler, bu seçim partiler arasında olmadı, ittifaklar arasında oldu, ortaya 4-5 ittifak çıktı, onlar yarıştı. Bir tarafta Cumhur İttifakı; onu AKP temsil etti, bu ittifak içindeki partilerin bir kısmı seçime ayrı girdiler, BBP, MHP ve Yeniden Refah Partisi. Onun dışındaki partilerde Yeşiller ve Sol biliyorsunuz birçok yerde TİP'le ortak liste halinde girdi, aynı şekilde Zafer Partisi ve Adalet Partisi'nin içinde bulunduğu Ata İttifakı ortak listeyle girdi, Millet İttifakı da "Cumhuriyet Halk Partisi listesi" olarak girdi. Ama CHP olarak, sadece parti olarak girmedi o, ittifak olarak girdi. Orada Cumhuriyet Halk Partisi "Millet İttifakını" temsil ediyordu. İYİ Parti de belli listelerde CHP ile birlikte girdi, 16 yerde farklı girdi, o da CHP şemsiyesi altında girdi. Yani, Cumhuriyet Halk Partisi orada Millet İttifakı olarak girdi, adı CHP idi ama o Millet İttifakı'ydı. CHP'ye oy verildiği zaman Millet İttifakı'na oy verilmiş oldu ama bu bir kısım CHP'li seçmene de, CHP dışındaki seçmene de tam anlatılamadı. O CHP listesi Cumhuriyet Halk Partisi listesi değildir, İttifak listesidir, ittifak böyle bir şey. Onun için, o listeye sağcı girmiş, solcu girmiş, sırası yüksekmiş bunun bir anlamı yok. İttifakın üyesiyse listeye bir yerden girer sonuç itibarıyla. Onun için biz "CHP'lileri kayıracağız, diğer ittifak üyelerini göstermeyeceğiz" dediğiniz zaman o ittifak yürümez zaten. Orada bir takım görüşmeler, uzlaşmalar söz konusu olmuştur, ona göre liste belirlenmiştir, böyle olacak, başka türlü olamaz. Aynı şey Adalet ve Kalkınma Partisi için de geçerli, çünkü ittifak girdi seçime.BU SEÇİMİN BİR "REJİM REFERANDUMU" OLDUĞU SEÇMENE ANLATILAMADI!Seçim Yasası'nı değiştirdiler, partilerin değil ittifakların girmesi suretiyle bir seçime katıldık, bu seçimin; 1-İttifaklar arası olduğu, 2- Bir rejim referandumu olduğu anlatılamadı seçmene. Seçmenin çok büyük kısmı ortada bir rejim sorunu olduğunu ve bu rejim sorununu oylamakta olduklarının farkında olmadan gidip oy kullandılar.Ama AKP kampanyasını "din ve milliyetçiliği" öne çıkarıp sahiplenme, Millet İttifakı'nı terörle yan yana gösterme temeline oturtmadı mıTabii o şüphesiz, çünkü bir kültürel mücadele içerisindeyiz. Kültürel farklılıklar üzerinden sürdürülen bir çatışma, o çatışma üzerinden oradaki farklı değerler, farklı inançlar, farklı simgeler üzerinden yürütülen bir büyük çatışma var. O çatışmayla ülkeyi bölüyorlar ve yönetiyorlar."Biz varsak din var, biz varsak terörle mücadele ederiz, onlar gelirse PKK ortaya çıkacak" gibi sözlerle seçmeni bu yönde de etkiledikleri görüldü.Evet, PKK'nın burada rolü nedir, onu da bilmiyoruz. HDP'li seçmen üzerinde ne kadar etkili oldu, bir kısmının muhtemelen sandığa gitmesini engellemiş olabilirler. Bu şartlar altında HDP'nin oyu da geçen seçime nazaran düştü biliyorsunuz. Aynı zamanda HDP'nin yargılanıyor olması vs. Onun için o konunun bir kısmı dedektiflik işi, akademik iş değil ama PKK'nın bir rol oynadığını biliyoruz, bir takım açıklamaları filan var, o açıklamalar masum açıklamalar değil ama sonuç itibarıyla iktidarla yapılmış olan bir anlaşmanın sonucu da olabilir ama bunu bilmiyoruz.PKK'NIN AÇIKLAMALARI MUHTEMELEN İKTİDARA DESTEK İÇİNDİ, BİR GÜN ORTAYA ÇIKAR!Birçok kişi HDP'nin (Yeşiller ve Sol) aday çıkarmayışının iktidara yaradığını da söyledi. Aday çıkarsaydı iktidar "Kılıçdaroğlu ile HDP ve PKK arasında yakınlık kuramayacaktı" deniyor. HDP'li Figen Yüksekdağ da "Biz kendi adayımızı çıkarmayı savunduk" dedi.HDP aday çıkarsaydı da iktidar istediği ilişkiyi kurardı, onlara herhangi bir belge, iddiasını ispat filan gerekmiyor. "Bunları PKK'lı gösterelim" diye karar veriyor, gerçekte var olmayan videoları bile gösteriyor, o açıdan fark etmezdi. Bunun gerçek olmadığı biliniyor, gerçek olmadığı halde bu ilişkiyi kurabilmişler, o zamanda kurarlardı, bu durumda da kurarlardı. Buradaki temel mesele şu; belli bir söylem geliştiriyorsunuz ve bu söylemle belli bir mesajı seçmeninize vermek istiyorsunuz, seçmenin kritik bir büyüklüğü o mesaja inanıyorsa, o mesajın içeriğinin gerçek olup olmamasının hiçbir önemi yoktur, "PKK ile ilişkideler" dediler, Cumhuriyet Halk Partisi'nin PKK ile ilişkisi var mı, yok. Olması mümkün mü, değil. Cumhuriyeti kurmuş olan partinin PKK ile ilişkisi olur mu Cumhuriyeti tehdit eden bir hareketle ilişkisi olabilir miPKK'nın açıklamaları muhtemelen AKP'ye, Cumhur İttifakı'na destek içindi, İnşallah bir gün gerçekleri öğreniriz. PKK için amaç ortalığı karıştırmak, amaçları bu. Ama bilimsel olarak bir iddiada bulunmak için belge, gözlem gerekiyor, o da şu anda üzerinde konuşmak mümkün değil.Montajlı videolar ortaya çıktı, Cumhurbaşkanı bunları kabul etti, hiçbir yaptırım olmadığına göre yerel seçimde bu iftiralar bir adım daha ileri götürülürse ne olacak2019 yerel seçimlerinde yapıldı. O seçimlerde iktidar Öcalan'dan mektup getirtti, o okutuldu. Osman Öcalan hayattaydı, TRT'ye çıkarttılar PKK'nın önde gelenlerinden, liderlerinden biri olarak "Binali Yıldırım'a oy verin" dedi. Yani yapıldı, daha ne yapılabilirYerel seçimde muhalefetin çıkaracağı başkan adaylarını PKK'lıların arasına oturtup öyle bir video da yayabilirler.Her şey yapılabilir, her şey mümkün. Yapmayacakları hiçbir şey olduğu kanısında değilim, çünkü buradaki temel çatışma; kültürel olarak ayrışmış olan "din üzerinden, mezhep üzerinden, etnik kimlikler üzerinden ayrışmış" olan seçmeni kendi tarafında tutabilmek için karşı taraf aleyhine her türlü gerçek dışı söylemi geliştirip kullanmak ve tekrar etmekle karşı tarafın herhangi bir şekilde kendi seçmeni üzerinde "muteber olmadığını, inanılmaması gerektiğini, güvenilemeyeceğini" ispat etmek. Ve bunu sürekli olarak hatırlatmak üzerinden bir kampanya sürdürüldü. Bu kampanya aynı şekilde devam edecekmiş gibi duruyor.BU REJİME OY VERDİĞİNİZ SÜRECE OTORİTERLİK DEVAM EDECEK DEMEKTİRAma bu hiçbir siyasi veya hukuki yaptırımı olmadan sonsuza kadar devam mı edecekİktidar değişirse olur, dezenformasyon yasası uygulanır, sonuçları neyse ona göre suçlu bulunurlarsa cezayı alırlar ama bunun dışında olamaz. Çünkü cezai yaptırım uygulayabilecek olanlar herhangi bir şekilde bu tür bir eylemi suç olarak kabul etmiyorlar, dolayısıyla şu anda yapılabilecek bir şey yok. Otoriter rejimlerde hukuk çalışmıyor, Anayasa, kanunlar çalışmıyor. Otoriter rejimden çıkmamız gerekiyor, seçmenin anlamadığı kısmı bu. Bu rejime oy verdiğiniz sürece otoriterlik devam edecek demektir; onun için demokrasiye dönmek için çaba göstermek şart.Oy verenlerin işine geliyor görünüşe bakılırsa.Tabii, muhalefetin şu aşamada bu tür bir propagandaya yanıt üretebilmesi lazım, bunu görmezden gelerek olabildiğince kucaklayıcı bir yaklaşım içerisinde oldular, kucaklayıcı yaklaşım önemliydi, çünkü diğerlerinin bölücü, ayrıştırıcı yaklaşımına karşı bu doğruydu, "Bir arada yaşamamızı temin etmek istiyorsanız bize oy verin, bu şekilde yaşamaya devam etmek istiyorsanız onlara oy verin" dediler. Adalet ve Kalkınma Partisi bu şartlar altında çoğunluğun değil, bütün seçmen arasında yüzde 40 küsurun oyunu almıştır, yüzde 50'den fazlası oy vermemiştir (seçime katılanların yüzde 49.5'unu aldı, bütün seçmenin değil). Ya seçime katılmadı veya oy vermedi ama 50'den fazla seçmen Erdoğan'a oy vermedi. 64-65 milyonun 27 milyon küsurunun oyunu aldı Tayyip Erdoğan, yüzde 43 civarında bir oran yapıyor, o kadar, geri kalan oy vermedi. Seçimde en fazla oy "çoğunluk" değil, arkasında bir çoğunluk yok. Bütün milletin iradesini temsil eden bir iradenin Erdoğan'ın arkasında olduğunu gösteren bir kanıt yok.SEÇİMLER BİTMEDİ, MART'A KADAR MUHALEFETİ YIPRATACAK İKTİDAR PROPAGANDASI DEVAM EDECEK!İktidar medyası hemen CHP'yi alabildiğine hatta medya sınırlarını aşarak eleştiren bir faaliyete girişti ama buna muhalefeti destekleyen medya da katıldı.Onları da bir şekilde kendi içerisinden hareketlendirmeye çalışacak mesajlar yaymak suretiyle muhalefet içerisinde bir bunalım yaratmak ve muhalefeti "Bunlar kendi aralarında kavga ediyorlar, birbirlerine düştüler" şeklinde göstermek için böyle bir yola girdiler. Bu da seçim propagandasının sürdüğünü gösteriyor. Zaten şu anda seçimler bitmedi ki, 2024 Mart'a kadar seçim var, onun için bu propaganda devam edecek. Gelecek Nisan'dan itibaren belki biraz propaganda dışında bir aşamaya varabiliriz, o da ne olacak o zaman göreceğiz.AYRIŞTIRMA VE ÇATIŞTIRMANIN MİLLİ BİRLİĞE VERDİĞİ ZARAR YETERİNCE ANLATILAMADI!Bir seçim daha olduğuna göre sormak isterim, siz muhalefetin yaptığı hangi uygulamaları veya açıklamaları sakıncalı buldunuz seçim öncesindeMuhalefetin yaptıkları muhalefet açısından ve muhalefetin ortaya koyduğu program açısından tutarlıydı, orada bir sorun yok. Sorun, muhalefetin bunları bir blok olarak yani Millet İttifakı'nın üyeleri, Özgürlük ve Emek İttifakı'nın üyeleri, diğer ittifakların üyeleri kendi seçmen tabanlarına ve karşılarındaki seçmen tabanına anlatmakta yeterince etkili olamadılar. Bunların bir çoğu yeni partiler, teşkilatları daha çok yeni, etkili bir şekilde çalışma imkanı bulabilmiş değiller, bir çoğunun (DEVA, Gelecek gibi) henüz seçim tecrübesi yok, aynı şekilde bildiğim kadarıyla Zafer Partisi'nin yok, Yeşiller ve Sol ilk defa ortaya çıkmış bir parti, ne derece seçmene ulaşabildi onu da bilmiyoruz, bunlar hep zafiyet. Dolayısıyla kendi propagandalarını ve kendileriyle karşı karşıya bulunan Cumhur İttifakı'nın ortaya çıkartmış olduğu çeşitli sorunları anlatmakta ve bunların ne kadar önemli, vahim sorunlar olduğunu, rejim sorunumuzun ne kadar ciddi olduğunu, ülkenin esas itibarıyla milli birlik ve beraberliğini bu şekilde ayrıştırma ve çatıştırmanın ne kadar zedelemekte olduğunu anlatamadılar. Esas sorun, teşkilatların yeterince etkili olamaması ve çalışamamasıdır.CHP ve İYİ Parti liderleri, ekipleri yeterince anlatmadı mıAnlattılar, "Biz helalleşme istiyoruz", kalp işareti kullanarak birlik istiyoruz, bize katılın birleşerek büyümek istiyoruz vs. bütün bunlar daha fazla anlatılabilseydi seçmen üzerindeki etkisi farklı olacaktı ama bunları anlatmanız için Türkiye'nin her yerinde etkili olacak teşkilatlarınız olması lazım. Seçmenle empati kurmuş olan, çok yakından ilişki içinde bulunan ve çok etkili olarak çalışan teşkilatlara ihtiyacınız var, CHP teşkilatı tek başına bunun için yeterli değildir. Cumhuriyet Halk Partisi'nin içinde bulunduğu ideolojik konum seçmenin önemli bir kısmının uzağında kalıyor. Oradan gelerek o seçmeni etkileyebilmesi, hele onun söylemini bu kadar karalayan bir seçim propagandası varken; "Bunlara güvenmeyin, bunlar karşı kamptandır, düşmandır, teröristtir, ahlaksızdır, dinsizdir, ihanet içindedir" filan diye bir kampanya sürerken bu çok kolay değildi.İYİ PARTİ'NİN BULUNDUĞU POZİSYON ORTALAMA SEÇMENE EN YAKIN OLAN POZİSYON!Burada esas itibarıyla kritik rol oynayabilecek parti İyi Parti'ydi. İyi Parti'nin ideolojik konumu Türkiye'deki seçmen ortalamasına en yakın olan konumdur. Bizim seçim öncesi Ali Çarkoğlu, Mert Moral ve Erdem Aytaç'la yapmış olduğumuz seçim araştırması var, o araştırmada çıkan sonuç "İYİ Parti'nin bulunduğu pozisyon ortalama (medyan) seçmenin bulunduğu pozisyona fevkalade yakın. En yakın olan pozisyon." Şimdi, orada tam durduğu ideolojik noktada 2018 seçimleri sonunda yüzde 20 seçmen var. O yüzde 20 seçmeni kendisine bağlayıp kendisiyle birlikte hareket etmesini sağlayabilecek başarıyı gösteremedi, o seçmen sayısı 2023'te yarı yarıya inmiş vaziyette. O zaman yüzde 27 gibi hesaplıyoruz, şimdi yüzde 13 gibi.İYİ PARTİ'YE OY VEREN MERKEZ SAĞ SEÇMEN AŞIRI SAĞA KAÇMIŞ DURUMDA!Merkez sağ seçmenMerkez sağ. Bu seçmen oradan daha sağa kaçtı, daha aşırı sağa kaçmış durumda. Orada yüzde 27 oy potansiyeli varken yüzde 9 aldı, üçte birini alabildi. Onunla beraber eski partilerden yakın pozisyonda olan Saadet Partisi var, teşkilatının bir ölçüde tecrübeli olması lazım, o da oy çekebilirdi, o da oyunu Yeniden Refah'a kaybetti. İYİ Parti yüzde 9 yerine yüzde 13-14 alabilseydi, Yeşil Sol yüzde 12-13 alsaydı TBMM çoğunluğu bugün Millet İttifakı'nın elindeydi ve bugün başka bir şey konuşuyor olurduk. Burada gördüğümüz mesele kritik rol oynayabilecek partilerin bu rolü iyi oynayamamaları ve teşkilatlarının iyi çalışmaması dolayısıyla kendilerine teveccüh edebilecek seçmeni kaçırmış olmaları.Bunun sonucunda çok daha kutuplaşmış bir Türkiye var şu anda. Elimizdeki verilere göre seçmenin ideolojik pozisyonu; yüzde 35'i aşırı sağda, yüzde 20 - 25'i aşırı solda, yüzde 20'si kadarı merkezde, merkez sağ ve merkez sol hemen hemen çökmüş durumda (yüzde 10-13 merkez sol, yüzde 10-13 merkez sağ). Buralar boşalmış, aşırı sağ ve aşırı sola doğru gitmiş durumda. Şu anda Türkiye'nin seçmeninin "genel kitleyi ortaklaşa bir değer etrafında temsil eden" herhangi bir zihniyet veya ideolojik pozisyon yok, ortak bir değer yok. Tamamen ayrışmış durumdayız, tamamen. Bu sürdürülebilecek bir şey değildir, böyle devam edersek biz milli devlet olarak yolumuza devam edemeyiz, açıkça söyleyeyim. Bu ülke çok yakında çok daha feci şekilde birbiriyle kapışabilir, şu anda inanılmaz bir düşmanlaştırma içindeyiz ve değerler itibarıyla tamamen kopmuş durumdayız. Farklı farklı topluluklar oluşmuş vaziyette ve birbirlerini düşman olarak görüyorlar. Birbirleriyle empati kuramıyorlar, ortaklaşa herhangi bir şey duymuyorlar, bu giderek bencilleşen ve karşı tarafı umursamayan seçmen demek. Toplumlar bencillik üzerinde yaşayamazlar, bir takım ortak değerleri olmak zorundadır.TOPLUM OLARAK YOLUMUZA DEVAM ETMEKTE ZORLANACAĞIZ!Başta Cumhur İttifakı olmak üzere siyasiler bunu becerdiler, muazzam bir şekilde ayrıştırdılar ve o ayrıştırma Türkiye'yi şu anda bir arada kalmayı fevkalade zorlaştıran bir hale getirdi. Toplum olarak yolumuza devam etmekte çok zorlanacağız.HER TARTIŞMA KAOS DEĞİLDİR, DEMOKRASİ TARTIŞMA REJİMİDİR!CHP'nin kendi içinde yaptığı başkanlık tartışmaları, adayların Genel Başkan Kılıçdaroğlu'yla konuşmaları topluma yansıyor. Sizce bunlar partiye zarar vermiyor mu Siz bu açıktan açığa yapılan tartışmaları nasıl buluyorsunuzBunlar açıktan açığa değil partide yapılan tartışmalardır, medya sorduğu zaman onlara da söylüyorlar. CHP görece olarak kurumsallaşmış bir parti, bunun içerisinde farklı fraksiyonlar, hizipler,