İletişim Başkanlığı bu yetkiyi nereden alıyor

Son 20 yılda 1000'e yakın maden işçisi maden facialarında hayatını kaybetmiş, bu faciaların çoğu ihmalden, riske rağmen önlem alınmamasından kaynaklandı ama kayıplar için "kader" veya "fıtrat" sözcüklerini duydu Türkiye. Bartın faciası için de böyle dendi. Bu maden kazalarında sorumlulardan sadece birkaçı ceza aldı, son faciada hiçbir tutuklama yok. Öte yandan, Bartın'daki olayla aynı sıralarda AKP ve MHP oylarıyla Meclis'ten "Dezenformasyon Yasası" diye bir sansür yasası geçirildi ki sosyal medyada görüş paylaşanlar ve medya için tehlikesi daha uygulama başlamadan, "Dezenformasyon Bülteni" diye yayınladıkları duyurulardan hemen belli oldu, gerçekler tamamen şekil değiştirebiliyor. Sadece tehlike mi belli oldu, hayır, hedef gösterilen isimlere ve yazılanlara bakınca maden facialarında sorumlulara, dev yolsuzlukları yapanlara verilmeyen cezaların sosyal medyada yazılan basit bir cümle için "istenen kişilere" verilebileceği de somut örneklerle görüldü. Benzeri görülmemiş ve bazılarımızın hala durumun ciddiyetinin farkında olmadığı medya ve sosyal medya sansür yasasını Türkiye'nin en deneyimli ceza hukukçularından Prof. Dr. Sayın Ümit Kocasakal'la konuştum.Yurt içi ve dışından çok sayıda ödüle sahip olan Prof. Dr. Ümit Kocasakal, 2010-2016 yılları arasında 3 kez dünyanın en büyük barosu olan İstanbul Barosu Başkanı seçilmiş, 2016'da tekrar aday olmamıştır. Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi "Ceza ve Ceza Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı" görevini sürdürmekte, Galatasaray Üniversitesi ve Yeditepe Üniversitesi'nde Ceza Hukuku Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır.HAFTANIN YALAN HABERLERİ- Bu dezenformasyon bültenleriyle yapılan ve başta gazeteciler olmak üzere halkı şimdiden hedef gösteren uyarılar demokratik bir toplumda kabul edilebilir mi Yoksa demokrasiyi artık düşünmememiz mi isteniyorSöz ettiğiniz mesele gerçekten çok dikkat çekici. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı diye bir başkanlık var, hepimizin malumu. Üstelik herhangi bir yasaya dayanarak da kurulmadı, bir "cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle" kurulmuş. Bazı haber sitelerine konu olmuş, merak ettim sitesine girip baktım ve gerçekten ürperdim. "Dezenformasyon Bülteni" diye bir bülten var; biri 1-8 Ekim haftası, diğeri 8-16 Ekim haftası, bu bülteni tıklıyorsunuz, içeriğinde diyor ki "Haftanın Yalan Haberleri." Bu haftanın yalan haberlerinden bazı örnekleri vereyim de herkes görsün, çünkü sanki bir maksat ortaya çıkıyor. Mesela; "656 yıllık camiye PVC pencere taktılar" bunu koymuş, yalan haber diyor. "Diyanet 2021 yılında 58 milyon 17 bin lira faiz geliri elde etti", "Doğalgaz depolarında 600 milyon metreküp eksik var", bunlar da yalan habermiş.İkinci bültende de "Maden kazası öncesi Sayıştay raporundaki öneriler dikkate alınmadı" iddiası. Bir kere asıl dezenformasyon bu, "Dikkate alınmadı" saptaması bir haber değil, bir yorumdur, dolayısıyla siz bunu bir yalan habermiş gibi "haftanın yalan haberleri" arasına koyduğunuzda asıl sizin yaptığınız dezenformasyon olur."Adalet Bakanlığı çocuk istismarlarını gizliyor" bu mesela yalan habermiş, "muhtarlar nüfus kaydında yabancıları usulsüz kaydediyor", "Whatsapp okundu" bilgisi, "Tunceli'de 5 adet portatif tuvalet için resmi açılış düzenlendi", bunlar hep yalan habere konmuş. Bu haberlerin bir kısmı geleneksel medyada, bir kısmı sosyal medyada yer alan haberler, demek ki İletişim Başkanlığı her ikisini de takip ediyor, takip etmekle yetinmiyor, yalan haber olduğunu düşündüğü şeyleri saptayıp bültene koyuyor. Hangi Anayasal maddeden, dayanaktan alıyorsunuz bu yetkiyi Hadi bunu da geçtik, teşkilat kararnamenizin neresinde var böyle bir yetkiMEDYAYI TAKİP BAŞKANLIĞI MIHiç kimse veya hiçbir organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. Bu ülkede suçu takip etme görev ve yetkisi kime ait, yargıya ve onun bir parçası olan "savcılığa" ait. Peki kararnameyle oluşturulmuş İletişim Başkanlığı bu yetkiyi nereden alıyor Görevleri arasında, "medyayı ve sosyal medyayı takip etme" yok. Sizin teşkilatınız "İletişim Başkanlığı" yerine "medya ve sosyal medyayı takip başkanlığı" mıSINIRLAMA YAPABİLİRSİNİZ AMA SINIRLARI GÖZETEREK - Sosyal medya insanların bilgi alışverişinde bulunduğu, görüşlerini paylaştığı bir ortam. Bilgi almak için yazdığınız veya bir başka tweeti alıntı yaparak "Ben bunu bilmiyordum, bu da mı olmuş" dediğiniz bir mesaj bile suç olarak gösterilebiliyor. İçişleri Bakanlığı Bartın faciasında patlama hakkında paylaşım yapan 12 hesap hakkında soruşturma başlatmış.Hiçbir hak ve özgürlük sınırsız değildir, sosyal medya prensip olarak elbette belirli bir düzene oturtulması gereken bir alan. Tabii ki sosyal medyayı düzenleyebilirsiniz ama bazı tehlikeleri bertaraf etmek için dahi sınırlamaları şu çerçevede yapmak zorundasınız:1-Kanunlar, genel, soyut ve objektif maksatlarla ve toplum yararı gözetilerek çıkarılır.2-Ceza hukuku en son başvurulacak çare olmalıdır.3- Yapacağınız düzenlemede temel hak ve hürriyetin özüne dokunmayacaksınız.4-Suç düzenlemesi keyfi yorumlanmaya ve uygulamaya müsait olmayacak.5- Yargınız da bağımsız ve tarafsız olacak.ANAYASAL HAKLARIMIZI BİLİP SAHİP ÇIKALIM-Yargı bağımsız olsa ve iktidar böyle bir kanun çıkarmaya kalksa yine anti demokratik bulmaz, endişe etmez miydiniz Eğer normal bir hukuk devletinde olsak, yargımız tamamıyla bağımsız ve tarafsız olsa yine belki bu endişelerimi teknik hukuk anlamında dile getiririm ama en azından o denli büyük bir tehlike görmeyebilirim. Unutmayalım ki "özgürlük" asıl, "sınırlama" istisnadır, bu hukukun genel bir prensibi. Hepimiz sosyal medyada, bir internet gazetesinde, gazetede bir şey yazarken, yorum yaparken Anayasal haklarımızı bilelim ki onlara sahip çıkalım; Anayasa'nın 17'nci maddesinin birinci fıkrası "Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve yaşama hakkına sahiptir" diyor, "sosyal ilişki" demek bu, buna hakkın var. 25'inci maddede "düşünce ve kanaat hürriyetin" var, 26'ncı maddede "düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetin" var, 28'inci madde sadece basın mensupları için bütün bunlara artı olarak "basın hürriyeti" var. Özellikle 26'ncı maddede "Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir" denilmekte, bakın "yayma hakkı" diyor burada. Ve çok daha güzel bir şey söylüyor 26. madde "Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak veya vermek serbestliğini de kapsar". İfade hürriyeti, bütün hürriyetlerin anası. Bu düzenlemenin Anayasa'nın 17, 22, 25, 26 ve 28'inci maddelerine de aykırılık oluşturduğu kanaatindeyim.Kendi etrafımda bir hapishane örmeyeceğim-İçişleri Bakanlığı "724 sanal devriyenin takipte olduğunu" hatırlattı, bu sanal devriye terör suçlarını ve cumhurbaşkanına hakaretleri takip ediyor diye biliyorduk, artık her yazılanı, söyleneni takip ediyor demek ki.Bu, TCK'ya getirilmiş olan 217A maddesi; halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma zannedilmesin ki sadece sosyal medyaya ait, maddenin düzenleniş biçimine bakarsanız aleni olmak kaydıyla, hangi vasıtayla olursa olsun suç kapsamında. Sosyal medya, internet gazetesi, normal geleneksel medya, radyo, televizyon