İktidar orta sınıfı önce çökerttiardından yardıma bağladı

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Baydur, seçim sonuçlarını ve siyasi gelişmeleri SÖZCÜ'ye değerlendirdi:İktidarın seçimden önce yargı sopasını rakip gördüğü İmamoğlu'nun aday olmaması için çok mahir bir şekilde kullandığını kaydeden Mithat Baydur, seçmen tercihlerini ise şöyle yorumladı: İktidar Türkiye'yi fakirleştirdi, yardım alanlar çoğaldı. 'Hükümet değişirse yardım alamayız' diye korkanlar ikna olmadı.Mithat Baydur, lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde yaptıktan sonra aynı üniversitede Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü'nde yüksek lisans diploması aldı. Yine Boğaziçi Üniversitesi'nde doktorasını siyaset bilimi üzerine yaptı ve 1996'da doçent, 2003'te profesör ünvanı aldı. Abant İzzet Baysal Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanlığı, Beykent Üniversitesi'nde Bölüm Başkanlığı, Üsküdar Üniversitesi ve Okan Üniversitesi'nde de dekan olarak görev yaptı. Halen Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde öğretim üyesidir.Seçimin arkasından "muhalefet özeleştiri yapsın" tavsiyelerinin veya CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun istifa etmesi gerektiği yönündeki ısrarlı tartışmaların sonu gelmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni kabinesi açıklanırken partiler de kendi içlerinde yeni yönetim kadrolarını belirliyorlar. Peki, acaba muhalefetin özeleştiri yapması gerektiğini söyleyenler öncelikle iktidardaki ittifakın "tarihte benzeri görülmemiş şartlar altında yapılan, hukukun mumla arandığı" 28 Mayıs seçimiyle ilgili özeleştiri yapması, hatta bazı noktaların, örneğin "seçimlerde olması gerekenden 1 milyon fazla seçmenin, fazla bastırılmış ve kullanılmadığı düşünülen 83 milyon oy pusulasının, yurt içi ve dışında kaç yabancı seçmenin oy kullandığının" da hesabının verilmesi gerektiğini düşünüyorlar mı Yoksa bu seçimde de birçok şey halı altına süpürülecek ve yola böyle mi devam edilecek Bugün, seçim sürecinde olup bitenleri, bundan sonra neler yapılması gerektiğini ve cevap bekleyen birçok soruyu Siyaset Bilimci Prof. Dr. Sayın Mithat Baydur'la konuştum.MUHALEFETİN BU YENİ DÖNÜŞÜM MECRASINA ARTIK HAZIRLIKLI GİRMESİ LAZIM!? Sayın Baydur, çok deneyimli bir siyaset bilimci ve felsefecisiniz, bize seçimlerin öncesinden başlayarak neler olduğunu, ne gibi hataların, yanlışların yapıldığını anlatır mısınızTürkiye'de maalesef sahte haberler ve söylemlerin, sahte videoların ortaya saçıldığı, yalan ve iftirayla gerçeklerin birbirine karıştığı bir ortam türedi. Geçenlerde Tayfun Atay, Özdemir Asaf'a ait bir dizeyi hatırlattı; "Bana öyle bir yalan söyle ki hayat boyu doğru kalsın". Yani bana öyle bir yalan söyle ki bir daha bunun yalan olduğunu söyleme, o hep doğru kalsın. Seçmene "Bu yalan" diyorsun, "Olsun ama bana güzel geliyor" diyor. Şimdi girdiğimiz bu felsefi dönüşüm mecrasına Cumhuriyet Halk Partisi'nin, muhalefetin bir dahaki seçimlerde artık hazırlıklı girmesi lazım, bu çok önemli. Yalanla hakikatın olimpiyat halkaları gibi iç içe geçtiği, örtüştüğü bir alan üzerinde orası gri bir alandır- artık "Hakikati ben söylüyorum" diye bağıramazsınız, sizi kimse dinlemez.Muhalefet yeterince bağırmadı mıBağırdılar ama öyle bir gri alan yaratılıyor ki artık kimse dinlemiyor. Medyanın zaten yüzde 95'ini iktidar kontrol ediyor, siz de kendi medyanızı yaratmadığınız sürece yapamazsınız. Kaldı ki değerlendirebileceğiniz, var olan medyanın bile yeterince vurucu, etkin bir şekilde değerlendirildiğine emin değiliz. Eğer ders çıkarmaya niyet varsa çıkarılması lazım ama öbür taraftan da umut var mı, tabii ki var. Türkiye'de bütün büyükşehirleri daha önce muhalefet kazanmıştı, oralarda hatırı sayılır oylar aldılar. İstanbul, İzmir, Antalya, Adana, Mersin, hatta bakın mesela Balıkesir ve Denizli'de de Millet İttifakı oyu çıktı, bu tür kentler; sanayisi olan, zihni açık, dünyaya açık, dünyaya entegre olan, yerelden küresele giden insanlarla dolu, bunlar Türkiye'nin bütün dinamizmini temsil ediyorlar. Dünyaya açık bu insanlarla birlikte esasında nüfusun da yoğunlaştığı yerler. Buralardan hareketle, yani kültürel sermaye ile maddi sermayeyi harmanlayarak etkin bir politikayla önümüzdeki seçimlerde çok daha iyi sonuçlar alabilir, ancak yarından itibaren ortaya çıkıp daha çok çalışmaları lazım.? Geçen seçimlerde belki söylenenden çok daha fazla sayıda yabancı oy kullandı, elinde 3-4 zarf olan veya 3-4 farklı kimlik verilmiş kişiler sandığa gitti, muhalefet partilerinden diğerlerine oy kaydırıldığını gördük, yerel seçimlerde nasıl başa çıkılacakBununla ilgili kapsamlı bir araştırma muhalefet partilerinin işi ama bir CHP milletvekili çıktı "Biz ilk turda seçimin kaderini belirleyebilecek sayıda sandıkta yoktuk, 2'nci turda bu sayı azaldı ancak yine çok fazla sandıkta yoktuk, sistem çelişti ama ıslak imzalı tutanaklar eksik" diye bir itirafta bulunuyor ve bu hiçbir itiraz görmüyorsa demek ki sadece birinci seçimde değil, ikinci seçimde dahi birçok sandığa kimseyi gönderememişsiniz. Sandıkların tümünde, sandık başına adam bulamadığınız takdirde bu seçimden zaten zafer beklemek tam bir hayaldir. Bunu beceremiyorsanız, ya yönetimi bırakacaksınız veya bir sonraki seçimlere kusursuz hazırlanacaksınız. Seneler öncesinden kimlerin orada bulunacağı belli olacak, hatta yedekler hazır olacak. Yoksa bu seçim işlerinde siz sahada istediğiniz kadar yüksek sesle haykırın, anketlerde önde çıktığınıza dair emareler olsun, yine de sandık başında kaybedersiniz.83 MİLYON FAZLA BASILMIŞ OY PUSULASI, 1 MİLYON FAZLA SEÇMEN NE OLDU? 83 milyon fazla basılmış oy pusulası var, 1 milyon fazladan seçmen var, bunların ne olduğunu Yüksek Seçim Kurulu açıkladı mıBunlarla ilgili hiçbir açıklama yapılmadı, daha da enteresan olanı deprem bölgelerinde yüksek sayıda kayıp insanlar, hayatını kaybedenler, milyonlarca insan diğer şehirlere göç etti ve onların çoğu dönemediler ama bakıyorsunuz deprem bölgesindeki seçmen sayısı kadar oy kullanılmış, bu depremzedelerin hepsi o kadar acılar yaşamalarına, yakınlarını kaybetmelerine rağmen gidip oy mu kullandılar yoksa birileri bunu telafi mi etti, bunlar çok kapsamlı bir açıklamaya muhtaç konulardır, geçiştirilecek şeyler değildir, hiç bunlara değinmiyoruz biz.Öbür taraftan Anayasa açık bir şekilde "Cumhurbaşkanı 3'üncü kez aday olamaz" diyor, karşı taraf diyorsa ki "Biz Anayasa değiştirdiğimiz zaman kilometre sıfırlandı" hayır efendim, hiçbir şey sıfırlanmadı, orada "yeni bir sistemdir, daha önceki sayılmaz" diye bir madde yok, aynen "cumhurbaşkanı" sözcüğü kullanılmaya devam ediyor, daha önce 2'nci kez seçildiğinizde YSK sizin mazbatanızı getirmiş, onu tekrar iade etmişsiniz ama cumhurbaşkanı yine aynı cumhurbaşkanı sadece yetkileri daha fazla artmış. Kaldı ki Cumhurbaşkanı seçime götürdü, böyle olduğu takdirde "aday olamaz" diyor, Meclis alsaydı bu kararı belki o zaman "Anayasa'da böyle ama Meclis karar aldı" denebilirdi, bu da yok ve muhalefet bunların hepsini kabul etti. Seçim barajı yeni seçim yasasıyla birlikte yüzde 10'dan 7'ye indi. Seçim süreci karar alındığında başlar, burada yasa çıktıktan sonra bir sene dolmadan başladı ve "Bir sene dolduktan sonra yürürlüğe girer" maddesi de düştü, esasında yeni yasanın uygulanmaması, barajın yüzde 10 olması gerekirdi, ona da ses çıkartan yok. Milletvekili seçildiği gün bakanlık düşer mi, Anayasa'ya göre düşer ama onlar bakanlığa devam ettiler. Devlet gücü ve imkanlarını seçim sürecinde kullanmak seçimin adaletini zedeler, son seçimlerde bunlar yapıldı."NASILSA KAZANACAĞIZ" DÜŞÜNCESİYLE ANAYASA'YA AYKIRI BİR SEÇİMİ KABUL ETMELERİ YANLIŞ BİR FİKİRDİ!? Sizce muhalefet partileri ortada bu kadar çok Anayasa'ya aykırı durum varken topluca "Böyle bir seçim eşit ve meşru sayılmaz, biz kabul etmiyoruz" diyemezler miydiDiyebilirlerdi, bunu zaman zaman çok yüksek olmayan sesle dile getirdiler ama genelde bence şunda hemfikir oldular ki yanlış bir fikirdi; "Biz bunlara sığınıp bahane buluyor gibi yapmayalım, kamuoyu araştırmalarında da zaten açık farkla alıyoruz, gerek yok, bunları paketleyelim gönderelim" dediler ve çok fazla üstüne gitmediler. Seçimi kaybettiklerinde şimdi herkes düşük profil olarak olan biteni izliyorlar.Buna bir örnek vermiştim; Geçmişte bir Fenerbahçe-Beşiktaş maçında Fenerbahçe fark etmeden 5 yerine 6 yabancı futbolcuyu maça sokmuştu. Maç devam ettikten sonra durum anlaşıldı ve Federasyon Fenerbahçe'yi Beşiktaş karşısında mağlup ilan etti. Beşiktaş şöyle mi demeliydi; "Sakın yapmayın, ben onu sahada da yenerim", böyle bir şey olabilir mi Yönetmelik ne diyorsa ona uyulur, burada da Anayasa açık şekilde "3'üncü kez olamazsın" diyor, Türkiye'nin bütün Anayasa Hukuku profesörleri bir iki istisna dışında- hemfikir olmuş, kamuoyu hemfikir olmuş, muhalefet ses çıkartmayınca ne oldu; meşruiyet zeminine çekildi, legal hale geldi. Sonuçta ne oldu; Anayasa 2 kez olabilir demesine rağmen 3'üncü kez seçilen bir cumhurbaşkanımız oldu. Seçimin açık farkla kazanılacağına inanarak çok büyük bir hata yaptılar, bunlara itiraz edilmeliydi. Hukuk, normlar silsilesidir, bunlar yapılarak normlar kayboluyor, değerler kayboluyor, bu iyi bir yol değil. Herkes kendini hukuk devletine bağlı hissetmez, hukukun gücüne inanmazsa vay halimize.DAHA ÖNCEKİ KARARLARINA BAKINCA YSK'NIN ALDIĞI KARARLAR ARTIK ŞAŞIRTMIYOR!? Burada Yüksek Seçim Kurulu'nun Anayasa'ya aykırı olan her adımı kabul etmesini nasıl değerlendiriyorsunuzYüksek Seçim Kurulu'na bu konuda itirazlar yapıldı, aslında etraflıca açıklayan ve kararını gerekçelere dayandıran bir cevap vermesi gerekirdi oysa kısaca "Bizce 3'üncü kez aday olmasında sakınca yoktur" gibi bir geçiştirme yaptı ve seçime gittik ama "YSK sizi şaşırttı mı" derseniz, mühürsüz oyları kabullenme" kararından, 2019 seçimlerinde almış olduğu "seçimi tekrarlama" kararından sonra bunlarla açıkçası şaşırtmıyor artık. Yüksek Seçim Kurulu, yüksek mahkeme niteliğinde ve kararları hiç bir zaman tartışmaya açık değil, ben bunu da yanlış buluyorum.? "Milyonlarca sığınmacıya oy kullandırıyorlar, Türk vatandaşlığı satışa çıkarılarak seçmen alınıyor, bu bile seçimin iptali için yeterli" deniyordu. Hatay'da Suriyelilerin kendilerinin seçim kazanabileceği ilçeler varmış, yerel seçimde bu konu nasıl çözülebilirBunun önüne geçebilmek için bir kamuoyu baskısı oluşturarak İçişleri Bakanlığının oy kullanacak kaç kişinin vatandaş olduğunu her ay güncellemesi, gönderilecek varsa -ki hükümet programında var- kaç kişi gönderildi, bunları açıklaması lazım.? Kapıları açmışlar, Afganistan'dan hala akın akın geliyorlar, çantasını kapan ya sınırdan elini kolunu sallayarak veya otobüslere dolup Türkiye'ye giriyor, hangi ülke izin verir kiBelki şu yazılabilir; Bütün seçim boyunca "dış güçlerin esiri olan Millet İttifakı, Biden'ın daha ABD Başkanı olmadan 'muhalefete destek veririz' dediği Millet İttifakı, emperyalistlerin oyuncağı Millet İttifakı" dediler durdular. Bildiğimiz bir şey var, bütün Batı liderleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı tebrik etmek için sıraya girdiler, bütün Batı gazeteleri de Tayyip Erdoğan'ın kazanmasından memnun. O halde dış güçler esasında sizi desteklemiş. Çünkü neden memnunlar; Geri Kabul Anlaşması'yla birlikte sığınmacıları 3 kuruş pahasına tutuyorsunuz, sadece sığınmacılar değil; Batı'nın çöp kutusu oldunuz, İngiltere'den Almanya'dan çöp alıyorsunuz ve buradaki sosyal dokuyu, kültürel iklimi, toplumsal kompozisyonu bozduğunuz için sadece bu sene Ocak'tan itibaren 2865 hekim, yüzlerce yazılım ve endüstri mühendisi yurt dışına göç etti.İKİNCİ ÇANAKKALE SAVAŞI GİBİ!Sadece son 3 yıl içinde İngiltere'ye gidenlerin sayısı 243 bin. Bunlar Türkiye'nin Boğaziçi, ODTÜ, Hacettepe Üniversitelerinden mezun insanlar ve belli bir sermaye birikimlerini yanlarında götürüyorlar. Yani Batı, Türkiye'nin lastik ayakkabıyla gelen bütün Afganlıyı, Pakistanlıyı, Suriyeliyi almasından memnun olurken biz beşeri sermayemizi de Batı'ya bedava veriyoruz. Yani, gururumuz olan nitelikli insan gücünü kaybediyoruz, bunu bir Çanakkale Savaşı'nda yaşadık, ona bir "yedek subay savaşı" da derler, çünkü okumuş, fakülte bitirmiş insanlarımızı kaybettik, neredeyse ikinci Çanakkale Savaşı gibi.? Sadece nitelikli insan gücü kaybı değil, gençlerin ülkeden kaçmak istemesi değil, Hazine'miz tamtakır vaziyette ve hala mültecilere milyarlarca dolar para akıtan bir iktidar var.Onu da söyleyeyim, öncelikle Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan bütün birikimlerimizi; Tank-Palet Fabrikası'ndan tutun şeker fabrikalarına kadar, demir çelik fabrikalarından çimento fabrikalarına kadar Cumhuriyetin birikimlerini 2002'den bugüne kadar sattılar, toplamı 65 milyar dolar ediyor, 2002'ye kadar Türkiye 7 milyar dolarlık özelleştirme yapmış. Bu iktidar 2002'den bu yana 22 yılda 65 milyar dolarlık özelleştirme yaptı, üzerine 7'yi de koyun 72 milyar dolar eder, üzerine 28 milyar dolar da bizim kendi hazinemizden ekledi ve 100 milyar dolarımızı bu sığınmacılara gömdü, yazıktır. Şimdi de eksi rezervleri var Merkez Bankası'nın ve acaba cari açığımızı kapatmayı başarabilecek miyiz diye herkes Merkez Bankası'nın hareketlerine bakıyor. Peki, bu reva mıydı bu topluma, bence değildi. Yanlış bir dış politikanın, siyasal politikanın daha sonra bir takım sosyolojik sonuçları ve arkasından da getirmiş olduğu iktisadi sonuçları Türkiye'yi çok büyük bir açmazla karşı karşıya bıraktı. Şimdiye kadar kaybettiğimiz paraya mı üzülelim, nüfusumuzun ve demografik yapının bozulduğuna mı üzülelim, seçimlerde Türkiye'nin tarihini, siyasetini hiç bilmeyen kişilerin oy kullandığına mı üzülelim, seçin hangisine üzülelim.? Sinan Oğan "Ben bakan olmadım, demek ki bir pazarlıkla gelmemişim" dedi, AKP Oğan oylarının Cumhur İttifakı'na fazla yarar sağlamadığını da tartıştı, sizce ne oldu Sinan Oğan'ın durumu, ortada mı bırakıldıBence Sinan Oğan'ın oyundan ziyade milliyetçi kimliği ve Türki Cumhuriyetlerle olan Avrasya jeopolitiği tercihi üzerinde bir siyasi tercihte bulundu Cumhurbaşkanı, sonuçta bu beklentinin ölü doğması gerekiyordu bence. Çünkü Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı'nda gönlü mevcut adaylara oy vermeye razı olmayan, esasında milliyetçi bir hassasiyeti olan ama Anadolu'da okumuş daha entelektüel, Batı'ya açık seçmenin tercihiydi Sinan Oğan ama bence 2'nci tura kaldığında zaten oylarının büyük bir kısmı Millet İttifakı'na gidecekti. Cumhur İttifakı'na fazla bir artı kazandırdığını zannetmiyorum. AKP'de bakanlık verilmeyenler bakan yardımcısı yapılarak veya bazı kurumların başına getirilerek değerlendirildiğini görüyoruz, ona da bir görev bulunacaktır, belki Cumhurbaşkanlığı'nda bir birimin başına getirilebilir, şimdiden kestirmek zor ama Cumhurbaşkanı'nın kendisine destek verenleri ortada bırakmayıp bir yere getirdiğine de bu 21 sene boyunca tanık olduk.İMAMOĞLU'NUN ADAYLIĞI GÜNDEMDEN KALKMALI!? Ekrem İmamoğlu'nun önünü kestiler, davasını sonuçlandırmak için bekleniyor gibi bir durum var. Bunu yaparlarsa Ekrem İmamoğlu'nun siyasi geleceğini nasıl etkilerHukukun bir sopa gibi kullanılması son derece rahatsız edici, bunu seçimden önce rakip gördükleri İmamoğlu'nun aday olmaması için çok mahir bir şekilde kullandılar, sonucunu da aldılar, aday seçeneğini dar bir alana hapsetmek gibi bir siyasi manevra yaptılar. Toplumda bir değişim olması konuşuluyor, diyelim ki bunun lokomotifi İmamoğlu olacak ama bir yargı sopasıyla muhalefet terbiye edilmeye çalışılıyor. Bu olduğu zaman, diyelim ki Cumhuriyet Halk