Hakkâri-Van (2) Şelşebik!

Geçen hafta, Hakkâri Van ve Bitlis'te çok yoğun bir program icra ettim. O yüzden Salı günü yazı yazma fırsatı bulamadım.

Hakkâri Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abdurrahman Dodurgalı Bey uzun zamandan beri Hakkâri'ye davet ediyordu. Çevre ve Şehircilik eski bakanımız İdris Güllüce ve dostumuz İlhan Albayrak beylerle birlikte bu davete icabet ettik.

Doğrusu Abdurrahman Hoca Hakkâri'nin güzelliklerinden bahseder durur beni meraklandırırdı. Çünkü ülkenin batısında Hakkâri denince akla ilk gelen güvenlik sorunu ve terör eylemleriydi.

Hakkâri'yi görünce terörün bu güzel şehrimizin imajını nasıl yerle bir ettiğine bizzat şahit oldum.

Terör sadece Hakkâri'nin değil bölgenin imajını maalesef nahoş biçimde değiştirmiş.

Sadece imajı üzerinde değil bölgenin ekonomisi kültürü ve sosyolojisi üzerinde de negatif etki bırakmış.

Artık o olumsuzluklar tarih olmuş, bölge en güvenli bölgelerden biri haline gelmiş ama PKK uzantısı DEM'in tavrı büyük bir siyasi problem olma özelliğini sürdürüyor.

Bölgeyi gözlerimizle görmek, ahaliyi tanımak için Abdurrahman hocanın rehberliğinde Hakkâri, Yüksekova, Şemdinli, Çukurca'yı da içine alan bir program yaptık.

Hakkâri, yüksek dağlar arasında inişi çıkışı bol bir şehir.

3458 rakımlı Sünbül ve 4168 rakımlı Reşko dağlarının tepesinde henüz erimemiş karları, her vadiden coşkun akan dereleri ve gürül gürül akan Zap Suyu'nu görünce bu şehir insanı da acaba Zap kadar sert midir diye düşünmeden edemiyorsunuz!

Hakkâri insanıyla temas ettiğinizde ise onların ne denli saygılı, misafirperver ve içten olduğunu görüyorsunuz!

Hakkâri insanının nezaketi ve cana yakınlığını görünce de, 'Nasıl olur da bu bölge yıllarca terör ile anılır!' diye şaşırıyorsunuz.

Anadolu irfanıinsanı misafirperverliğiyle meşhurdur ancak Doğu insanının özellikle Kürt kökenli vatandaşlarımızın misafirperverliği ise kelimelerle izah edilemez.

Yarım saat önce tanıştığınız insanın sizi evine davet etmesi ağırlamak istemesi bu ülke insanına mahsus bir erdemdir.

Biz bu erdemi 7 gün boyunca hemen her gün müşahede ettik.

İstanbul'dan Hakkâri Üniversitesine gelen Prof. Dr. Abdurrahman Dodurgalı, Prof. Dr. Yakup Çiçek ve Prof. Dr. Hasan Aksoy beyler Hakkâri insanının içtenliğini görünce Hakkâri'ye yerleşmişler!

Hakkârili bir vatandaş, 'Bizim şehrimiz iki terslikle meşhurdur. Biri ters lale diğeri halaydır!' dediğinde şaşırmıştık.

'Ters laleyi biliyoruz ama halaydaki terslik nedir' diye sorduğumuzda, sol kolu yaralı bir halay başının sebep olduğunu söyleyerek 'Genelde halay soldan sağa doğru çekilir, bizde ise sağdan sola doğru.' diyerek açıklama yaptı.

Şehir caddelerinin ters lale motifli ışıklarla donatılmış olduğunu akşam daha net fark ediyor insan.

Rehberimiz bizi önce Hakkâri içindeki tarihi mekânlardan 1701 tarihli Meydan Medresesi'ne götürdü.

1924 yılına kadar medrese olan bina 1960 yılına kadar cezaevi olarak kullanılmış. 1983 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü restore etmiş, 2015 yılında Hakkâri Üniversitesi devralarak Hakkâri Kent Arşiv ve Etnografya Müzesi'ne dönüştürmüş.

İki katlı zarif bir bina. Çevre düzenlemesi yapılmış. Tefrişatı devam eden çok güzel bir bina.

Rehberimiz bizi oradan harabe halindeki Zeynelbey Medresesi'ne götürdü. Orada da birkaç işçi çalışıyordu. Restore ediliyormuş.

Şehirde belediyecilikten eser yok desek yeridir. Çarşı Pazar çok canlı görünmüyor. Şehrin girişinde seyir terası gibi hizmet veren nezih bir mekân var. Görkemli ve kaliteli hizmet veren Öğretmenevi faal vaziyette.