İran halkının başı sağ olsun!

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, 1979 İslam İnkılabından sonra çok önemli görevlerde bulunmuş ve 2021'de cumhurbaşkanı seçilmişti.

İnkılap sonrası kimi generallerin idamını onaylayan heyette yer alması sebebiyle ABD'nin kara listesindeydi.

Tabii ki dini lidere bağlı olarak İran'ın politikalarını sürdüren bir cumhurbaşkanıydı Ancak seçildiğinden beri ılımlı mesajlar veren diyaloğu önceleyen bir profil çizdi.

Pek radikal mesajlar vermedi, aksine aralarındaki tarihi düşmanlığa rağmen Araplarla masaya oturdu hatta Suudi Arabistan ile ilişkileri düzeltti.

Takip ettiği politikaları tasvip sadedinde söylemiyorum (çünkü İran'ın özellikle dış politikada yanlış istikamette olduğunu birçok kez yazdım. İçerde de örnek bir İslâmi rejim kuramadıklarını gördük!) ancak dün Azerbaycan karşısında Ermenileri destekleyen İbrahim Reisi'nin Azerbaycan ile ortak baraj açılışında bulunmuş olması da ılımlı ve diyalog taraftarı politikalarının tezahürüydü diye yorumlanabilir.

Ne de olsa taç giyen baş ağırlaşır.

Hepsi bir tarafa, komşumuz İran'ın cumhurbaşkanı bir helikopter kazası sonrası dışişleri bakanıyla birlikte hayatını kaybetti.

Kazanın gerçek sebebi ortaya çıkmadan yapılan yorumlar ihtimalden öteye bir şey değildir.

O yüzden kaza kırım raporu çıkmadan yorum yapmamayı tercih ederim.

Ancak CHP Genel Başkanı'nın yaptığı açıklama, genel başkan olmanın devlet adamı olmak anlamına gelmeyeceğini göstermesi açısından fevkalade önemlidir.

Hem, " Kaza tüm yönleriyle araştırılmalı ve somut gerçekler ortaya çıkmalıdır. Burada erken yorumlar, çeşitli spekülasyonlar olayın sıcaklığı düşünüldüğünde son derece risklidir." diyor hem de İsrail'in Gazze katliamına gönderme yaparak, ". Bu süreçte bu olayla bölgede yaşananların ilgisinin olmadığını ümit etmek isteriz" diyerek İsrail'i korumak isterken işin içinde olabileceği yorumuna gönderme yapıyor.(Daha sonra İsrail olayla ilgisi olmadığını açıkladı!)

Aynı açıklamada İsrail'in devlet terörüne varan saldırılarını kınarken, İsrail 76 yıldır Filistinlilere karşı işgal politikası gütmüyormuş gibi, her gün Filistinlileri öldürmüyor, arazilerini gasp etmiyormuş gibi İsrail saldırılarına gerekçe olarak Hamas'ın 7 Ekim harekâtını göstererek İsrail'e hak veriyor olması da anlamlıdır!

16 Mayıs 2024 günü Bahreyn Başkenti Mename'de toplanan Arap Birliği 33. Başkanlar Zirvesi'nde, tüm liderler Filistin davasına sahip çıkmanın gereğine işaret ederken, Filistin Devlet başkanı sıfatı taşıyan Mahmud Abbas da aynı dile kullanarak İsrail'i haklı çıkarırcasına Hamas'ı itham eden bir konuşma yapmıştı.

Arap Birliği zirvesi derken 22 devlet başkanının toplandığı zirveden çıkan sonuç bildirgesi bir sivil toplum örgütünün taleplerinden öte bir anlam taşımayan içeriğe sahipti.

Sanki hiçbiri devlet başkanı değilmiş gibi bir açıklama yaptılar. İnanın o zirvedeki devlet başkanlarının sonuç bildirgesi bizim İHH'nın yayınladığı günlük bildirgelerinden daha güçlü değildi.

Ancak bildirgenin 1967 sınırlarını esas alan başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını içeriyor olması tarihi bir dönüm noktasıdır.

Çünkü İsrail, Arap ülkeleriyle yaptığı İbrahim Anlaşmalarıyla Filistin davasını onlara unutturmak üzeriydi.

7 Ekim (Aksa Tufanı) harekâtı elbette eleştirilebilir.

Ancak bugün Arap dünyası eğer Filistin devletinin kurulmasını yeniden gündeme almışsa; BM'de Filistin'in tam üyeliği destek bulmuşsa ve Filistin devletinin tanınması gündemdeyse, hiç şüphesiz bu